Hilal Kaplan, bugünkü yazısında âkil adamlar heyetinin hükümete sunduğu raporu değerlendir. Rapordaki verilere dikkat çeken Kaplan özellikle açılım süreci ve Doğu bölgelerindeki etkisi üzerine olumlu gelişmeler yaşandığını belirtti.
Emekli bir âkilin notları
Hilal Kaplan
Âkil insanlar heyetinin Başbakan Erdoğan ve hükümet yetkilileriyle yaptığı final toplantısı oldukça verimli geçti. Bölgelerden edinilen izlenimlerin özetlendiği raporlar sunuldu. Halkın endişeleri, soru ve talepleri masaya yatırıldı.
Ortak noktalardan biri, süreç hakkında konuşuldukça kuşku bulutlarının dağılmaya yüz tuttuğu, çözüm algısının normalleştiği ve 'masaya oturmak'tan ziyade masada neler konuşulduğunun/ konuşulacağının merak edildiğiydi. Ayrıca çok farklı görüşlerden aydınların bir arada halkın karşısına çıkması, umut verici bir tablo olarak değerlendirilmiş ve halkın ayağına giderek düşüncelerinin sorulması da, bazı kararlara muhatap olan bir 'nesne' olmaktan çok bir 'özne olma' hissiyatını ve özgüvenini beraberinde getirmişti.
Batı bölgeleri raporlarında öne çıkan bir nokta, anadilde eğitim hakkına halktan pek tepki gösterilmediğiydi. Sadece resmî dilin Türkçe olmasına ve Türkçe'nin de öğretilmesi gerekliliğine vurgu vardı.
Alevilerle ilgili ezber bozan bir tesbit ise, medyaya yansıtıldığı gibi sürece bir tepkinin olmadığı, ancak kendi hak ve özgürlüklerinin de bu süreçle eş zamanlı olarak iade edilmesi isteğiydi. Ki bundan daha doğal bir talep de olamazdı sanırım.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu raporlarına göre, BDP tabanına yakın olanlar en çok hak ve özgürlükleri dert edinirken, geride kalan gruplar ise katılımcı demokrasi ilkesini ön plana çıkarıyorlardı. Zira silahın gölgesinde BDP dışındaki örgütlenmelerin çektiği sıkıntıların, silahların gölgesinden azade olduktan sonra devam etmeyeceğini görmek istiyorlardı. Yine dikkat çekici bir husus, İslâmî hassasiyetleri daha yüksek olan grupların, belki de geç kalmış bir milliyetçilik hissiyle, BDP'den daha maksimalist taleplerin altını çizmesiydi.
Toplantıdan çıkan en önemli netice ise, hükümetin çözüm sürecini sürdürmekteki kararlığının altını çizmesiydi. İlkelerden çok zamanlamayı sürecin merkezî meselesi olarak öne sürmek, ironik biçimde süreci yavaşlatan bir etkiyi de beraberinde getiriyor. Örneğin BDP, ısrarla ikinci aşamaya geçildiğini iddia ederken, PKK'nın birinci aşamada üzerine düşen sınır dışına çekilmeyi hâlen bitirmediği gözlerden kaçırılmaya çalışılıyor.
Hükümetin ilettiği verilere göre PKK'nın sınır dışına çekilmenin daha %15'ini tamamlamış olmasının, bir rahatsızlık kaynağı olduğu anlaşılıyor. Ancak diğer yandan, Gezi Olayları sürerken BDP siyasetinin ve tabanının meseleye kuşkuyla ve mesafeli yaklaşması ise güven tazeleyen bir durumu da beraberinde getirmiş. Zira, Öcalan ve sempatizanlarının ülkeyi bölmek gibi bir niyeti olsaydı, 'gün bugündü'. Diğer yandan, Başbakan Erdoğan, süreç başladığından beri PKK'nın iş makinelerinin yakılması, adam kaçırma, vb. eylemleri devam ettirdiğini gösteren 19 ayrı örnek anlattı. Çekilmenin ağır gitmesine bu bilgi de eklenince, güven artırıcı adımların iki taraftan da beklenmesi gerektiği görülüyordu.
Ayrıca dün Cizre'deki 'asayiş birimleri'nin adı altında yüzü poşulu kişilerin yol kontrolü yapması ve müdahale edilen hadisenin bir komiserin yaralanmasına kadar uzanması gibi gelişmeler de provokatif olayların devam edeceğinin habercisi gibiydi. Bu minvalde KCK'dan gelen 'Gençlerin kendi inisiyatifi, o kadar abartmaya gerek yok' gibi gayrı ciddi açıklamalar da sürece zarar verme potansiyeli taşıyor.
Önemli bir diğer nokta, Başbakan Erdoğan'ın 'yeni korucu alımı yapılıyor' şayiasına böyle bir şeyin asla söz konusu olmadığını; bilakis korucuların gelecekteki durumlarına ilişkin ciddi hazırlıklarının da olduğunu ekleyerek son vermesiydi. İhalesi daha önceden yapılmış karakol yapımlarının sürdüğünü ama bunların özellikle sınır bölgelerinde olduğunu, Suriye, Irak ve hatta İran'daki gelişmeler göz önüne alınırsa, bu karakolların da ihtiyaca binaen yapıldığını belirtti.
Tüm halk ziyaretlerine katılıp, raporlamada yer alıp, Çarşamba günkü final toplantısına katılmayanlar 'istifa' etmiş oluyorlarsa, sanırım ben de âkillikten 'emekli' olarak bu satırları yazıyorum. Bizleri evlerinde ağırlayan kıymetli şehit ailelerimize, toplantılarımıza iştirak eden vatandaşlarımıza, dostluğumuzun ömür boyu sürmesini umduğum heyet üyelerimize ve kanın durması için çaba gösteren herkese çok teşekkür ederim. Ortak geleceğimiz için hayırlı olması temennisiyle…
Yeni Şafak