Ekranlardan akan gündemin muhtevasını kim belirliyor?

Gökhan Özcan, medya araçlarında gördüğümüz ve duyduğumuz içeriklerin ve sunuluş önceliklerin masum olmadığını inceliyor.

Gökhan Özcan/Yeni Şafak

Hazır geleni kim hazırlıyor?

Her gün saatler boyunca gözlerimizi alamadığımız ekranlardan akan gündemin muhtevasını kim belirliyor? Haberdar olduğumuz şeyleri biz mi seçiyoruz yoksa birileri seçip önümüze mi koyuyor? Büyük bir kısmımız dünyaya ve hayata her gün mutat olarak yöneldiğimiz malum mecralardan baktığımıza göre, bu mecraların da görünmeyen içerik yapıcıları bulunduğuna göre bizim gündem belirleme noktasında bir ihtiyarımız, bir kontrolümüz bulunduğunu söyleyebilir miyiz?

Esasen önümüze konan şeylerin içinde pek çok maksatlı içerik olduğu noktasında hemen hepimiz bazı şüphelere sahibiz. Ancak bu şüphelenmiş halimiz dahi, her gün kendimizi başkalarınca belirlenmiş bir gündemin içinde başı boş bırakmamıza engel olmuyor. Böylelikle, dünya ahvalinden haberdar olmak için ayırdığımız azımsanmayacak vaktin büyük bir kısmını, sınırlarını ve içeriğini belirlemediğimiz, birtakım şüpheler taşıyor olsak bile gözümüzü alamadığımız bu mecralarda geçirmiş oluyoruz. Haklarında şüpheler taşıdığımız içerik yapıcıların hazırladığı menüden yiyip içiyor, zihnimizi onların meşgul olmamızı uygun gördüğü şeylerle meşgul ediyoruz.

Bunun böyle olduğu, bu kurgusal akışın dışına çıkmaya cüret ettiğimizde karşılaştığımız müdahalelerden rahatlıkla anlaşılabiliyor. Her türlü rezilliğin seyrine müsaade eden bu mecraların sahipleri, mesela terörist/siyonist israil’in işlediği vahşi cürümlere şahitlik eden görüntüleri yer yer ‘şiddet içerikli’ olduğu bahanesiyle filtreliyor. Gazze’nin sesini duyurabilmek için nöbet başında olan birçok sosyal medya hesabı birtakım sıra dışı dijital saldırıların, güya teknik problemlerin muhatabı oluyor. Uluslararası ajanslar, insanlık tarihinin en acımasız zulümlerine imza atan malum devletten söz ederken kelimelerini ekstra özenli seçiyor. Mesela, Filistin topraklarında bulunan ve dededen atadan Filistinli ailelere ait olan evleri gasp eden hırsız İsraillilerden asla işgalci diye söz edilmiyor. Katile katil diyene antisemitizm yaftası yapıştırılarak engeller konuyor. Yani önümüze bir gündem konuyor ama içinde neyin ne kadar olacağı, hangi karakterde işleneceği önceden belirleniyor. Belirlenme biçimini tekinsiz bulmakla birlikte başka bir seçeneğimiz olmadığını düşünerek yine de her gün bu şaibeli düzenin bir parçası oluyoruz.

Çok fazla seçeneğimiz olmadığı doğru… Haberleşebilmek için bu mecralara en azından şu anda belli bir mecburiyetimiz de var. Ancak içerik yapıcıların kendilerine yonttuğundan neredeyse emin olduğumuz algoritmalarına uymak, onların belirlediği öncelikler sıralamasına göre gündeme bakmak zorunda değiliz. Bu konuda bir savunma stratejimizin olması, fazlasıyla önemi haiz bulunmasına rağmen perdelenen, gündemin gerilerine itilen meseleleri bulundukları yerden çıkarıp görünür hale getirmemiz, bunları perdelemek üzere üretilmiş, pek çoğu lüzumsuz magazin başlıklarından oluşan haber ve konu başlıklarını elimizin tersiyle masanın dışına itmek durumundayız. Aksi halde, bizim için pek azı önem taşıyan meselelerin yanında pek çok fuzuliyatın gündemimize sokuşturulmasına ve gayet önemli pek çok şeyin de nazar-ı dikkatimizden kaçırılmasına zemin hazırlamış oluyoruz.

Gündeme bu gözle bakabilir, önemli olanla olmayanı ayırt etme dikkati kazanabilirsek, belli bir zaman içinde içi dolu gündemle boş işleri ayırabilecek bir meleke kazanabiliriz. Bunu yapmaz, bize lazım olan şeyleri müktesebatımızda hazır tuttuğumuzu farz ederek kendimizi hazır gündemlere bırakırsak, en işi ihtimalle çok kıymetli vakitlerimizi zayi etmiş olur, hayati önemdeki bazı şeyleri de bu hengâmede atlamış oluruz. Seçici olmanın çok önem kazandığı bir zamandayız. Hiç şüphe duyulmasın, kendimizi hazırda olana bıraktığımız her an zihinsel olarak hazırı hazırlayanların kontrolündeki bir alanda mahsuruz demektir.

Yorum Analiz Haberleri

Gazze katliamında ABD'nin rolü
Endonezya’da “Değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen” madde: Filistin davası
"Mustafa Kemal'in askerleri"ne ne zaman dur diyeceğiz?
Gazze katliamı ve Hasbara’nın iflası
Medyadaki ahlaksızlığa neden göz yumuluyor?