Selahaddin E. Çakırgil, gündemi değerlendiriyor:
Bir hadis ‘rivayet’inde yer alan, ‘Dostlarınıza ve düşmanlarınıza, yarınlarda mahcub olacağınız sevgi veya nefret beyanlarında bulunmaktan sakınmamız’ konusundaki nasihat ne güzeldir.
***
Bazı kuruluşlar, siyonist İsrail rejimi ile Erdoğan Türkiyesi arasında, hele de, ‘One minute’ hadisesi ve Mavi Marmara Saldırıs’ından beri en alt seviyede bulunan ilişkilerin normalleştirilmesi yolunda varılan anlaşma üzerine, ağır eleştirilerde bulundular.
Keşke, bu siyonist haydutlar çetesi, gaasıb rejimle hiçbir irtibatımız olmasaydı.
Ama, eleştiriler kantarın topu kaçırılmadan yapılmalı değil midir?
***
Eleştiri, eğer muhatabı yaralamak, ezmek kasdı taşımıyorsa, nice yanlışların önünü alabilir. Bu açıdan Tayyîb Erdoğan da eleştirilsin... Hele de dışsiyasette bir satranç oynarcasına, daha sonraki merhaleleri hesab ederek yapılan bazı hamleleri yanlış görmek de tabîdir. Ama, bunları hemen, ‘İslam’a ve Filistin dâvâsına hıyanet’ şeklinde değerlendirmek, karşınızdaki kişi, hele de Tayyîb Erdoğan olunca, ağır bir bühtan olmaz mı? Çünkü o, inandığı değerlerin hayata geçmesine hasretmiş birisidir.
(...)