HAKSÖZ HABER
Özgür-Der Beykoz Şubesi'nin, tertip ettiği; " Emperyalist Saldırganlıkların Ortasında Ortadoğu" adlı panel, Beykoz Belediyesi, Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi. Yoğun katılım ve ilgi gösterilen programın konuşmacıları; Araştırmacı-Yazar, Hamza Türkmen ve Prof. Dr. Ahmet Ağırakça idi. Yöneticiliğini Beykoz Özgür-Der Şubesinden Yılmaz Çakır'ın yaptığı panelde ilk konuşmacı olan Ahmet Ağırakça konuya giriş sadedinde, önce emperyalizmin tarihçesine değindi.
İLK DÖNEM EMPERYALİZMİ
Ağırakça, Bu gün olup bitenleri anlamayı kolaylaştıracağını umduğunu belirttiği arka plan bilgilerinde, emperyalizmin yaklaşık 400 yıl öncesinden bu yana emellerini anlattı. İlk sömürgeciliğin kaba, işgalci ve askeri karakterine değinilen konuşmada; Portekiz, İspanya ve Hollanda'nın yanı sıra İngiltere ve diğer Avrupa ülkelerinin Hindistan'dan, Mısır'a, Afrika'dan, Asya'ya kadar, Ortadoğu'nun bütün kıyı ve köşelerine kadar, bitimsiz ve doyumsuz bir saldırganlığın söz konusu olduğu belirtildi. Emperyalistlerin sömürmek için girdikleri bu coğrafyaları, madden olduğu kadar manen de çoraklaştırdıkları ifade edildi. Bütün bir yer üstü ve yer altı zenginlikleri yağmalanan insanların, dillerine ve dinlerine karşı da büyük taarruzların yapıldığı hatırlatıldı. Misyonerlik faaliyetlerinin din değiştirtme çabaları yanı sıra, yabancı eğitim kurum ve kuruluşlarının sömürgeciliğin, ileri karakolu olarak işlev gördüğü ve halen bile bunların sürdürüldüğü söylendi.
ORTADOĞU'DA SÖMÜRGECİLİK VE ÇÖZÜLME
Emperyalistlerin Ortadoğu'da petrol yataklarının varlığını ve zenginliğini keşfetmelerinin ardından, ilgilerinin merkezini, Uzakdoğu'dan buraya taşıdıklarını aktaran Ağırakça, enerji kaynakları ve bu kaynakların geçiş güzergahında olması dolayısıyla Ortadoğu'nun sömürgeciler nezdinde öneminin arttığını söyledi. Yine bölgenin bu stratejik konumu yanında, kültürel ve tarihi kıymeti yanı sıra, dinler ve bu bağlamda, insanlar açısından değerinden de bahsetti. Bu meyanda tarihte, bölgeye ilişkin dini ya da dini gerekçeli ilgilerin, Haçlı sürülerinin, 10'un üzerinde gerçekleştirdikleri saldırılarda da ortaya çıkmış olduğu hatırlatıldı.
Birinci Dünya Savaşı esnasında Emperyalistlerin Osmanlı'ya karşı kışkırttıkları ve teşvik ettikleri kişilerin Milliyetçilik, Ulusalcılık gibi parçalayıcı-bölücü akımların pençesinde hareket ettiğini söyleyen Ahmet Ağırakça, bunun büyük bir yıkıma sebep olduğunu söyledi. Bu gün karşılaştığımız ve halen de boğuştuğumuz, sıkıntıların ve zorlukların buna bağlı olduğunu aktardı.
Ahmet Ağırakça, İsrail'in bölgeye saplı ve paslı bir hançer gibi sokulma düşüncesinin ve eyleminin de, emperyalistlerin bölgede ileri bir karakol ihtiyaçlarından ileri geldiğini belirtti.
TOPLUMSAL DEĞİŞİMİN YASALARI VE ÖNCÜLER
Panelin diğer konuşmacısı olan Hamza Türkmen ise sözlerine, Emperyalist saldırganlığın muhatapları olan insanların, Müslümanların, dünkü ve bu günkü ahvali üzerinden değerlendirmeler yaparak başladı. "Bir kavmin kendi nefsinde olan hali değiştirmeden, Allah'ın da onların durumlarını değiştirmeyeceği" ilahi buyruğuna atıfla, bizlerin Ümmet olma şuurunu ve diriliğini yitirmemizin bu zelil, sömürülme halinde etkili olduğuna değindi. Birinci Dünya Savaşı sonrasında galip gelen emperyalistlerin, ya bizatihi kendilerinin ya da kendi atadıkları, iş birlikçi yerli yöneticiler ile sömürgeci emellerini bölgeye dayattıklarını söyleyen Türkmen, "cetvelle, masa başında çizilen" suni sınırların bu gün gelinen, varılan ortamda ve sıkıntılarda etkili olduğunu belirtti. Sentetik ve uyduruk iş birlikçi yönetimler, ümmet iken ulusu, yani büyükken, küçülmeyi övünç gibi sundular. Bu yerli despotik yönetimlerin, halklarına verdikleri ise baskılar, işkenceler ve yasaklar oldu. Yerli diktaların halkın değerlerine ve dinine yönelik baskılarına karşı pek çok onurlu ses yükseldi. Bu sesler hem yabancı emperyalistlere hem de onların yerli acentelerine/diktatörlere yönelikti. Cemaleddin Afgani'den, Abduh'a, Hasan El Benna'dan, Seyyid Kutub'a kadar pek çok şahsiyetli insanın itirazları ise durmaksızın yankılandı. Mehmet Akif ve Said-i Nursi gibi isimler de bu seslerin Türkiye'ye düşen yankıları oldular.
UMUDU DİRİ TUTMAK
Hamza Türkmen; ümmet coğrafyasında, bütün bir halka ve Müslümanlara giydirilen deli gömleğinin parçalanma vaktinin geldiğini söylediği konuşmasında, bu gün yaşadığımız sıkıntıların, karşılaştığımız zorlukların da bu sürecin aşılması için karşımıza çıktığını/çıkartıldığını ifade etti. Suriye'deki mücahedenin, Mısır'daki direnişin,Tunus ve Libya'daki gelişmelerin hep bu zorlu ve onurlu mücadelenin neticesi olduğu dile getirildi. Bu sürecin galiplerinin er ya da geç mazlumlar olacağı hatırlatıldı. Emperyalizmin yabancılaşmış, devşirilmiş insanlara olan ihtiyacı kadar, böylelerinin de emperyalistlere ihtiyaç duyduğunun altı çizildi. Türkmen, bu sebeple, bu günlerde, PKK/PYD gibi Kürt ulusalcıları ile Türk ulusalcılarının da, solcu geçinen zevatın da, emperyalistlerden medet ummalarında şaşılacak bir şey olmadığını ifade etti.
Hamza Türkmen, Türkiye'de ve sömürgeciliğin etkisinin hissedildiği bütün diğer yerlerde, İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda, liberalinden, solcusuna, Türk ulusalcısından, Kürt ulusalcısına kadar bir çok kesimin birleştiğini ama bunların topunun bu halkın karşısında bir etkilerinin olamadığını söyledi. Bunun defalarca test edildiği, bu kesimlerin seslerinin yüksek çıkmasının ise ancak aldatıcı olduğu hatırlatıldı.
Daha sonra, panele katılanların sorularına verilen cevaplara geçildi. Ardından Özgür-Der Beykoz Şubesinin bundan sonraki faaliyetlerinin duyurusu yapıldı. Teşekkür konuşması ile panel son buldu.