“Hiçbiriniz, kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe iman etmiş olamaz.”
Hz Muhammed
İlişkiye geçtiğimiz kişiler hakkında iyi/kötü değerlendirmelerde bulunuruz. Bizim gözümüzde o kişiler doğru ya da yanlış kişiler olarak sınıflanır. Bu keskin sınırlama mevzi belirlemek için kullanılsa da, iyi değerlendirme yapılamadığı durumlarda, yapıcı değil yıkıcı etkilere sebep olur.
Ne yazık ki, coğrafyamızdaki zayıf bırakılmış yığınların İslami gayeleri arka plana itilmiştir. Doğruları arama ve onlar uğrunda mücadele talepleri kaybolmaya yüz tutmuştur. Kimliklerinin derinliklerindeki İslami referanslarının ortaya çıkarılması, zaaflara teslim olmadan, ama düşmanlık üzerine de olmadan yürütülmelidir.
Mücadeleyi yüklenen bir avuç Müslüman la, farklı doğrulara ulaşıyorsak, bunun bir nedeni, taraflardan herhangi birindeki bilgi ve veri yanlışlığıdır. Bu iletişim ve ıslahat ile aşılması gereken durumdur.
İkinci neden; ilke/itikat problemi teşkil etmeyen ve zulme sebep olmayan, metodik farklılıklardır ki, bunların da istişare ile aşılması gerekir. Bu farklılıkları inanç esası gibi algılayan düşünce biçimi ile zamanla tekfir, itham ve engelleme gibi tavırlar geliştirir.
Her durumda, şedit mücadelenin/kavganın ancak zalimlere karşı olacağı ilkesinden sapma, empati yeteneği olmayan kişilere mahsus birer fitnedir
Empati duygudaşlık olarak tanımlanır, karşınızdakinin duygularını anlayabilmektir. Empati yapabilmek diyalogun/iletişimin temel şartlarından birisidir. Empati en yalın tanımı ile kendini karşıdakinin yerine koymaktır. Bu aşama aşama gerçekleştirilebilen bir yetenektir.
İlk aşamada muhatabınızın konumunu belirleyin ve kendinizi o konumda düşünün. Bu bir meslek, yaşanılan coğrafya ya da bir ırk olabilir. Düşüncenizde, örneklemeleri o kişinin ortamından yapın.
İkinci aşamada, o kişinin güçlü ve zayıf özelliklerini belirleyin. Örnek olarak; çok zeki, hafızası gelişkin, karar vermede zorlanıyor, duygusal, entelektüel birikimi fazla ya da bulunduğu çevrenin dışını tanımıyor gibi, yetenek ve birikimlerini belirleyin.
Üçüncü aşamada, paraya düşkün, merhametli, bencil ya da yardımsever gibi, zaaflarını ve erdemlerini belirleyin. Değerlendirme yaparken kendinizde de o özellikler olduğunu varsayarak karar verin.
Son aşamada, karşınızdakinin kırmızıçizgilerini/olmazsa olmaz şartlarını belirleyin. Hatta inançlarını, kesin yargılarını belirleyerek kendinizde de bunların olduğunu varsayın. Bu tam hissedilmesi imkânsız, ama yapılabildiği kadar muhataba ulaşımın kolaylaştığı bir çalışmadır.
Bütün bu aşamalarda amacınız iletişim ve yapıcılık olmalıdır. Bunun için de muhatabınızı sevdiğiniz birisinin ya da bir yakınızın yerine koyun. Amacınız o kişiyi anlamak, değerlendirmek ve ona ulaşmak olsun. Tüm bu iletişim olanaklarının sonucun da bir yargı ya varacaksınız. Bu yargı bir değerlendirmedir, karşınızdakine yaklaşımınızı ve tavrınızı oluşturacak, ama kesinlikle niyet okuma ve niyetini yargılama değildir.
Bu değerlendirmenin sonucunda, muhatabınızın önce doğru ve yanlışlarını belirlersiniz. O zaman değişken doğrulardan, veriye, bilgiye dayalı değerlendirmelerden, irade boyutunu içeren iyi-kötü tanımlamasına ulaşabilirsiniz. Umut verici iyi değerlendirme de, empati dostluğa dönüşür.
Muhatap kişi zararsız olma durumunda ise, empati ona ulaşma veya uzlaşma çabası olarak sürer. Muhatap kişi zararlı faaliyet içerisinde ise, onun ne yapabileceği ve bunun nasıl engellenebileceği ağırlığını taşır.
En önemli sonuçlardan biriside, empati bizim doğru ve yanlışlarımızı geliştirir. Bunu başaran kişi taassuplarından daha kolay kurtulur, nifak ve fitne den daha uzağa yerleşir. Merhametsizlik, gurur ve kibir olarak ortaya çıkan üç özellik çözümün anahtarı olan empatiyi önleyen özelliklerdir.
Günümüz kaotik ortamında, empatiye ve basirete her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.