Libya’da yaşananlar aslında İslâm coğrafyasının içinde bulunduğu içler acısı durumu özetliyor.
Her şeyden önce yönetim halkın güvenliğini sağlama yükümlülüğünü taşıyan mekanizmadır. Fakat halkların güvenliği öncelikle ve birinci derecede yönetimler tarafından tehdit ediliyor. Başkaları ülkelerin geleceğini rehin alma gibi karanlık planlarla da olsa düzenledikleri askerî operasyonlar için bu yönetimlerin sivillere karşı oluşturduğu tehdidi gerekçe olarak kullanıyor. Böyle bir tehdidin varlığı ve büyüyerek devam ettiği gerçeğini ise kimse inkâr edemez. Bu gerçek kutsallaştırılan ulusal ideolojilerin aslında halkların uyuşturulmasında bir narkoz olarak kullanıldığını gösteriyor. Dolayısıyla Müslümanların önce bu narkozları ve narkozcuları iyi tanıyıp kendi kimliklerine dönmeleri gerekir. Asıl özgürlük ve bağımsızlık da bu öze dönüştedir.
Uluslararası emperyalizmin Libya’ya yönelik son operasyonunu tahlil ettiğimizde Bosna - Hersek, Somali ve Irak’taki oyunların bir karmasıyla karşılaşıyoruz. Oralarda kazandığı tecrübeleri Arap dünyasındaki yeniden yapılanma döneminin gidişatına hâkim olmak ve bu amaçla Libya’yı bir üs olarak kullanmak için yaptığı planda birlikte değerlendirmiştir. Yapacağı askerî operasyona zemin hazırlamak ve meşruiyet kazandırmak amacıyla önce Kaddafi canavarına mühlet tanıdı. Tıpkı Bosna - Hersek’te Müslümanları Dayton Anlaşması’ndaki dayatmaları kabule zorlamak amacıyla Sırp milislere epey mühlet verdiği gibi. Sonra büyüyen tehlike karşısında sivillere sahip çıkma olarak lanse ettiği “insanî amaç” üzerinden harekete geçerek Somali’deki taktiği uyguladı. Bu merhalede aynı zamanda yönetimi altındaki halka vahşice savaş açan ve doğrudan tehdit oluşturan diktatörün varlığını gerekçe olarak kullanıp “demokrasi ve özgürlük” getirme gerekçesine başvurarak Irak taktiğini uyguladı.
Askerî operasyonun ısıtılmaya başlandığı sırada Libya’daki gelişmelerin sürekli Kaddafi medyasının ağzından aktarılması tahmin ettiğim kadarıyla bir taktikti. Çünkü bu haberler, artık direnişçilerin diktatörün paralı savaşçıları karşısında sürekli yenilgi aldığı, yıprandığı, kontrolündeki şehirleri tek tek kaybetmeye dolayısıyla çökmeye başladığı kanaati oluşturma amacına yönelikti. Oysa gerçekte murtezika adı verilen paralı askerlerin baskınları korsan gece baskınlarından ibaretti ve hepsinde de yenilgiye uğratılmışlardı. Girdikleri şehirlerden çıkarılmışlardı ve direniş bu şehirlerde kontrolü elinde tutuyordu. Normalde Kaddafi’nin haber kaynaklarına itibar etmeyen Batı medyası, çağdaş emperyalizmin askerî operasyonu ısıtmaya başladığı günlerde hadiseleri dünya kamuoyuna hep Kaddafi medyasının ağzıyla verdi. Ne yazık ki Türkiye’de İslâmî medya bile bu yanıltma tuzağına düştü ve Libya’da kararlılıkla mücadelesini sürdüren direnişin artık çökmeye başladığı imajı veren hava oluşturdu. Böyle bir imaj ve oluşan endişe emperyalizmin askerî operasyon planının gerekçesini de güçlendirdi.
Aslında Libya direnişi ve sivil halk en fazla hava saldırılarından yara alıyordu. Hava desteğinin olmaması durumunda kara çarpışmalarında Kaddafi’nin paralı milislerinin direniş karşısında tutunma imkânı yoktu. Bu durumda sivilleri koruma, Kaddafi tehdidini etkisiz hale getirme, Libya halkının özgürleşmesi için ona destek verme iddiasında samimi olanların yapması gereken işte bu hava saldırılarının önüne geçmekti. Fakat her zaman olduğu gibi BM’nin yasallaştırma kılıfına bürünen ABD ve Batı, böyle bir yola başvurmak yerine yeni bir hava saldırısı başlatmayı tercih etti. Oysa bu saldırılardan zalim Kaddafi’nin etkilendiğinin belki üç katı kadar da sivil ve savunmasız halk etkilendi. BM’nin şemsiyesi altında harekete geçen dış güçler Kaddafi’nin silahlarını susturmak yerine kendi silahlarını konuşturdular. Görünüşte silahlarını Kaddafi’ye ve adamlarına doğrultuyorlardı ama gerçekte yine sivil insanlar hedefteydi. Üstelik bu saldırı askerî açıdan Kaddafi’yi sarstıysa da stratejik açıdan bileğini güçlendirdi. Çünkü artık halkıyla değil “haçlı ordusu”yla savaşıyormuş görünümü vererek bir imaj değişikliği yapma fırsatı elde etmiş oldu.
Operasyonun amaçları ve beklentiler hakkındaki görüşlerimizi müteakip yazımızda yazacağız inşallah.
YENİ AKİT