Mısır Cumhurbaşkanı Hüsni Mübarek şöyle bir söz sarf etmiş:
"Bir parti genel başkanı olarak adaylarımızın gerçekleştirdiği başarı beni mutlu etti. Fakat Mısır'ın başkanı olarak da diğer partilerin adaylarının daha fazla başarı gerçekleşmelerini isterdim."
Düşünüyorum da bir insan bir cumhurbaşkanı ve bir parti genel başkanı olarak ancak bu kadar arsız, bu kadar yüzsüz olabilir diyebiliyorum. Adam ülkede seçim değil seçtirme yaptırdı. Muhalefet partilerinin birçoğu zaten sonu baştan belli seçimleri boykot ettiler. Girenlere meydanlarda kendilerini halka isimleriyle bile tanıtma fırsatı verilmedi. Hepsini Hüsni, silahlı milisleriyle köşe bucak kovaladı. Bununla yetinmeyerek halka kendi adamları vasıtasıyla talimat verir gibi propaganda yaptı. Bununla da yetinmeyerek oy sayımlarını yakın takibe alarak sayılarda istediği gibi oynadı. Öyle ki bazı sandıkların başkanları bile oy sayımı ve kayıt konusunda baskı altında tutuldukları gerekçesiyle istifa etmek zorunda kaldılar. Bunlara bütün Mısır halkı şahit oldu. Şimdi de Hüsni Mübarek kalkmış böyle bir söz sarf ediyor. Bu sözüyle aynı zamanda kendi partisinin dışındaki partilerin adaylarının başarısız kaldıklarını duyurmaya, onları basite almaya çalışıyor.
Fakat bizim asıl üzerinde durmak istediğimiz konu Arap dünyasındaki el-hizbu'l-hâkim yani iktidar partisi konusu. Ne hikmetse bazı istisnaları hariç tutarsak Arap ülkelerinin büyük çoğunluğunda iktidar partisinin hiç değişmediğini adeta çiviyle monte edilmiş gibi iktidarda kaldığını görüyoruz.
Bu ülkelerin bazıları cumhurbaşkanlığı, bazıları krallıkla yönetiliyor. Cumhurbaşkanlığı ile yönetilenlerde de başkan bir kereliğine seçiliyor. Ondan sonra adeta kral gibi oturuyor ve tabut gelip onu almadığı sürece koltuktan inmiyor. Kendinden sonrası için de veliaht tayin eder gibi oğlunu cumhurbaşkanı tayin ediyor. Parlamentoya veya halka da onu seçmek kalıyor. Yani halk veya parlamento "cumhurbaşkanı öldü yaşasın yeni cumhurbaşkanı" diyerek seçtiğini değil önüne konanı başına dikiyor.
Aynı durum iktidar partileri açısından da söz konusu. Halk bir partiyi seçtikten sonra artık nedense onu çok seviyor ve yaptığı her şeyi de takdir ediyor. Sonraki seçimlerde baskın bir çoğunlukla yeniden iktidara getiriyor. Öyle ki muhalefet partilerinin parlamentodaki varlığı sadece bir kenar süsünden veya duvar tabelasından ibaret oluyor. Gelene gidene "bakın bizim böyle çeşitlerimiz de var; yani biz ülkemizi demokratik düzenle yönetiyoruz" diyebilmek için göstermek amacıyla onlardan yararlanıyorlar.
Bizi bu konuları gündeme getirmeye ve üzerinde durmaya yönelten gelişme ise son günlerde Yemen'de yaşanan iktidar partisi sorunu. Yemen diğer Arap ülkelerine göre nispeten daha dürüst seçim yapan bir ülkedir. Ama bunun sonucu iktidara değil daha çok parlamentoya yansıyor. İki Yemen'in birleşmesinden önce Kuzey Yemen'de iktidarı elinde tutan Genel Halk Kongresi adlı siyasi parti birleşik Yemen Cumhuriyeti'nde de iktidarı devraldı. Bunda belki 1993'te iki Yemen'i birleştirme ve daha sonra çıkan ihtilafta Sosyalist Parti'nin istediklerini elde edememesi karşısında yeniden ayrılmayı gerçekleştirmesinin önüne geçme konusunda başarılı olmasının etkisi vardı. Fakat iktidar partisini iktidara çivileme geleneğinin Yemen'e iyice yerleşmesi artık rahatsız edici olmaya başladı. Bu ülkede muhalefet partileri sadece kenar süsünden ibaret kalmıyor. Yerine göre iktidar ortağı olabiliyorlar. Ama orada da kendilerine verilen imkân sadece açık kalan tarafı kapatmak. Hiçbir zaman ana unsur olmalarına fırsat verilmedi. Acaba bunun sebebi halkın tercihi midir yoksa iktidar partisi bu işin bir yolunu mu buluyor?
Muhalefet partileri iktidar partisinin dürüst bir seçim yapmadığını ve sonuçlar üzerinde oynadığını ileri sürüyorlar. Bunun önüne geçmek ve halkın iradesinin parlamentoya tam yansıması için yakın takibi artırmak amacıyla ortak bir sivil cephe oluşturduklarını duyurdular. Muhalefet partileri kendilerinin bu ittifaklarının sivil bir mücadeleden ibaret olduğunu dile getirirken iktidar partisi daha önce aralarında gerçekleşen anlaşmayı çiğneyerek işi şiddete döktüklerini ileri sürüyor. Gelişmeler Yemen'de tartışmanın derinleşeceğini gösteriyor. niyetlerin ve onun İslâm âlemiyle iyi ilişkilerden yana olduğu beklentilerinin tamamen yersiz olduğudur. Afganistan'daki direnişe lojistik destek verdikleri gerekçesiyle Pakistan'da sık sık sivil kalabalıkları katleden Obama, Sudan'a da yeni bir fitnenin yönetimini yapması için "diplomat" kılıklı bir görevli tayin etmektedir.
Bu tayin işlemi aynı zamanda Wikileaks dokümanlarıyla kirlenen diplomatların yerine tayin edileceklerin öncekilerden farklı olmayacaklarını gösterir.
YENİ AKİT