Newsweek dergisinin “ekonomide kıyamet senaryosu”, küresel kriz, daha doğrusu Batı ekonomilerinin çöküşünü hazırlayan kriz konusunda bugüne kadar yazılanların en korkutucu olanlarından.
“Dünya liderlerinin yetersiz paketlerle çok faza para harcadığını ama bunun sonuç vermediğini, dünyanın ekonomik resesyonun ötesinde büyük siyasi istikrarsızlığa ve çatışmalara sürüklendiğini, bunun tam bir felaket olduğunu” yazan dergi, küresel düzeyde seferberlikle radikal bir kurtuluş reçetesinin zorunlu olduğunu öne sürüyor. “Big Bang” teorisini esas alarak, insanlık için yepyeni bir başlangıç yapılmasını istiyor.
Dünya liderlerinin krizi bir adım geriden takip ettiklerini vurguluyor. Kriz, ülke yönetimlerini nereye savurursa orada bir çözüm arayışı başlıyor. Oyunu kriz kuruyor, yönetimler bu oyunu bozmaya çalışıyor. Dolayısıyla bugüne kadar alınan tedbirlerin hepsi başarısızlıkla sonuçlandı. Bu kadar kötü mü?
Belki daha da fazla…
ABD, Avrupa ve dünyanın birçok ülkesinin, bu aşamaya kadar hazırladıkları paketlerin toplamı trilyonlarla ifade ediliyor. Obama yönetimi, göreve gelir gelmez açıklayacağı 500 milyar dolarlık paketi sonraki aylarda 1 trilyon dolara çıkaracak. FED'in verdiği kredi miktarı 2 trilyon dolara ulaştı.
Merkez bankalarından yüz milyarlarca dolar desteğin sonu gelmeyecek gibi. Ama hiçbir şey düzelmiyor. Tam aksine, daha da kötüleşiyor. Ekonomik kanser bütün vücuda yayılıyor.
Newsweek, kriz yüzünden, yoksullaşma yüzünden aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bir dizi ülkede, aşırı uçların giderek güçleneceğini iddia edip bunun doğuracağı yeni tehditlere dikkat çekiyor. Oysa tam aksi bir eğilim söz konusu. Soğuk Savaş'tan bu yana psikolojik temelleri atılan aşırılık aslında Batı'da başladı. Özellikle ABD dış politikası, başlı başına aşırı uçların kontrolündeyken, Avrupa liderleri “artık çok kültürlülük istemiyoruz” diye açıklamalar yaparken, krizin merkezinde bu ülkeler varken aşırılığı dışarıda aramak hiç de inandırıcı değil. Krizi bu ülkelere ihraç etmeye çalıştıkları gibi, krizin yol açtığı siyasal çatışma ve toplumsal gerilimleri de aynı ülkelere yöneltmeye çalışıyorlar.
Şimdi daha net ifadelerle tartışalım:
2009'un ilk üç ayında krizin ne tür felaketlere yol açabileceğine dair net kanaat yok. Sadece finans boyutu dünya ekonomisine şu ana kadar 4.6 trilyon dolarlık zarar verdi. Bu rakam; Marshall Planı, Ayda Yürüyüş, NASA'nın şu ana kadarki tüm harcamaları, Kore Savaşı, Vietnam Savaşı ve Irak işgalinin toplamından bile daha fazla…Çünkü bütün bu krizlerin, operasyonların, planların buraya almadığım daha bir dizi olayla birleştirdikten sonra bile toplam maliyeti, enflasyona uyarlanmış haliyle, yaklaşık 4 trilyon dolar civarında. Sadece finans krizi, şu aşamaya kadar, İkinci Dünya Savaşı'ndan daha büyük zarar verdi.
2009 yılının şu anki finans siteminin tamamen çökeceği, Anglo-Sakson finans sistemini ve küresel hükümranlığının sarsılacağı öngörülüyor. 1944'te başlayan dönem 2009'da son erecek gibi. Ama bu gelişme, sadece ekonomik bir sarsıntı olmayacak. Siyasi, toplumsal ve kültürel çatışmaları da tetikleyecek. Krizin bu muhtemel sonucunu kimse tartışmadı, tartışmaya da yanaşmıyor. Belki de en büyük gerginlikler bu çatışmalarla yaşanacak. Bu yüzden ekonomik krizin komünizmin çöküşünden daha büyük etkileri olacağı ifade ediliyor.
Şok edici iddialar tartışılıyor: Piyasayı sakinleştirmek, çöküşleri önlemek için verilen trilyon dolarlar bambaşka merkezlerde stoklanıyor ve piyasaya gitmiyor. ABD'nin 13 trilyon dolarlık gayri safi milli hasılasının yarısını kontrol edenler, dünyayı bir kumar masasına dönüştürmüş durumda. Krizi de kullanarak zenginlikleri emiyor, kredileri emiyor, merkez bankalarını emiyor… Krizin yol açacağı büyük çöküşten sonra dünya ekonomisini kontrol etmek için hazırlık yapıyor. Bu küresel kumarın 12 elit oyuncusu olduğu, birkaç merkez bankasının da onlarla birlikte hareket ettiği söyleniyor. Dünya gayri safi hasılası 60 trilyon dolarken onların sekiz trilyon dolarlık bir hacmi kontrol ettiği öne sürülüyor.
Bu oyun bozulmadığı müddetçe hiçbir ekonomik program çöküşü durduramayacaktır.
YENİ ŞAFAK