Ekonomide “ben yaptım oldu” mantığıyla devam edilemezdi...

Aydın Ünal, Kılıçdaroğlu'nun inşa ettiği vesayete dikkat çekerek başladığı yazısında 2018'den beri ekonomide yapılan hataları inceliyor.

Aydın Ünal / Yeni Şafak

Ya kazansaydı 

28 Mayıs akşamı Kılıçdaroğlu’nun seçimi kaybettiğini görünce hayal kırıklığı yaşayanlar, üzülenler, ağlayanlar, ülkeyi terk etmeyi, hatta intiharı düşünenler, şu son iki haftada CHP’de yaşananları görünce acaba nasıl aldatıldıklarını, Türkiye’nin nasıl bir felaketin kıyısından döndüğünü fark etmişler midir?

Kılıçdaroğlu büyük umuttu, hatta son umuttu. Türkiye’yi karanlıktan kurtaracaktı. Özgürlük getirecekti. Ülkeyi çağdaşlaştıracaktı. Türkiye baştan başa yenilenecek, güzelleşecek, memlekete bahar gelecekti. Bütün sorunları çözecekti. Kimin ne rahatsızlığı varsa tedavi edecekti. Koltuğuna yapışıp kalanları o koltuklarından çekip alacak, ehliyeti, liyakati egemen kılacaktı…

Sonuç? Seçimi kaybeden ve bütün umutları heba eden Kılıçdaroğlu koltuğunda oturmaya devam ediyor. Yerini sağlamlaştırmak için parti içinde hamle üstüne hamle yapıyor. Kimseyi duymuyor. Ağzını bıçak açmıyor. Bırakın hesap vermeyi gerekçe bile açıklamıyor. Konuşanı trolleri aracılığıyla susturuyor. Partiyi eleştirenlerin ya da istifa etmesi gerektiğini söyleyenlerin başına işler geliyor. Partide değişim, yenilenme isteyenler linç ediliyor…

Muhaliflere, FETÖ destekli algı operasyonlarıyla “umut”, “kurtarıcı”, “kahraman” olarak sunulan Kılıçdaroğlu şu an yobazlığın, gericiliğin, tutuculuğun, yasakçılığın, eleştiriye tahammülsüzlüğün, mezhep taassubunun, koltuğa yapışıp kalma hırsının, vurdumduymazlığın, hoyratlığın, pişkinliğin kitabını yazıyor.

Muhalifler, büyük umutlarla arkasına takıldıkları şahsın gerçek yüzüyle bir kez daha tanıştılar.

Kılıçdaroğlu’na oy verme çağrısı yapan meşhurlar, gazeteciler, yazarlar, akademisyenler, sözüm ona şarkıcılar, sözde sanatçılar, şarkıcı-türkücüler, şaklabanlar ortada yoklar. Elbette utanacak değiller. İçten içe “iyi ki Erdoğan kazanmış” dediklerine eminim ama bunu itiraf edecek cesarete sahip değiller.

Kılıçdaroğlu’nu aday yapan parti genel başkanları da ortalıkta görünmüyorlar. Şu hezimet manzarasında pay sahibi olanlar çıkıp hesap vermiyorlar.

Halkı cahillikle suçlayanlar, Kılıçdaroğlu’nu desteklemiş olmakla çok ama çok büyük dolandırıldıklarının farkına varmışlar mıdır acaba? Rahat olsunlar. Erdoğan işbaşında, Türkiye emin ellerde.

EKONOMİDE “RASYONEL ZEMİN”

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bakanlık devir teslim töreninde yaptığı açıklamada “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönme dışında bir seçeneği kalmamıştır” dedi.

Rasyonel zeminden çıkış 2018 seçimleri sonrası başlamıştı. Dönemin hem çok yetkili hem de çok güçlü Hazine ve Maliye Bakanı, bugün dahi çerçevesini, muhtevasını, takvimini, hedeflerini bilmediğimiz, esasen sadece kendi zihninde var olan ve oradan dışarı da çıkamayan bir modelle bütün dengeleri, bütün göstergeleri altüst etmişti. Beş yıllık süreçte zaman zaman rasyonaliteye dönüş girişimleri oldu ama kısa sürdü. Hem o bakanın, hem de bir takım danışmanların Türkiye’yi soktukları maceranın faturası çok ağır. Türkiye belki de hasarı 10 yıl ödenmeyecek bir bedelin altına girdi. Türkiye’ye çok ama çok büyük kötülük yapıldı.

Zararın neresinden dönülse kâr. Umarız rasyonellik kesintiye uğramadan devam eder. Esasen Türkiye’nin kısa ve orta vadede başka seçeneği de yok.

Şunu da vurgulayalım: Türkiye, küresel düzenin dayattığı tek bir ekonomi modeline de mahkûm değil. Özgün, milli bir ekonomi modeli de elbette oluşturulabilir. Ancak yeni bir model oluşturulacaksa, bunun çerçevesi iyi çizilmeli, takvimi iyi belirlenmeli, bütün boyutlarıyla kamuoyuna, ekonomi çevrelerine açıklanmalı ve yeterli süre tartışılması sağlanmalıdır.

“Ben yaptım oldu” anlayışıyla bir yere varılamayacağını ağır bedel ödeyerek gördük.

Seçmen Erdoğan’ı işbaşına getirirken, “yaparsa yine Erdoğan yapar” diyerek getirdi. Ekonomide zor günler geçireceğimiz görülüyor ama Cumhurbaşkanı Erdoğan ve kurduğu ekonomi ekibinin kısa sürede Türkiye’yi düzlüğe çıkaracağına da şüphe yok. 28 Mayıs’la yeniden yeşeren umut, Türkiye’yi geleceğe daha güçlü taşıyacaktır.

Ekonomide bir “disiplin” ya da “kemer sıkma” dönemi de kaçınılmaz görünüyor. Beklentimiz, bu süreçte çalışanların, dar gelirlilerin, yoksulların korunması. Onların hatada payları yok, inşallah bedelde de payları olmaz.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?