Emperyalizm Asıl Gücünü Acizliğimizden Alıyor

Yazısında Müslüman coğrafyadaki emperyalist işgallere dikkat çeken Abdullah Muradoğlu, sorunun esasında kendimizden kaynaklandığını belirterek “Bu bölgede ihtilafları çözme yeteneğimizi uzun bir süredir kaybetmiş olmamızın bedelini ödüyoruz.” diyor.

Abdullah Muradoğlu’nun konuyla ilgili Yeni Şafak’ta yayınlanan yazısı şöyle:

Kim Kazanıyor?

Eskisi de, yenisi de, bütün emperyalizmler ülkelerin zaaflarından yararlanırlar. Çözüme kavuşturulamayan ihtilaflar, emperyalist güçlerin o ülkelere kıskaçlarını geçirmeleri için elverişli koşullar sağlar. Çözüme kavuşması kolay birçok ihtilaf ise yöneticilerin basiretsizliği ve emperyalist oyuncuların el altından didiklemeleri sonucunda çatallanarak derinleştirilir.

20. yüzyılın ikinci yarısının neredeyse bütün çatışmaları emperyalist devletlerin arkalarında bıraktıkları sorunlar yüzünden çıktı. Bu sorunların çoğu bilinçli olarak üretilmişti. Böylece emperyalistler çekilseler bile elleri bir şekilde içerde kalmaya devam edecekti.  Emperyalist güçler tarafından çizilen yapay ülke haritaları savaşları teşvik ve tahrik edici mahiyetteydi.

Bugün dünyanın birçok bölgesinde yaşanan çatışmaların kaynağında da emperyalist güçlerin dahli var.  “Şangay İşbirliği Teşkilatı”na eş zamanlı üye oldukları anlarda bile Hindistan ve Pakistan güçleri arasındaki sınır çatışmaları devam ediyordu. Aradan 70 yıl geçmiş olmasına rağmen, İngilizlerin Hindistan’dan çekilirken bıraktıkları sorunlar hala çatışmalara yol açıyor.   Pakistan ve Afganistan arasında da İngiliz sömürge döneminden kalma bir sınır meselesi var.  Bugün Afganistan’daki çatışmaların bu ihtilaflı bölgelerde yoğunlaştığını kaydetmek gerekir.

ABD, Çin ile rekabetinde daha iyi bir pozisyon sağlamak için Çin’le ihtilafı olan ülkeleri etrafında toplamaya çalışıyor. ABD böylece “Çin’i çevreleme” politikası izliyor.  Çin Halk Cumhuriyeti, Güney Çin Denizi ile Doğu Çin Denizi’nde başta Japonya, Filipinler, Güney Kore ve Vietnam başta olmak üzere birçok ülkeyle ihtilaflı.  Bu ülkeler tek başlarına Çin’le mücadele edemeyeceklerinden ABD’nin gücüne ihtiyaç duyuyorlar. ABD’nin Pasifikler politikası bu ihtilafların sömürülmesi üzerine bina ediliyor. Bu ülkelerin Çin’le ihtilaflarının sonuçlanmasından değil, tam aksine bu ihtilaflı halin devam etmesinden fayda sağlıyor ABD.

ABD’nin derin devletinde büyük pay sahibi olan askeri-endüstriyel yapı, ülkeler arasındaki ihtilaflar ve çatışmalar sayesinde varlığını devam ettiriyor. Bu yapının ihtiyaçlarıyla kendi hırslı tüccar yeteneklerini buluşturan Başkan Trump, Riyad ve Abu Dabi’ye yeşil ışık yakarak “Katar krizi”nin katalizörü oldu. Washington’un bilgisi ve izni olmadan, Ortadoğu’da en büyük ABD üssüne ev sahipliği yapan Katar’ın tecrit edilmesi ve abluka altına alınması mümkün değil. Bu ülkeler kendi başlarına böyle bir karar alamazlar.

Açıkça görüldüğü gibi ‘Katar  krizi’nden en azami faydayı sağlayan ABD  oldu. Başkan  Trump Riyad’ın ardından Katar’dan da kallavi bir anlaşma kopardı.  Katar, cebine 12 milyar dolar koyarak Sam Amca’yı yatıştırma yoluna gitti.  Katar ile ablukacı devletler  arasındaki ihtilaf devam edebilir, ABD çok fazla müdahil olmayacaktır. ‘Suudi- İran gerilimi’nde olduğu gibi, Katar ile diğerleri arasındaki ihtilaflı halin devam etmesi daha fazla işine gelir.

Bölgedeki ülkelerin birbirileriyle ihtilaflarından fayda sağlayan bir diğer güç, İsrail. Araplar Farslarla, Araplar Araplarla, Müslümanlar Müslümanlarla savaştıkları sürece İsrail daha rahat hareket edeceğini düşünüyor.  1980’lerdeki “İran-Irak Savaşı” da İsrail’e yaradı.  İsrail, bölgede en güçlü hasmı Irak ile yeni hasım İran’ın sekiz yıl birbirini tüketmesini keyifle izledi. İsrail de, mümkün olduğunca parçalanmış bir İslam havzası istiyor. Aslında bütün mesele kendimizle ilgili. Bir zamanlar İslam uygarlığının merkezini teşkil eden bu bölgede ihtilafları çözme yeteneğimizi uzun bir süredir kaybetmiş olmamızın bedelini ödüyoruz.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!