Faruk Beşer’in Yeni Şafak’ta yayımlanan yazısı (21 Şubat 2021) şöyle:
Dini alet eden bir servete lanet olsun. Ve bir TV kanalı
Manevi duygular ve bunları temsil eden kurumların başı olan din, tarih boyunca şeytan ve şeytanlaşmış insanlar tarafından hep istismar edilegelmiştir. Bunun temel sebepleri şunlardır; insanın mala-mülke, servete, şaşaaya karşı doyma bilmeyen ihtirası, hep en büyük olmak, hükmetmek, ilahlaşmak isteyen nefsi ve bunların karşısında duyguları ve duygusallıkları ile kandırılmaya müsait insanoğlu. Buna bir de cehaleti ve içine düştüğü çaresizlikleri eklenirse onun bedeni dahi istismar edilebilir.
Bu durum aynı zamanda din kurumunun gücünü de gösterir. Tasavvuf da dinin bir alt kurumu olarak yine bu gücü sebebiyle kullanılır. Tarikatların çoğu insanların her şeyini sömürürler. Bunu tasavvuf düşmanlığı için değil, tasavvufu sömürü aracı yapanlar için söylüyoruz. Bu sebeple Kitab’ı Sünnet’i ölçü alan tasavvuf erbabı böyle söylenmesinden gocunmaz, hatta bunu gerekli görür. Bu kayıtlarla birlikte bu sömürüyü dile getirenlere kızanlar varsa onların da bu sömürüden nasibi olduğuna hükmedebilirsiniz.
Sebep olarak bir de insanın bilinmeyene ve gayba karşı merakını ekleyebiliriz. Bu da diğer yönüyle gayb âleminin varlığına ve büyüklüğüne delalet eder. Bu sebeple duyuların ötesi akıl ve nasla sınırlandırılamazsa insan her türlü rezalete alet edilebilir. Tabii ki, alet edenlerin rezilliği, edilenlerinkinden bin kat fazladır. Hiçbirisi olmak istemeyiz ama öncelikle, alet edenlerden olmaktan Allah’a sığınırız. Onun için şair ırz, namus ve din kullanılarak elde edilen mala, mülke lanet olsun diyor.
“Lanet ola ol mala ki, tahsiline ânın/ Ya din ola, ya ırz u namus ola âlet”.
Bunları niçin söyledim?
Zararı asgari düzeye çekmek için televizyonumun kanallarını en aza indirmişim ama farklı dini fırkaların kanallarından birer örnek bırakmışım ki, kimin ne söylediğine zaman zaman kulak misafiri olayım. Son düzenlememde Nisa/kadınlar TV, ya da Full TV diye bir kanala rastladım. Her gün neredeyse 24 saat tek kişi ile canlı yayın yapan bir kanal. Lafazan bir delikanlı, her gün farklı bir fesle, elinde cep telefonu, hesap makinesi, iki yanında ilmini ispatlamak için üst üste kitaplar, durmadan konuşuyor, canlı bağlantılar alıyor, baş, diş, nezle, grip, iktidarsızlık, sihir, büyü, cin, boşanma, evlenememe, negatif enerji, çocuğuna laf anlatamama, vesvese, kavga, aile huzursuzluğu gibi aklınıza ne geliyorsa hepsine kesin çareler öneriyor. Arayanlardan anne baba adları gibi bilgiler aldıktan sonra, ‘bir bakalım, bir istişare edelim, sonucu görelim’ diye biraz gözlerini kapıyor, gaiplerden haberler geliyormuş gibi bir şeyler mırıldanıyor, sonra teşhis ve tedaviye geçiyor. Baş harfi İ olan birisi sana büyü yapmış, üç harfliler sana etki etmiş, birisi senin kuyunu kazmaya çalışıyor gibi kesin sonuçlar bildiriyor. Kısaca cincilik ve üfürükçülük yapıyor. Arada sırada telefonunun hesap makinesiyle topluyor, çarpıyor, çıkarıyor, anlaşılan Ebced ya da Cifr hesapları yapıyor. Durumunu uygun gördüklerine, ‘seni görmeliyiz’ gibi ifadelerle randevu alması işaretinde bulunuyor. Anlaşılan asıl tedavi ve esas kârlı işler orada konuşuluyor. Yorulduğu saatlerde yayına Cübbeli’nin ya da Metin Hoca’nın vaazlarını koyarak muhatap kitlesini göstermiş oluyor ve memnuniyetlerini almaya çalışıyor. Afrika’daki biçare çocuklar reklam edilerek para toplanıyor. Beni en çok dağidar eden manzaralardan birisi de budur. Bunu iyi niyetle dahi yapmamak lazım diye düşünürüm.
İmdi, bunları yazmaya değer mi? Ülkede o kadar pespaye yayınlar var ki! Aileleri ve ocakları yıkan dedikodu programları, sadakatsizliği aldatmayı, inançsızlığı, evlenmemeyi reklam eden diziler hep para için ırzı namusu alet etmiyorlar mı? Ediyorlar tabii de alet edilen din olunca daha bir ağırımıza gidiyor. Ya da biz onları zaten izlemediğimiz için fecaat düzeylerini fark edemiyoruz. Yahut da onlara karşı herkeste artık kanıksama oluştu. Zaten böyle yayınların bir hedefleri de bu olmalı, demek ki, başarıyorlar.
Bilindiği gibi gelecekten haber verenlere kâhin, şu adam sana nuska yapmış, çalmış, şuraya saklamış gibi yatay haberler verenlere de arrâf deniyor. Ve Resulüllah Efendimiz (sa) buyuruyor ki, ‘Kim bir kâhine ya da arrâfa danışır ve onun dediğine inanırsa Muhammed’e indirileni inkâr etmiş olur’ (Ahmed ve diğerleri, sahih).
Yani bu fiiller küfür fiillerdir.
İmdi, Başkan’ın bunlara vakti olmayabilir, ama Din İşleri Yüksek Kurulu’ndaki değerli arkadaşlara hatırlatmak istiyorum. Bu insanların din istismarı yaptıkları halka en azından duyurulamaz mı? Böyle istismarcılara cevap verecek özel çalışmalar yapılmaz mı?