Basın açıklaması tam metni:
Öncelikle dün Katil Esed rejiminin saldırısında İdlib'te hayatını kaybeden kardeşlerimize Yüce Allah'tan rahmet, yakınlarına sabr-ı cemil, yaralılarımıza acil şifa, milletimize başsağlığı ve metanet dileriz. Bilinmelidir ki kendi halkının katili olan zalim Esed rejimi döktüğü kanda boğulacaktır.
***
Zulüm hiçbir zaman payidar olmaz! Bu topraklarda icra edilen 28 Şubat zulmünde olduğu gibi…
28 Şubat 1997 yılında gerçekleştirilen darbe, toplumun geleceğini ve iradesini karanlığa mahkûm etmişti. Bu darbenin neticesinde binlerce insan fişlenmiş, işten kovulmuş, binlerce başörtülü öğrenci başörtüsü yasağı ile kanunsuz bir şekilde toplumsal ve kamusal alanın dışına itilmeye çalışılmış ve yüzlerce kişi “terör” örgütü bağlantısı olduğu iddiasıyla tutuklanmıştı. Zalim ve emperyalist güçler menşeli darbenin genelde topluma özelde Müslümanlara reva görmüş olduğu zalimliği unutmadık, unutmayacağız ve unutturmayacağız.
Darbelerin acısını defalarca yaşamış milletimize bu acının tekrar yaşatılmaya çalışılmak istendiğine dair son günlerde raporlar ve söylemler gündeme taşınmaktadır. Sosyal medya üzerinden yaydıkları paylaşımlarla korku pompalamaya çalışan darbe heveskârları şunu bilmelidir ki; bütün darbeler emperyalizmin emellerine hizmet eder. 15 Temmuz gecesi bu emperyalizm uşaklarının heveslerini kursağında koyan bu millet yapılması planlanan her türlü alçak darbe girişiminin karşısında yıkılmaz bir set olacaktır.
Her türlü zulmü bu halka reva gören batı medeniyeti, asker eliyle yapamadığı darbeyi, toplumun temelini oluşturan aile mefhumu üzerinden gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bu ifsat edici planlarını fonlarla desteklediği feminist dernekler ve bunların da güç aldığı “İstanbul sözleşmesi” ile gerçekleştirme çabasında olduğu biliniyor. İstanbul sözleşmesi, aile denen kurumun altına dinamit koyacak nitelikte düzenlemeler içermektedir. Eş, çocuk, anne ve baba kavramlarını ortadan kaldırarak aile bağlarını yok etmeyi hedefleyen ve bu bağlar üzerinden oluşmuş sorumluluk duygularını ortadan kaldırmaya çalışan bu şeytan işi sözleşmenin ve buna dayalı olarak yapılan 6284 sayılı yasa gibi düzenlemelerin derhal yürürlükten kaldırılmasını ve kadına yönelik şiddeti önleyecek adil düzenlemelerin yapılmasını talep ediyoruz.
***
25 Ocak'ta yaşadığımız depremin doğurduğu hasar çok büyük oldu. Evleri hasar gören on binlerce insanın ağır kış şartlarında çadır kentlerde barınmak zorunda kaldığı zor bir süreç yaşadık. Konteyner kentlerin oluşturulmasıyla boşaltılmaya başlanan çadır kentlerde maalesef öncelikle kendilerine konteyner alternatifi sunulamayan Muhacir kardeşlerimiz çıkarılmaya başlandı. Başka şehirlere veya Kahramanmaraş'taki konteyner kente gitme alternatifi sunulan muhacirlerden, Elazığ'da iş sahibi olma, yakın akrabaları olma vb. nedenlerde Elazığ'ı terk etmek istemeyen aileler de il göç idaresi müdürlüğünün yanlış ve baskıcı uygulamalarıyla çadırlarından zorla çıkartılmış ve acilen başka bir şehre nakil almaları konusunda baskıya maruz bırakılmışlardır. Bu süreçte ve daha öncesinde İl Göç İdaresi Müdürlüğü'ndeki bazı memurların mültecilere yönelik tahkir edici, baskıcı ve zorluk çıkarıcı tavırları bizi derinden rahatsız etmektedir. Bu konuya duyarsız kalmayacağımız bilinmelidir.
İl Göç İdaresi Müdürlüğü'nün görevi muhacirlere yardımcı olmak ve insani hassasiyetle mültecilerin idaresini sağlamaktır. Bu anlamda tutunmuş olduğu daldan koparılarak Elazığ’dan zorla sürgüne gönderilircesine nakli yapılan ailelerin talepleri halinde tekrar geri dönebilmelerine imkân tanınmalıdır.