Yüce Allah’a hamd, resulüne selam olsun. Daha önceki yazılarımızda hadislerin kaynaklarına göre, kudsi, merfu’, mevkuf, maktu’; haber değerlerine göre ise, ahad ve mütevatir olarak nitelendirildiğini ifade etmiştik. Şimdi de hadisleri sıhhat açısından ele almaya çalışacağız. Sıhhat açısından hadisler: Sahih, hasen, zayıf ve mevzu hadis olmak üzere dörde ayrılır.1 Biz sahih hadisten başlayarak bunları anlamaya çalışacağız inşallah.
Öncelikle bilinmelidir ki bir hadisin sahih olma şartları, ekollere göre farklılıklar göstermektedir. Bu noktada tarihteki en temel ayrım ehli hadis ve ehli rey farklılığıdır. Bunun dışında da bazı farklı yaklaşımlardan bahsedilebilir. Ama bizim hedefimiz temel hususlara değinmek olduğundan, yazı çerçevemizi de bununla sınırlı tutacağız.
Ehli Hadise göre bir hadisin sahih olma şartları:
1-) Adalet (Hadisi nakledenin adil olması)
2-) Zabt (Hadisi nakleden kişinin hadisi ezberlemede iyi olması)
3-) Kesintisiz bir senetle rivayet edilmesi (Hadisi birbirinden nakledenlerin senet zincirinde bir kopukluğun olmaması, başka bir ifadeyle her bir ravinin hadisi bizzat rivayette bulunduğu şahıstan alması demektir.)
4-) Şaz olmaması (Hadisi nakleden kimselerin, kendilerinden daha adil, daha iyi zabta sahip olanların rivayet ettikleri hadislere, ters düşecek şekilde bir rivayette bulunmamaları.)
5-) Hadisin sıhhatini engelleyecek illetin (gizli bir kusurun) bulunmaması2
Dikkat edilirse bu şartların tümü hadisi nakledenlerle, yani senetle ilgilidir. Bilindiği gibi hadisler, onu aktaran raviler zincirinin oluşturduğu senet ve onların rivayet ettiği metinlerden oluşur. Ehli hadisin sahih hadis tanımının, tamamen isnad merkezli olduğu yukarıya aldığımız şartlardan da kolayca anlaşılmaktadır. Hadisi rivayet edenlerin/senedin üzerinde titizlikle durmalarının önemi yadsınamaz. Nitekim bunun önemi konusunda ehli hadis ve ehli rey âlimlerinin çoğu zaten ittifak etmektedirler. Sadece isnad/senet merkezli bir kritik yeterli midir? İşte buna evet demek pek mümkün değildir.
Nitekim bu konuda Prof.Dr. Ahmet Yücel şu tespitleri yapmaktadır: “Görüldüğü gibi ehl-i hadisin sahih hadis tanımı isnat merkezlidir. Hadis sıhhatini tespitte isnadın öncelikli olarak araştırılmasının gerekliliği son derece önemlidir. Zira Hz. Peygamber’in ibadetler ve ahiret ahvali gibi muhtevasının beşer üstü olan hadisleri de bulunmaktadır. Ayrıca sadece muhtevadan hareketle sıhhat tespiti yapıldığı takdirde doğru olduğu kabul edilen her görüşün Hz. Peygambere nispet edilmesi söz konusu olabilecektir. Ancak sadece isnat tenkidiyle sıhhat tespitinin yapılmasının yeterli olmayacağı da ilk dönemlerden itibaren ifade edilmiştir. İslam düşünce geleneğinde hadislerin sıhhatini tespitte muhtevayı (içeriği/metni) esas almakta öne çıkan ekoller ise Ehl-i rey ve Mutezile olmuştur.“3
Ehli hadisin, bir rivayetin Allah resulü tarafından söylenip söylenmediğinin belirlenmesinde sadece sened kritiğini ölçü aldığını tekrar belirterek, bu tür sahih hadis ifadeleri için şunların da göz önünde bulundurulması gerektiğini hatırlatalım:
1- Kutub-i sitte hadislerinin tümü ehli hadis ekolüne mensup olan muhaddislerimizce oluşturulmuştur.
2- (Yukarıdaki nedenden dolayı ve usullerinin doğal bir gereği olarak) Kutub-i sittedeki hadislerin tümü sadece senet merkezli bir hadis kritiğiyle oluşturulmuştur.
3- Sahih denilen bir hadis, gerçekte sahih olmayabileceği gibi, “Sahih değildir” hükmü verilen bir hadiste gerçekte asılsız olmayabilir. Zira sahih hükmü verilen ravilerin güvenilir olsa da, yanılma ihtimalleri veya yalan söyleyenlerinin de bazen isabet etmesi mümkündür.4
4- Hadislerin sıhhatini tespitte aranan söz konusu şartların belirlenmesi içtihada (ferdi araştırmalara) dayalı olduğu için sıhhati üzerinde görüş birliği bulunanlar olduğu gibi ihtilaf edilenler de vardır.5 Nitekim yukarıya aldığımız sahih hadisin şartları, biraz daha kabul gören ibni Salah’ın tanımından çıkarılmıştır.6 Elbette bunun dışında da değişik tanımlar vardır.
5- Bazı hadis âlimlerinin sika (adil ve zabit/ezber yeteneği iyi) gördüğünü, başka bazı âlimler sika görmeyebilmektedir. Nitekim Buhari, Müslim’in rivayet ettiği bazı şahıslardan rivayet etmemiştir. Aynı şekilde Müslim de Buhari’nin rivayet ettiği bazı şahıslardan hadis almamıştır.7
6- Diğer yandan ideolojik nedenlerden dolayı bazı âlimler sika(Adil ve zabit) oldukları halde kendilerinden hadis alınmamıştır. Nitekim Mutezileden olmak hadislerin alınmaması için, muhaddislerce yeterli sebep olarak görülmüştür. Yanı sıra bu tutum o kadar ileri götürülmüştür ki, bizzat Ahmet bin Hanbel, en büyük hadisçilerden ve kadim dostlarından Yahya ibni Main'den (ö; 233) ve Ali ibni el-Medini’den ( ö;234) bile hadis nakledilemeyeceğini iddia edebilmiştir. Sebep olarak ise mihnedeki baskılar sebebiyle Kur’an’ın mahlûk olduğuna dair inanca girmesi ve benzeri tutumlar gösterilmiştir.8 Ukayli de (Ö;322) bu ideolojik sebeplerle Ali ibni Medini’yi (Kimilerine göre Ahmet bin Hanbel’den bile daha iyi muhaddis olmasına rağmen) onun ismini de zayıf ravilere tahsis ettiği eserine almıştır.9 Aynı şekilde büyük muhaddis Zühli de (ö;267), Buhari’den de Kur’an harflerinin mahlûk olduğuna dair bir düşünceye sahip olduğundan dolayı hadis alınamayacağını ilan etmiştir. Bununla yetinmemiş onu Nişabur’dan çıkarmış, aleyhine şehir valilerine mektuplar yazmış ve onun meclisine gidenlere aynı boykotun yapılacağını ilan etmiştir. Öyle ki Buhari (Ö;256) bu baskı, zulüm ve ithamlardan dolayı, hiçbir yerde doğru dürüst barınamamış, gittiği Merv şehrinden de çıkmak zorunda kalmış ve Semerkand şehrine girmesine de izin verilmemiştir. Buhari, Semerkand’a yakın bir köyde hastalanarak vefat etmiştir.10 Zühli’nin Buhari aleyhindeki kampanyası tesiriyle, Ebu Hakim ve Ebu Zur’aer –Raziler de Buhari’den hadis nakletmeyi bırakmışlardır.
7- Yukarıda sıraladığımız sebeplerden ve bu rivayetlerinin hiç birinin mütevatir haber seviyesine çıkmamasından dolayı (mütevatir hadis var mıdır? Yazımıza bakabilirsiniz.)11 bu hadislerin tümü doğal olarak zannidirler.12 (zannilik bu hadislerin hiçbir değerinin olmadığını değil, subutlarının kat’i/kesin olmadığını ifade eder.)
Ehli reye göre bir hadisin sahih olma şartları:
Ehli hadis sahihlik şartı olarak, senet için şart koştuğu beş şarta ek olarak metin içinde bazı şartlar koşmaktadır:
1-) Kur’ana aykırı olmamak
2-) Meşhur sünnete aykırı olmamak
3-) Dinin temel kaynaklarından elde edilen usullere aykırı olmamak
4-) Ravinin rivayet ettiği habere muhalefet etmemesi (ravi,hadisle haber verdiği hususa, pratiğindeaykırı davranıyorsa o hadis kabul edilmez.)
5-) Herkesin önünde söylendiği söylenen bir şeyi (veda hutbesi gibi) sınırlı kimsenin rivayet etmemesi.13
6-) Akla, dil kurallarına, tarihi gerçekliklere aykırı olmamak.14
Ehli rey haklı olarak ehli hadisçilerin mevcut kıstaslarının sadece isnada/senede yönelik olduğunu ve bir rivayetin Allah resulüne ait olduğunun kabul edilmesi için, hadisin gerçek boyutunu yansıtan metnin de sağlamlık ölçülerine uyması gerektiğine inanmaktadır.
Bu farklı usuller şimdi olduğu gibi geçmişte de hadislere yaklaşımda farklı sonuçlar doğurmuştur. Bir bütünlük içerisinde meseleyi ele almak basiretini gösteremeyen ehli hadisçi kardeşlerimiz, sünneti reddettikleri paniğiyle en değerli şahsiyetleri sünnet düşmanı ilan etme yanlışına düşmekten kendilerini koruyamamışlardır. (Hâlbuki Hz. Ömer (r.a.) ve Hz. Aişe annemizin sayısız yanlış hadis rivayetini reddettikleri tarihi bir hakikattir. Hatta bu sahabelerin bu yönde yaptığı eleştiriler ve kritikler, Buhari’nin sahihine aldığı hadislerde de apaçık bir şekilde görülmektedir.15
Maalesef tarihte de dini doğru anlama çabasının bir gereği olarak rivayetleri kritik edenler, hep bu zorlukla karşılaşmışlardır. Ahmet Yücel hocamızın aktardıkları16 da yukarıda söylediklerimizi teyit etmektedir; “İmam Ebu Hanife (150/767) hadislerin sıhhatini tespitte ihtiyatlı davranmakta ve ravilerin güvenirliğiyle yetinmeyerek hadisleri Kur’an’a arz etmekteydi. Bir talebesinin Hz. Peygamber’e ulaşıncaya kadar güvenilir raviler yoluyla nakledilen bir hadisi kabul etmemesi durumunda, ravilerin de kendisini Hz. Peygamber’in hadisini tekzip etmekle suçlayacaklarını hatırlatması üzerine, Ebu Hanife şöyle demiştir: Tekzip etmek ancak “Ben Hz. Peygamber’in sözünü yalanlıyorum” diyen kimsenin yalanlamasıdır. Bir kimse “Ben Hz. Peygamber’in söylediği her şeye iman ederim, fakat o kötülük yapılmasını söylemedi, Kur’an’a muhalefet etmedi” derse, bu söz o kimsenin Hz. Peygamberi ve Kur’an’ı tasdik etmesi; Allah’ın resulünü, Kur’an’a muhalefet etmekten tenzih etmesidir. Eğer Hz. Peygamber, Kur’an’a muhalefet etse ve Allah için hak olmayan şeyleri uydursaydı, Allah onun kudret ve kuvvetini, kalp damarını koparırdı. Nitekim bu husus Kur’an’da şöyle belirtilir; “ Eğer peygamber söylemediklerimizi bize karşı kendiliğinden uydurmuş olsaydı, elbette onu kuvvetle yakalar, sonra da kalp damarını koparıverirdik. Sizin hiç biriniz de buna mani olamazdı”17 Allah’ın peygamberi Allah’a muhalefet etmez, Allah’ın kitabına muhalefet eden kimse de Allah’ın peygamberi olamaz. Onların rivayet ettikleri bu haber Kur’an’a muhaliftir. Şu halde Kur’an’ın hilafına Hz. Peygamberden hadis nakleden herhangi bir kimseyi reddetmek, resulullahı reddetmek veya tekzip etmek değildir. Bilakis Hz. Peygamber adına bâtılı rivayet eden kimseyi reddetmek demektir. İtham Hz. Peygamber’e değil, nakleden kimseye racidir.18
Ehli reyin sahih hadis şartları elbette sünnettin reddedilmesini değil, İmam Ebu Hanife’nin belirttiği gibi sünnettin korunmasına hizmet edecektir. Bu ölçütlerle zındıkların uydurdukları ayıklanacak, unutanların gafletinden kaynaklanan gaflar görülecek, usul bilmediği için ve sünnet malzemelerini toplama endişesi ile toplanan ve Kur’an’a yüzde yüz ters olan rivayetler de reddedilecektir.
Bununla beraber ehli hadisin sadece senede yönelik beş şartıyla değil, ayrıca ehli reyin metinle ilgili altı şartı eklenerek hadisler kritik edilse de, yinede ister istemez bazı yanlış rivayetlerin olabileceği unutulmamalıdır. Zira hiçbir zaman insan zaafının birçok açıdan girdiği bir işlemde, hatasızlığa ulaşmak ve hadislerde de Kuran’ı Kerim’in subuttaki kat’iliğine ulaşmak, mümkün olmayacaktır. Bu nedenle âlimler, hadisleri sürekli olarak zanni kategorisinde değerlendirmek ve sahihlik kriterlerinin denetiminde bulundurmak zorundadırlar. Bu tutum, sünnete dair kötü niyetin bir yansıması değil, dinde ciddiyet sahibi olmanın zorunlu bir gereğidir. Nitekim tarihte muhaddislerimizin sahih rivayeti tanımak için yeterli olmasa bile geliştirdiği usulde dini ciddiye almanın bir yansımasıydı. (Allah bu hassasiyetlerinden kaynaklanan çabalarını mükâfatlandırsın.) Aynı şekilde, muhaddislerin usulünü yeterli bulmayan ve metinle ilgili de bazı kıstaslar oluşturan, ehli rey âlimlerimizin de tıpkı Hz. Ömer gibi dindeki hassasiyetlerinden dolayı bunu yaptıkları açıktır. (Rabbimiz hepsinden razı olsun ve ümmetimizi doğruyu yakalamada başarılı kılsın.)
İnşallah bu konuyu gelecek yazımızda işlemeye devam edeceğiz. Rabbimizden bizleri hakkı hak olarak görüp, hakka tabi olanlardan, batılı da batıl görüp sakınanlardan eylemesini niyaz ederiz.
Dipnotlar:
1- DİA, C;15, S;37, Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S;180—186.
2- DİA, C;15, S;37, Prof. Dr. Ahmet Keleş, Hadis Tarihi ve Hadis usulü Dersleri, S;103, Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S, 171, 172. Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Hadis usulü, S;105,106.
3- Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S, 172.
4- Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S, 172, ibni Salah’tan ve Ahmet Naim’den naklen. Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Hadis usulü, S;108.
5- Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S, 172
6- Prof. Dr. Ahmet Keleş, Hadis Tarihi ve Hadis usulü Dersleri, S;103.
7- DİA, C;6, S; 370.
8- Prof.Dr. Mehmet Emin Özafşar, İdeolojik Hadisçiliğin Tarihi Arka Planı, otto yayınları, S;62-66
9- Prof.Dr. Mehmet Emin Özafşar, İdeolojik Hadisçiliğin Tarihi Arka Planı, otto yayınları, S;64
10- DİA, C;44, S;543. DİA, C;6, S;369 Prof.Dr. Mehmet Emin Özafşar, İdeolojik Hadisçiliğin Tarihi Arka Planı, otto yayınları, S;69
11- https://www.haksozhaber.net/mutevatir-hadis-var-midir-32830yy.htm
12- Prof. Dr. İsmail Lütfi Çakan, Hadis usulü, S;110
13- Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S, 173,174.
14- Prof. Dr. Ahmet Keleş, Hadis Tarihi ve Hadis usulü Dersleri, S;106.
15- Sahihi Buhari Muhtasarı Tecridi Sarih Tercümesi, Cilt;2, S;446
16- Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis usulü, S, 173.
17- El-Hakka 69/44-47
18- Prof. Dr. Ahmet Yücel, Hadis Usulü, S. 173, Ebu Hanife’den Naklen; el-Alim ve’l mütealim, S;24-25.
Önceki Yazılar: