Emir Tamim’in görevdeki 10 yılı nasıl geçti?

Betül Doğan Akkaş, Katar'daki siyasi süreçleri ve Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al-Sani'nin iktidar sürecini değerlendiriyor.

Betül Doğan Akkaş / Perspektif

Emir Tamim’in 10. yılı ve Belediye Seçimleri

Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al-Sani, 24 Haziran 2013’te babası Şeyh Hamad’ın tahttan feragat etmesiyle görevi devraldı. Baba Emir olarak bilinen Şeyh Hamad’ın, Körfez liderlerinin genelinde görülmeyen bir tutumla henüz kendisi hayattayken ve ülkeyi yönetebiliyorken görevini oğluna bırakması, 33 yaşında genç bir emirin meşruiyetinin ve kabiliyetinin sorgulamasına neden olurken takdir de topladı. Baba Emir, sağlık durumunun bu görevi yürütmek için yeterince iyi olmadığını söyledi ve aslında oğlunu bu sürece bir süredir hazırladığı biliniyordu. 

Katar’ın siyasi ve ekonomik gelişimi Baba Emir’in 1995’te kansız bir darbe ile babasını devirerek göreve gelmesinin ardından hızlandı. Şeyh Hamad hem Körfez bölgesinin temel dini ve siyasi yapısına uygun bir toplumsal çizgide ilerledi hem de Katar’ı küresel bir konuma taşımak için adımlar attı. 

Şeyh Tamim’in liderlik öncesi yılları

Bunlar olurken Şeyh Tamim ortaokul ve lise eğitimi için İngiltere’de yatılı bir okula gitti ve sonrasında pek çok Arap soylusu gibi Sandhurst Kraliyet Askeri Akademisi’nde eğitim aldı. Katar’a döndükten sonra bir süre orduda görev aldı. 2003 yılında veliaht prens olarak tayin edilmesiyle bürokraside öne çıkmaya başladı. Özellikle Katar’ın kalkınmasına ve ulus aşırı yatırımlara odaklanan komisyonlarda başkanlık görevleri yürüttü. Katar’ın 2030 planlarını hedef alan Katar Ulusal Vizyonu, 2030 komisyonundaki rolü en öne çıkan unsurlardan biri oldu. Körfez ülkelerinin genelinde ulusal vizyonlar liderlerin halklarına toplumsal sözleşme vaadi olarak okunabilir ve Emir Tamim’in bu noktada yönetici olarak yer alması, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed Bin Selman’ın da Suud ulusal vizyonu çerçevesinde yaptığı gibi kendisini gelecek lider olarak konumlandırmasının temelini attı. Katar’ın dini bayramlara ek olarak kutladığı iki resmi bayramı olan Katar Milli Günü ve Ulusal Spor Günü de Emir Tamim’in veliaht prens olduğu günlerde dizayn edildi. 

Arap İsyanları dönüm noktası

2010 yılının sonlarında Arap isyanları başladığında Şeyh Hamad’ın yıllardır inşa etmeye çalıştığı aktif dış politikası için bölgesel bir manevra alanı oluştu. Katar iş birliği içinde olduğu ulus aşırı toplumsal grupların önderlik ettiği isyanlarda zorlu bir denge tutturmaya çalıştı: Bir yandan Mısır, Libya ve Suriye gibi örneklerde halk hareketlerini destekledi, bir yandan da Yemen ve Bahreyn gibi örneklerde Arap Körfezi’ndeki monarşilere ayak uydurarak statükonun devamı için girişimlerde bulundu. Bu zorlu dengenin henüz başında Emir Tamim görevi devraldığında Ortadoğu’nun iç savaşlara evirilen karmaşık süreci henüz başlamıştı ve bu genç liderin babasıyla benzer mi yoksa farklı mı iş birliklerini tercih edeceği bir soru işareti oluşturdu. Katar’ın Bahreyn, Libya ve Yemen’de askeri operasyonlara dahil olduğu; Suriye muhalefetine lojistik ve askeri destek verdiği; Türkiye ile ilişkilerinde yeni bir döneme girdiği ve İran-Afganistan örneklerinde Batı ile gerçekleşen arabuluculuk süreçlerine dahil olduğu düşünüldüğünde, Emir Tamim’in önünde yoğun bir gündem vardı. Katar’ın iç politikası da benzer şekillerde olmasa da ertelenen Şura Meclisi seçimleri, ekonomi politikaları, Dünya Kupası için yapılan hazırlıklarla meşguldü. 

Katar’ın yeni emiri, babasından daha muhafazakâr ve daha içe dönük olarak yorumlansa da Katar’ın hem iç politikasında hem dış politikasında topyekûn değişikliklere gitmedi. Şeyh Hamad’ın Müslüman Kardeşler’e ve reform hareketlerine verdiği desteğe benzer bir şekilde Emir Tamim’in de ilerlemesi 2013 ve 2014 yıllarında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleri arasında iki diplomatik krizi doğurdu ve Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan Katar’dan büyükelçilerini çektiler. 2017’de Katar Ambargosu’nu başlatan Körfez Krizi ile öğrendiğimiz üzere, süreçte iki farklı Riyad Anlaşması imzalandı. Anlaşmalar temel olarak KİK ülkeleri birbirlerine destek olsun, İran ile aralarına mesafe koysunlar ve iç işlerine karışmasınlar ve iç işlerine karışan örgütleri desteklemesinler maddeleriyle özetlenebilir.  Emir Tamim’in Müslüman Kardeşler’in diğer Körfez ülkelerinin iç işlerine zarar verdiği gerekçesiyle hareket üzerinden desteğini çekeceğini kabul etmesi üzerine sürecin yumuşadığı iddia edildi. 

Emir Tamim, dış politikasında beklendiği kadar net bir ayrıma gitmedi ve 2017-2021 yılları arasında devam eden Katar Ambargosu, Katar’ı ekonomik ve siyasi olarak çetrefil bir süreçten geçirse de halk nezdinde taviz verilmediği izlenimi oluştu. Bir diğer önemli nokta ise, Emir Tamim’in sürekli KİK ülkelerine uzlaşı çağrısı yaparak diplomatik bir adım atmaya hazır olduğu imajını vermesiydi. Bu durum Katar’ın uluslararası camiada da krize ortak olmayı istemeyen bir aktör olarak görülmesini sağladı. Arap isyanları reformun değil, statükonun kazandığı bir sonuca evirildi ama Emir Tamim’in günümüze kadar olan siyasi kariyeri KİK ülkeleri, Türkiye, İran, Rusya, Çin ve temelde ABD ve AB olarak Batılı güçler arasında bir dış politika mesaisiyle tanımlanabilir. 

Katar’ın iç politikası ise dış politikasına nazaran daha sakin ve muhafazakâr bir çizgide ilerliyor. Şeyh Hamad’ın ve eşi Şeyha Moza’nın öncüsü olduğu toplumsal olarak daha reformist bir dalgayı, benzer bir şiddetle Emir Tamim sürecinde görmüyoruz. Örneğin Katar’da kadınların hâlâ temel vatandaşlık hakları, mülk edinme ve seyahat hakları erkeklerle eşit değil. Buna rağmen iç politikada reform noktasında Şura Meclisi seçimlerinin yapılmış olması, işçi haklarının iyileştirilmesi, kefillik uygulamasının yeniden düzenlenmesi ve vergi sisteminin kademeli olarak uygulamaya konulması önemli adımlar. 

Merkezi Belediye Konseyi Seçimleri

Katar siyasal sisteminde demokratik bir unsur olan Merkezi Belediye Konseyi seçimleri geçen hafta sonuçlandı ve Katar yedinci kez belediyelerden sorumlu bakanlığa danışmanlık yapmaları için 29 ismi seçti. Kayıtlı seçmen sayısı 27 binden 34 bine yükseldi. Katar’ın vatandaşlarının 300 binden fazla olduğu biliniyor, fakat resmi rakam paylaşılmıyor. O nedenle seçime ilginin düşük olduğunu söylemek mümkün. Seçime katılım oranı bir önceki dönemde yüzde 50,1 iken, bu seçimde yüzde 40,7’ye düştü. Seçilen 29 üyeden 12’si önceki dönemde görevde olan isimlerken, Merkezi Belediye Konseyi’ne 17 yeni isim katıldı. Bu kez dört kadın adaydan hiçbiri seçilemedi ve 2003’ten bu yana ilk kez konseyde bir kadın üye olmayacak. 

Seçimler için belirlenen bölgelerden özellikle 9. Bölge 2003’ten bu yana kadın üyeler tarafından yönetiliyor. Katar genelinde siyasi kariyerleri ve başarılarıyla ön plana çıkan iki kadın siyasi figür olan Şeyha AlJufairi ve Fatıma AlKuvari de ilk başarılarını 9. Bölge’den seçilerek gösterdiler. Sonrasında Fatıma AlKuvari, Emir Tamim tarafından Şura Meclisi’ne atandı ki bu kadın bir siyasetçi için iyi bir sıçrama adımı olarak okundu. Aynı bölgeden bu seçimde de kadın bir aday vardı: Hatice Albuhalika. Tıpkı önceki isimler gibi Hatice Albuhalika da başarılı bir profesyonel kariyerden geliyor, fakat henüz oldukça genç bir siyasi isim. Kültür ve Spor Bakanlığı’na bağlı Gençlik Komisyonu’nun başkan yardımcılığını yapan Albuhalika, sosyal politikalar alanında eğitimli ve gençlik politikaları kapsamında öne çıkıyor. Kendisiyle yaptığım görüşmede, seçim sürecinde sosyal medyayı aktif olarak kullanarak seçmenlere ulaşmaya çalıştığını ve adayı olduğu Al Thumama bölgesini kalkındırmayı hedeflediğini söyledi. Al Thumama bölgesi Doha’nın havalimanından sonraki ilk yerleşim alanı olduğu için, ‘Katar’ın Kapısı’ olarak tanımlanıyor. Albuhalika bu bölgenin kalkınmasının Katar’ın imajına doğrudan katkıda bulunacağını düşünüyor fakat seçim sonuçlarına göre, beklediği desteği alamadı. 

Katar genelinde seçim süreçlerinde aşiret meclisleri, aile bağları ve adayların toplumsal tanınırlığı ön plana çıkıyor. Üstelik seçimler kısa süren kampanya sürecine ve az sayıda seçmene rağmen oldukça masraflı oluyor. Bu nedenle, Albuhalika gibi hem görece daha genç olan hem de politik pazarlama gibi konularda daha yaratıcı ve kolay ulaşılır kampanyalar üreten adaylar genelde sosyal medya üzerinden seçmenlere ulaşmaya çalışıyorlar. Buna rağmen, ülke genelinde seçimlere ve seçmenlerin kampanyalarına ilginin düşük olduğunu söylemek mümkün. Katar’da kadınların eğitime katılma ve eğitimi başarıyla tamamlama oranları erkeklerden yüksek. Toplumun genelinde bilinen bu durum, siyasi sonuçlara doğrudan yansımasa da önümüzdeki yıllarda kademeli olarak bu alanda daha çok değişim ve katılım olması bekleniyor.

Yorum Analiz Haberleri

UCM'nin tutuklama kararları Siyonist çete İsrail'i yalnızlaştırıyor
Daha çok konuşun da hanginize daha çok güvenemeyeceğimizi bilelim
Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!