Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı birkaç hafta önce “Tasfiye edilecek gazete(ci)ler listesi” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Dumanlı’nın bu yazısıyla başlayan “tasfiye” tartışması medyada ciddi karşılık buldu.
Dumanlı, Türkiye’deki mevcut gazetecilik anlayışı ve gazeteci profilini sorguladığı söz konusu yazıda, “Yakın bir gelecekte bazı gazeteler ve gazeteciler tasfiye olacak. Daha doğrusu, mesleği çağdışı metotlarla devam ettirmeye çalışan bir zihniyet topyekûn çökecek; bazılarının bugünkü şaşaalı tahtlarından eser kalmayacak” ifadeleriyle yakın gelecekte bazı gazeteler ve gazetecilerin tasfiye olacağı öngörüsünde bulunuyor. Dumanlı bu tasfiyeyi kimin yapacağı konusunda ise, “aşağılanan, hor ve hakir görülen, adam etmek için hakkında yazılar yazılan, tepeden bakılan, göbeğini kaşıyor diye yakıştırmalar yapılan, bidon kafa diye ti'ye alınan” toplumu işaret ediyor.
Zaman Yayın Yönetmeni, söz konusu yazıda isimlerden müteşekkil bir tasfiye listesi yapıyor değil tabi. Medyada tasfiyeye götürecek yaklaşımları maddeler halinde sıralamakla yetiniyor, ki söz konusu maddeler şöyle:
“- Hakaret ederek gazetecilik yapanlar, - Bilgiye dayalı gazetecilik yapmayanlar, - Yalan yazmayı alışkanlık haline getirenler, - Kendini yenileyemeyenler, - Soğuk Savaş dönemi gazeteciliği yapanlar, - Gazeteciliği tekebbürle yapanlar, - Gazetecilik mesleğini 'businessman' olarak icra edenler.”
Dumanlı, “tasfiye” yazısının ardından “Ayakta kalacak gazete(ci)ler listesi”ni, son olarak da “A'rafta kalacak gazete(ci)ler listesi”ni yazdı.
“- Daima doğru peşinde koşan ve doğruyu yazanlar, - Herkesin konumuna saygı duyanlar, - Demokrasiye yürekten bağlı olanlar, - Düşünce ve ifade özgürlüğüne destek verenler, - Kendini aşanlar, çağı yakalayanlar” Dumanlı’nın “Ayakta kalacaklar” listesinde yer alırken, “- Bu ülkede gazetecilik kötü yapılıyor; ancak… diyenler, - Demokrasi iyidir iyi olmasına; ancak… diyenler, - Sivil toplum iyidir; ancak… diyenler, - Her şey değişmek zorundadır ancak… diyenler” ise Dumanlı’nın “A'rafta kalacaklar” listesinde yer alıyor.
Dumanlı’nın tanımlarında yer alan “Demokrasi”, “Sivil Toplum” gibi “Her Havari’sinin kendi İncil’ini yazdığı”, her kalıba kolaylıkla girebilen alanlarla ilgili yorum yapmaya gerek yok. Dumanlı’nın demokrasisi ile Ertuğrul Özkök’ün demokrasisinin aynı şeyler olmadığı aşikâr. Fakat Ekrem Dumanlı’nın yazısında yer alan ve insanlığın ortak değerleri olmuş “hakaret etmemek”, “yalan söylememek/yazmamak”, “büyüklenmemek”, “bilgiye dayalı konuşmak/yazmak” gibi kriterler açısından söyleyecek bir çift sözümüz var.
Şayet Ekrem Dumanlı’nın öngördüğü gibi önümüzdeki süreçte medyada hangi kuruluşların ve kimlerin ayakta kalıp kalmayacağını söz konusu kriterler belirleyecekse, bu kriterler açısından Ekrem Dumanlı’nın yönettiği Zaman nerede durmaktadır? Zaman ve Dumanlı bu kriterlerin belirleyeceği “tasfiye listesi”nin neresinde yer almaktadır?
İnsanların ve kurumların yekdiğerini eleştirmesi, başkalarının yanlışlarını tesbit edip gündemleştirmesi işin kolay tarafıdır. Tabii ki bu da gereklidir fakat insanlar ve kurumlar şayet bir konuda bir tesbit ve eleştiri gündeme getiriyorsa öncelikle o konuda projektörleri kendilerine çevirmeyi, gerekiyorsa iğneyi kendilerine batırmayı bilmelidirler.
Zaman Yayın Yönetmeni, Türkiye’de medya pazarındaki temel sapmaları ve yerleşmiş gazetecilik anlayışının taşıdığı hastalıkları iyi tahlil edip güzel bir tasfiye listesi yapmış. Peki dile getirdiği kriterler açısından yönettiği gazete “tasfiye edilecekler” listesinden kurtulabilir mi?
Dumanlı, “Hakaret ederek gazetecilik yapan” gazete ve gazetecileri “tasfiye listesi”nin başına koymuş. Ne güzel. Fakat yönetimindeki Zaman’ın, herhangi bir Müslüman fincancı katırlarını ürküten bir çıkış yaptığında çeşitli yaftalarla o Müslümanı tahkir ettiğine çok şahit olduk. “Provokatör”, “meczup” gibi hakaretlerin Zaman’da cömertçe kullanıldığını biliyoruz. Bir Tv kanalının başörtüsü yasağı ile ilgili tartışma programında bağcı dövmek niyetiyle “Kimi sevip sevmedikleri” sorusuna muhatap kılınan ve bu durumda düşüncelerini açıkça dile getirmekten başka bir şey yapmayan başörtülülere yönelik olarak Zaman’ın, “Provokatör”le başlayıp “Fadime Şahin” benzetmesine varan ifadelerle yürüttüğü kampanya henüz unutulmadı.
Ekrem Dumanlı’nın “tasfiye listesi”nde yer alan kriterler arasındaki “Yalan yazma” konusunda da Zaman’ın iğneyi kendisine batırması gerektiği aşikâr. Zaman’ın, eline silah almak şöyle dursun silahlı mücadele yöntemine karşı olduğu bilinen bazı İslami gruplara kolaylıkla “terör örgütü” yaftasını uygun gören haberleri tazeliğini koruyor.
Dumanlı’nın “tasfiye listesi”nde yer alan “Soğuk Savaş dönemi gazeteciliği” meselesi de Zaman açısından çok parlak bir imtihan alanı değil. Zaman’ın, toplumsal talep ve tepkiler konusunda bile nasıl şartlanmış bir seçicilikle hareket ettiğini kolaylıkla görebiliyoruz. Bazı toplumsal grupların en küçük tepkileri, talepleri bile Zaman’ın gazete ve internet sayfalarında önemli bir karşılık bulurken, bazı toplumsal talep ve tepkilerin ısrarla görmezden gelindiği, yok sayıldığı bilinen bir gerçek. Mesela, Genç Siviller’in basın açıklamaları Zaman’da her zaman geniş yer bulurken, Özgür-Der ve Filistin Gönüllüleri gibi oluşumların talep ve tepkileri inatla görmezden gelinmektedir.
Bir insanın fincancı katırlarını ürkütmek pahasına da olsa kimliğini ve düşüncesini açıkça ortaya koymasından hoşlanmayabilirsiniz. Bu tutumu eleştirebilir, farklı bir tutum önerebilirsiniz. Fakat kalkıp o insanı “provokatör” gibi ithamlarla tahkir edemezsiniz. Aynı şekilde, bir kesimin yaklaşımları, söylemleri hoşunuza gitmeyebilir. Bu konuda eleştirinizi yapabilir, sizce doğru olanı yazabilirsiniz. Fakat önünüze geleni yaftalamaya, karalamaya hakkınız yoktur, olamaz.
Başkalarına basın ahlakı dersi verirken kendiniz aynaya bakmaktan imtina ederseniz, başkalarından beklediğiniz adaleti, doğruluğu, hakkı/hukuku siz de bir başkalarından esirgerseniz, bu durumda “Tasfiye edilecek gazete(ci)ler listesi”nde yer almaktan siz de kurtulamazsınız.