Hayat Damarları 2 kafilesi ve Özgürlük Filosu çok önemli dostluk bağlarının kurulmasına vesile oldu.
Çünkü her ikisi de uzun ve sıkıntılı yolculuklardı. Dolayısıyla alelade değil zorlukların, sıkıntıların birlikte paylaşıldığı, göğüslendiği, dayanışma ve güç birliğinin oluşturulduğu yol arkadaşlıkları oldu. Bu tür yol arkadaşlıklarından da kalıcı dostluklar çıktı. Şimdi herhangi bir vesileyle buluştuğumuz veya birbirimizi gördüğümüz zaman arkadaşlarımız çok eski dostlarıyla bir araya geliyormuş gibi sıcak ilgi ve muhabbetle birbirlerini karşılıyorlar. Temennimiz Yüce Allah'ın bu kardeşlerimize, ölümlerinden sonra da cennet nimetini bahşetmesi ve dostlukların, arkadaşlıkların, muhabbetlerin orada da kalıcı bir şekilde devam etmesidir.
Bu kafilelerde tanıştığımız kıymetli dostlarımızdan biri de Emekli Jandarma Kıdemli Binbaşı Özkan Tunaboylu idi. Önceki akşam yani 12 Ağustos 2010 Perşembe akşamı vefat ettiği haberini aldık. Uşak'ta ikamet ettiği için bir süre önce rahatsızlandığında orada hastaneye kaldırılmıştı. Çok geçmeden hayatını kaybetti. Cenazesi de dün Cuma namazından sonra Uşak Kurşunlu Camii'nden kaldırılacaktı. Dolayısıyla bizim cenazesine katılma ve ailesine taziye ziyaretinde bulunma imkânımız olmadı. Ancak bulunduğumuz yerden dua edip, taziyelerimizi iletme imkânımız olabilir.
“İnna lillahi ve inna ileyhi raciûn (Şüphesiz hepimiz Allah'a aitiz ve O'na döneceğiz).” Yüce Allah'tan muhterem ağabeyimize rahmet ve mağfiret diliyor, mekânının cennet olması için dua ediyoruz. Ailesine de başsağlığı ve sabır niyaz ediyoruz.
Bizim inancımıza göre ölüm bir yok oluş değil yeni bir hayatın başlangıcıdır. Yüce Allah dünya hayatını ve ölümü insanı bir imtihandan geçirmek için yarattığını bildirir: "Hanginizin amelinin daha güzel olduğu konusunda sizi denemek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur." (Mülk, 67/2)
Biz Emekli Binbaşı Özkan Tunaboylu ile kara konvoyunda yani Hayat Damarları 2 kafilesinde tanışmıştık. Konya'da, daha sonra kendisi de kafileye iştirak eden kıymetli bir iş adamı kardeşimizin evine birlikte misafir olduk. Bu misafirlik münasebetiyle tanışıklığımızı ve muhabettimizi de artırma fırsatı doğdu. O sebeple yolculuk boyunca sık görüştüğümüz yol arkadaşlarından biriydi. Kendisi de kafileyle, gidişatla ilgili bir şey öğrenmek istediğinde önce bana başvuruyordu.
Kara konvoyunda Ürdün'ün başkenti Amman'a kadar kafilenin en yaşlısı Tunaboylu idi. Kafileye elinde bastonuyla katılmıştı. O yüzden gittiği her yerde dikkat çekiyor, basın mensuplarının ilgi odağı oluyordu. Amman'da 90 yaşın üstünde bir dede kafileye iştirak etti. Böylece en yaşlımız o oldu. Kendisi aslen Filistinli olan ve siyonist işgalcilerin tehcir uygulamalarında yurdunu terk etmek zorunda kalan bir aileye mensup Ürdünlü dede yaşının ilerlemiş olmasına rağmen baston kullanmıyordu. Her ikisi de genç delikanlı gibi etkinliklere katılmaya çalışıyorlardı.
Bu dedelerin ikisi de daha sonra Özgürlük Filosu'na katıldı ve Mavi Marmara yolcuları arasında yer aldılar. Dünyaya, insanlığa zulme karşı durmanın, hakkın ve haklının yanında yer almanın yaşı olmaz mesajı vermeye çalışıyorlardı. Siyonist katiller Mavi Marmara gemisini gasp edip içindeki yolcuları rehin aldıklarında bu iki yaşlı dedeyi de rehin aldılar. Yaşlarına ve bedensel durumlarına bakmaksızın onlara da eziyet ettiler. Siyonist katillerin bu iki yaşlı dedeye karşı tutumları ne kadar gözü dönmüş ve vahşette sınır tanımaz hale gelmiş olduklarını gözler önüne seriyordu.
Siyonist katiller gemileri Usdud limanına çektikten sonra bu iki dedeyi de zindana götürdüler. Fakat koğuşları farklı olduğundan zindandaki durumlarına şahit olamadım. Zindandan çıktıktan sonra görüşme fırsatımız oldu. Maruz kaldıkları muamele kendilerini yıpratamamıştı. Tam aksine yeni bir kafile düzenlense onda da yer almaktan çekinmeyecekleri konusunda kendilerini kararlı ve dinç hissediyorlardı.
Fakat tabii Allah'ın verdiği ömür bir yerde bitiyor ve ebedî âleme doğru yola çıkmak zorunda kalıyorsun. Önemli olan da işte bu yolculuğun kurtuluş yolculuğu olmasıdır. Yüce Allah'tan dileğimiz kaçışı olmayan bu yolculuğumuzu kurtuluşa yönelik kılmasıdır.
Gemideki kıymetli arkadaşlarımızdan Uğur Süleyman Söylemez'in Ankara'da hastane tedavisi sürüyor. Beyninden ağır bir şekilde yaralandığı için uzun süre yoğun bakımda kaldı ve aldığımız haberlere göre henüz tam olarak kendine gelebilmiş değil. Muhterem okuyucularımızdan bu değerli arkadaşımızın sağlığına kavuşması ve ailesinin de rahatlaması için mübarek Ramazan günlerinde, özellikle iftar saatlerinde dua etmelerini, kendisini unutmamalarını rica ediyorum.
VAKİT