En büyük açılım!

Abdurrahman Dilipak

•Dünden devam.. Görüyorsunuz değil mi, İsrail’deki büyükelçimiz İbranice bilmiyor.

Niye? Çünkü İsrail üniversitelerinde okuyan insanımız yok. Birisi gönderse çocuğunu, YÖK diplomasını kabul etmez.. YÖK belası, bütün insan kaynaklarını kuruttu.. Afrika’da bir üniversiteye gönderseniz çocuğunuzu, YÖK diplomasını kabul etmeyecek.. Öğrenci değişim imkanları sınırlı. Benim oğlum Viyana işletmede mastırını yaptı, iki yıldır denklik bekliyor. Türki Cumhuriyetlerde de durum farklı değil.. Kazakistan devlet üniversitesinde okusa oğlunuz, hani orada inkılab tarihi okumuyor ya, denklik vermezler. Neyse ki bu yeni yönetim döneminde büyük ve önemli, sessiz bir açılım projesi yavaş yavaş hayata geçiriliyor..

Aslında Anadolu Üniversitesi’ne de değerli bir insan atandı. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakülteleri, ders bazlı sertifika programı ile asimetrik öğrenim ve akademik kariyer imkanları sağlayabilir.. Yurt dışı eğitimdeki formasyon eksikliği bu kaynaktan tamamlanabilir.. Bu imkanlar internet desteği ile, global bir perspektifle daha farklı bir anlayışla yeniden yapılandırılabilir..

Yahudiler, Ermeniler, Süryaniler burada kendi ilahiyatlarını açmıyorlarsa, İlahiyat Fakültesi bünyesinde kürsüler kurulsa, bizim de müstağriblerimiz yetişse.. Müsteşriklerden şikayet ederek kendinizi savunamazsınız..

Amaaan be neler söylüyorum. Bu kadar Kürt, Çerkez, Gürcü, Arnavut, Boşnak, Ermeni, Süryani var, daha bunlarla ilgili bir filoloji, araştırma merkezi yok ki üniversitelerimizde.. YÖK Başkanı Yusuf Özcan deseniz, zaten onun gelişi ile üniversitelerde ciddi bir “açılım” başladı.. En önemli açılım bu açılım aslında.. Prof. Davud Aydın, Anadolu Üniversitesi ile ilgili iyi, güzel bir başlangıç yapıyor.. Büyük değişim beyinlerde başlamalı önce.. Açık öğretim de bana kalırsa büyük hedef ve ideal için son derece önemli bir kurum. Ama bu üniversitenin yeniden yapılandırılması ve teknolojik açıdan desteklenmesi gerek. Tek ders, tek sertifika. Sinemacılık okurken, mesela ortaçağdan ders alacaksınız. Fatih filmini çekecek olan rejisörün böyle biri olması gerek. Rejisör yardımcısının ise Bizans tarihini, kostümünü, mimarisini bilmesi lazım.. Tıb bilen, işletmeden de ders alırsa, hastane yönetimini daha iyi yapar. Bir de fotografçılık sertifikasına sahipse, sağlık alanında ciddi bir imaj arşivi oluşturabilir.. Ya da tıbda okuyan biri müzikten de anlarsa, başka bir şey keşfederiz. Daha doğrusu keşfedilmeyeni keşfe çıkarız.. Aslında asimetrik bir yeni eğitim düzeni oluşturulabilir.. “Asimetrik” sadece savaş stratejisi için değil, eğitim için de geçerli.. Yani kısacası derse dayalı sertifika. Sonuçta her fakültenin asgari zorunlu ders sayısı, toplam kredisine bakarak mezun verilebilir. Tıp okuyan tarihten, tarih okuyan felsefeden ders alabilir. Bu, diğer üniversiteler için de artı sertifikalar verilmesini sağlayacaktır.. Mezun olanlar için de tek ya da grub derslerden oluşan sertifikasyon programları ile aslında eğitimin sürekliliği sağlanabilir..

Mesela İngiltere’de Bizantinizm üzerinde 45 yıla varan eğitim alınabilmekte.. Bizde neden olmasın?. Örgün eğitim alanlar, buradan ek sertifikalar alabilmeli. Bu eğitimi internete de taşımak gerek. Dev bir e-kütüphane kurulabilir.. Her akademik alanda e-kitap ve e-dergiler yayınlanabilir. E-forumlar düzenlenebilir.. Mesela bazı branşlar için Afrika’dan, Asya’dan, Çin’den, Japonya’dan hocalar realtime ve download dersler alabilirler.. Eskişehir, uluslararası bir sanal eğitim merkezine dönüşebilir.. İnternet ortamında sürekli global forumlar düzenlenebilir.. Bu artık mümkün..

Mesela neden Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim şemsiyesi altında bir Kızılay İnsani Yardım Akademisi kurulmasın?. Bizim bu kadar insani yardım örgütümüz var. İnsan kaynaklarımızın eğitim seviyesi yükselir. Kaynaklarımızı daha verimli ve etkin kullanırız. Denetim için şeffaflık sağlanır.. Dil bilen, hukuk bilen, alanında uzmanlaşmış kadrolar yetiştiririz.. Mesela bir STK akademisi kurulabilir. Madem yönetişimden söz ediyoruz.. Madem e-devletten e-demokrasiye geçiyoruz. O zaman iki yıllık ön lisans seviyesinde vakıf, dernek, sendika, oda, baro, birlik, kooperatifler için operasyonel insan kaynakları, ya da yönetici seviyesinde yüksek lisans ve doktora programları veya lisans programları uygulanabilir.. Olayların peşinden değil, önünden koşmalıyız..

Bakın, üniversite açılımını tam yapalım. Kürt, Alevi, Çingene, Ortodoks açılımını daha kısa sürede daha başarılı bir şekilde yapabiliriz.. Bilgi sahibi olmadan kanaat sahibi insanlarla bir yere varamayız. Bilimin ışığında ilerleyerek ve adaleti rehber edinerek düzlüğe çıkacağız..

Korkularımızın zebunu olmayalım. Daha büyük bir geleceğin hayalini kuralım. Unutmayalım ki, hayal gerçeğin anasıdır.. Böyle yaparsak kaybetmeyeceğiz, kazanan biz olacağız.. Umudumuzun korkularımızı aşması gerekiyor..

Toplum olarak bunları tartışacağımıza, nelerle uğraşıyoruz.. Aslında Kürt sorununun, Alevi sorununun, Çingene sorununun temelinde, toplumsal önder, aktörlerin hayata hazırlandığı üniversitelerin rolü hayati bir önem taşıyor.. En önemli açılım burada olacak. Siyasetçisi de, imamı da, askeri de, yargıcı da, bürokratı da, mühendisi de, mimarı, doktoru hepsi buradan yetişiyor. Asıl zihniyet değişikliği önemli.. Tek sorun katsayı sorunu değil, biraz hedef büyültün Müslüman kardeşlerim. Kibriti gözünüze çok yaklaştırıp arkasındaki ormanı kaybetmeyin.. Sahi, İsrail yıkılırsa, Yahudileri ne yapacağız? Ya da başka ülkelerin insanlarının derdine nasıl çare olacağız. Yeryüzünün bütün açları ümmetin yetimi idi değil mi? İnsanları bırakın “Kenar-ı Dicle’de bir kurt, aşırsa bir koyunu, gelir adli ilahi sorar Ömer’den onu” diyorduk değil mi?

Karanlık aydınlığın yokluğudur.. “Yarınki Türkiye”nin “fikri hür, vicdanı hür” nesilleri buradan yetişecek.. Sahi n’olacak bu Yahudilerin hali?. Kendine tebliğ ulaşmamış milyarlarca insanın hesabını nasıl vereceğiz?.. Haydin tefekküre! Selam ve dua ile.

VAKİT