Dr. Abdulkerim Diktaş / Düşünce Günlüğü
Empati yapmak değil, hemhâl olmak!
Empati yapmak, duygudaşlığı ifade etmek için kullanılan teknik bir terimdir. Kendini muhatabının yerine koyup onu anlamaya ve algılamaya çalışmayı anlatan düşünsel bir eylemdir. Olumlu durumların yanı sıra daha çok olumsuz durumlarda işe koşulması gerektiğine dair yaygın bir kanaat vardır.
Hemhâl olmak ise tam bir hâl bütünleşmesini, boşluksuz bir birlikteliği ifade eder. Muhatabı sadece anlama düzeyinde kalmayıp, onun haliyle hallenmek, duygu durumuyla bütünleşmek ve tabiri caiz ise “o” olmak gibi derin bir anlama karşılık gelir.
İLERİ SEVİYE BİR İNSANİ ÖZELLİK
Empati eyleminde zihinsel süreçler, duygusal süreçlerden daha baskındır. Düşüncenin ağırlıklı öncülüğünde, sürece eser miktarda duyguları da katarak kendinizi başkasının yerine koyup onu anlamaya çalışırsınız. Şayet anlamayı başarırsanız onun haklılığına veya haksızlığına, doğruluğuna veya yanlışlığına, mazlumluğuna veya zalimliğine dair bir yargıya varırsınız. Bundan sonra arzu ederseniz problemin def’ine dair bir çözüm üretirsiniz. Bu haliyle empatinin, kıymetli bir değer olsa da tatsız-tuzsuz, yavan ve profesyonel bir eylem olduğuna kanaat getirebiliriz.
Hemhâl olmak eyleminde ise empatinin aksine duygusal süreçler, zihinsel süreçlerden daha baskındır. Duygu durumu ile bütünleştiğiniz kişiyi anlamanız, hissetmeniz, onu tüm ruhunuzla yaşamanız ileri seviye bir insani özelliktir. “O” olduğunuzda görmek ve duymak istedikleriniz, sizin durum karşısındaki davranışlarınızı belirler. Bu yüzden hemhâl olmak, insani vasıfları yüksek insanların özelliği iken, empati yapmak sıradan insanların da sergileyebileceği normal bir davranış biçimidir.
Kavram olarak empatinin ve hemhâl olmanın lügat anlamları gibi söylem ahenkleri de birbirinden farklıdır. Söylemdeki ahengin insanın zihin ve gönül dünyasında bir karşılığı vardır. Bu karşılığı tam olarak anlamlandırmaz veya tanımlayamasak da hissederiz. Bu hissiyat ile söylemek gerekirse batılı “empati”yi, bizden olan “hemhâl olma”nın yerine ikame edemeyeceğimizi bilmemiz gerekir.
SADECE HAK VEREREK SORUNLAR ÇÖZÜLMEZ
Amir-memur, karı-koca, işçi-işveren gibi ikili ilişkilerin kaçınılmaz olduğu ilişki biçimlerinde muhataplar birbirleri ile empati yaparak bazı sorunları çözebilirler. Ancak sorunların tamamen çözülmesi ve ortadan kalkması, muhatapların birbirleri ile hemhâl olmasına bağlıdır. Çünkü empati yapan kişi muhatabını anlasa ve ona hak verse dahi inatla duruşunu değiştirmeyebilir. Fakat muhatabıyla hemhâl olan kişinin inatla ve ısrarla davranışını sürdürmesi olası değildir.
Mülteci sorununu da bu çerçevede incelemek faydalı olacaktır. Bugün ülkemizdeki mültecilerin varlığına karşı çıkan bireylerin çoğunun esasında empati yeteneğinden yoksun bireyler olmadığı aşikardır. Arzu ettikleri durum veya olaylar üzerinden empatik yaklaşım sergilemeleri, onların empati yeteneklerinin faal olduğunu göstermektedir. Ancak söz konusu mülteciler olduğunda, empati yeteneklerinin -hangi nedenle olursa olsun- devre dışı kaldığına şahit oluyoruz. Odaklandıkları tek konunun, ucunda ölmeleri dahi olsa, iyi-kötü ayrımı yapmaksızın mültecileri sınır dışı etmek olduğunu kendi ifadelerinden biliyoruz. Bu eylemlerine erdemli gerekçeler üretiyor olsalar dahi bu tavrın yüksek insani değerlerden uzak olduğu gerçeğini göz ardı edemeyiz. Bu yüzden arzu edildiğinde devre dışı bırakılabilen empati yeteneği yerine kalıcı bir erdem olan hemhâl olmayı ikame etmek faydalı olabilir. Çünkü herhangi bir mülteciyi tanıyıp, dinleyip, yaşadıklarını içselleştirip onunla hemhâl olan birinin, “ne olursa olsun gidecekler” gibi sert bir söylemi bütün ruhunu da işe katarak dile getirmesi mümkün değildir. Mültecilerin statüleri, ülke içinde sebep oldukları asayiş sorunları, sosyo-kültürel yapı üzerindeki etkileri düşünülüp tartışılabilir, bu konuda çözüm önerileri geliştirilebilir ve birinci dereceden yetkililer politika üretmeye zorlanabilir. Bu ayrı bir konu.
TOPLUMSAL HUZURA KATKI
Bugün empati, örgün eğitimde nesillerimize kazandırmayı arzu ettiğimiz değerlerden biri olarak öğretim programlarımızda yer alıyor. Ancak yukarıda izah edilen gerekçelerle empati yerine hemhâl olmayı bir değer olarak nesillerimize kazandırmanın daha doğru olacağı bilinmelidir. Bu, insani vasıfları daha gelişmiş bireyler yetiştirmek anlamına gelir. Hemhâl olmayı başarabilen insanlar, hangi pozisyonda olursa olsunlar, toplumsal huzur ve refaha daha fazla katkı sunabilirler. Bu açıdan bakıldığında sadece öğretim programlarında değil, hayatın her alanında empatinin yerine hemhâl olmayı kaim kılmak gerekir.
Devir değişmiş olsa bile başörtüsü meselesi neden bu ülke insanının zihninde bir travma olarak yer işgal ediyor, hemhâl olun anlarsınız.
Ekonomik sıkıntılara rağmen neden milyonlarca insan değerlerine sahip çıkan liderleri, ekonomiyi önceleyen liderlere tercih ediyor, hemhâl olun anlarsınız.
...