Ellerinden Gelse Diyanet'i 'Nefret Suçu' İşlemekten Yargılayacaklar!

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanıp dünkü Cumada tüm camilerde okunan hutbeye tepki gösteren sapkın cinsel yönelim savunucuları Diyanet’i “ayrımcılık” yapmakla suçladılar!

HAŞİM AY / HAKSÖZ-HABER

Kaos-GL isimli sapkınlık teşvikçisi sitenin Diyanet’in Cuma hutbesine yönelik karalama kampanyasına sapkınlığın destekçisi bazı sol ve liberal siteler de destek verdiler.

Sapkın cinsel yönelim savunucularının Diyanet’in hutbesinden “ayrımcılığa” yordukları ifadelerin hemen tümünün aile kurumunun mukaddesliğiyle ilgili olması dikkat çekici. Diyanet’in hutbesinden “ayrımcılığa” yoğrulan aile ile ilgili vurgular:

“Değerli Müminler!

Hem kadının hem de erkeğin iffetini, saygınlığını ve haklarını korumaya yardım eden en değerli kurum ailedir. Aile hayatı, aramızda güven ve huzur bağları örer. Aileyi yok sayan ve aile yapısını bozan her türlü düşünce ve davranış, aslında toplumsal bağları hedef almaktadır.

Bir toplumun geleceğine umutla bakabilmesi için, öncelikle evlenme çağına gelmiş genç kuşaklar, bir yuva kurarak meşru birlikteliklere özendirilmelidir. Zira aile, dünden bugüne insanoğlunun neslini sağlıklı bir biçimde devam ettirebilmesi ve medenî bir hayat sürdürebilmesi için bahşedilmiş en eski ve en köklü ocak, en muhkem kaledir.”

Yine sapkın cinsel yönelim savunucularının “ayrımcılığa” yorduğu bir diğer pasaj da şöyle:

“Irkımızı, rengimizi ve ömrümüzü olduğu gibi cinsiyetimizi de Yüce Yaratan belirlemiştir. Fıtratın kodlarıyla oynamak, yaratılıştan gelen özellikleri değiştirmeye çalışmak sünnetullaha aykırıdır. Cinsiyete müdahale eden ve cinsiyetsizliğe davet eden çabalar sadece bireyin değil bütün bir neslin felaketini hazırlar. Cinsiyet seçimini kişisel bir özgürlük alanı gibi göstererek ilahi iradeyi yok saymak, haddi aşma ve kulluktan sapmadır. Tarih boyunca bütün inançlar bu tür anlayışları şiddetle reddetmiş ve lanetlemiştir.”

“Nikâh Allah’ın Emridir” Vurgusuna Bile Tahammül Göstermeyen Bir Sapkınlık!

Sapkın cinsel yönelim savunucularının hutbedeki “Nikâh Allah’ın emridir” vurgusuna karşı da tahammülsüzlük sergilemesi ve buradan “ayrımcılık” ve “tehdit” kotarması bunların nasıl ahlaksızca bir gelecek öngörüsüne sahip olduklarını göstermesi açısından ibretamiz bir örnek.

Sapkın cinsel yönelim savunucularının “ayrımcılık” ve kendilerine “tehdit” kotardıkları nikâhla ilgili vurgular şöyle:

“Nikâh, Allah’ın emri, Peygamberin kavliyle yapılan en kutlu sözleşmedir. Nikâh, kadın ve erkek için hem mutluluk hem de sorumluluk demektir. Evlilik dışı birliktelikler ve “cinsel özgürlük” adı altında gündemde tutulmaya çalışılan “serbest yaklaşımlar” ise kadının da erkeğin de saygınlığını ve haklarını korumaktan uzaktır. Meşru ve muteber bir nikâh olmadan yaşanan birliktelik, Allah tarafından haram kılınmıştır. Haramla yürünen yoldan hayır gelmez. Zira haram daima aldatıcıdır, yıkıcıdır; insan için zarar, toplum için ziyandır.”

Sapkın Eşcinsel Yönelimin “Ahlaki Bozulma ve Sapkınlık” Olarak Tanımlanması Zorlarına Gitmiş!

Sapkın cinsel yönelim savunucularını küplere bindiren hutbedeki en önemli ifade ise eşcinselliğin “ahlaki ve bozulma ve sapkınlık” olarak tanımlanması oldu. Diyanet’in hutbesinin konuyla ilgili bölümü şöyle:

“Milletleri ayakta tutan, dini ve ahlaki değerleridir. Bu değerler örselendiğinde toplumda çözülmeler başlar, geleceğimiz tehlikeye girer. Rabbimiz tarihte birçok kavmin vahye kulaklarını kapatmaları, ahlaki bozulmaları ve sapkınlıkları yüzünden helak olduğunu bizlere haber vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de tertemiz fıtratlarını bozan kavmine Hz. Lût’un haykırışı şöyle anlatılır: ‘Lût’u da peygamber gönderdik. Kavmine dedi ki: Sizden önce insanlardan hiçbirinin yapmadığı çirkin işi mi yapıyorsunuz? Gerçekten siz, kadınları bırakıp, şehvetle erkeklere yaklaşıyorsunuz. Doğrusu siz yoldan çıkmış bir topluluksunuz.’

Aziz Müminler!

Azgınlıkları ve haddi aşmaları sebebiyle helak edilen kavimlerden ibret alalım. Fıtratımıza uygun, nezih bir hayat yaşamaya gayret edelim. İnsanlık şeref ve haysiyetini canımız gibi aziz bilip koruyalım. Kadının ve erkeğin izzetini zedeleyebilecek aşırılıklardan ve çirkinliklerden uzak kalalım. Kız ve erkek çocuklarımıza hak ettikleri değeri ve özeni gösterelim. Sağlıklı bir nesil yetiştirmenin çocuklarımızı, gençlerimizi sapkın anlayışlara karşı eğitmek, bilinçlendirmek ve korumaktan geçtiğini, bu noktada hepimize sorumluluk düştüğünü unutmayalım.”

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NDEN CESARET ALIYORLAR

Sapkın cinsel yönelimlerin savunuculuğuyla maruf kişi-kesimlerin son zamanlarda kamusal yaşam ve medyada bu derece rahat ve hesap sorucu davranıyor olmasının arkasında İstanbul Sözleşmesi’nin kendilerine sağladığı özgüvenin başat rol oynadığı ortada.

“Cinsel yönelim” kavramı adı altında Homoseksüel, Gey, Lezbiyen, Biseksüel, Transseksüel, Travesti gibi başta İslam olmak üzere birçok kadim dini öğreti ve genel toplumsal ahlaka göre sapkın görülen gayrimeşru cinsel yönelimler İstanbul Sözleşmesi'nin 4. maddesi uyarınca yasal güvence altına alınarak adeta “dokunulmaz” addedilmiştir. Daha düne kadar toplum içerisine çıkacak yüzü olmadığı halde şimdi 6284 sayılı yasanın İstanbul Sözleşmesi'nin 4. maddesini baz alan ve buradan cesaret devşiren bu sapkın cinsel yönelim savunucularının yarın öbür gün uygun konjonktür oluştuğunda neler yapabileceklerini tahmin etmek zor olmasa gerek. Toplum içerisinde ancak kendilerini gizleyerek var olabilenlerin İstanbul Sözleşmesi işgüzarlığıyla sapkınlığın aleni şekilde savunucusu kesilmeleri günün birinde bugün karşı çıktıkları Diyanet’i  yargı sehpasına oturtmayacağını kim söyleyebilir?!

Bu bağlamda iktidara bağlı bir organ olan Diyanet ile İstanbul Sözleşmesi’ni imzalamak marifetiyle sapkın cinsel yönelimlere yasal zırh biçenlerin bulunduğu kurumlar arasındaki bu uyuşmazlığın da son derece çelişkili bir görünüm arz ettiği ifade edilmelidir. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın sapkınlığa açık tavır alan bu hutbesinin arkasındaki irade desteklenmeye değer olduğu kadar, İstanbul Sözleşmesi’ndeki tartışmalı vurgu ve maddelerin halen de olduğu gibi muhafaza edilmeye devam edilmesinin eleştirilmesi sorumluluğu ortadadır. Bugün geçiştirilen bu olumsuzlukları mündemiç İstanbul Sözleşmesi’nin şartların olgunlaşması durumunda sadece aile kurumu ve geleceğin kuşaklarını değil, toplumsal-ahlaki-dini değerler noktasında duyarlılık sahibi iktidar partisini de hüsrana götüreceği unutulmamalı!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!