Rekabet Kurulu’ndaki “kartel sorgulaması”, dün de devam etti.
Kimi banka yetkilisi, “Biz temiziz.. Deliller hep, diğer bankaların belgeleri.. Biz masumuz” diyor..
Kimisi, “Bir-iki delil ile, böylesi büyük suçlama kanıtlanmış olmaz. Çok delil gerekir..” diyor..
Ama hiçbirisi, somut delillerin ne anlama geldiğinin izahını yapamıyor..
İstanbul’da bir ilçede 1 TL olan ekmek, diğer ilçede rekabet sebebi ile 80 kuruş iken, niçin bankaların havalelerde aldıkları masraflar, hemen hemen birbirinin aynısı?
Sadece bu bilgi bile, neler olduğunun somut ispatı değil mi?
Daha ne belgesi arıyorsunuz ki?
Balyoz davasında da, darbeci generallerin avukatları, benzer savunmalar yaptılar...
“Darbe yapılacağına dair somut deliller olması gerekir” dediler..
Ama, bu ülkede % 50 oy alan bir siyasi partinin, tüm vaadlerine rağmen, hâlâ başörtü yasağını kaldıramamasının arkasında ne yattığını izah edemediler..
Komutanların Cumhurbaşkanı eşini karşılamamak için, halının karşı tarafına nasıl zıpladığının izahını yapamadılar..
Ama sonuçta, yutturamadılar..
Cezaları yediler..
Şimdi bankaların hikayesi de bu..
Bir zamanlar, mafya babasının bir elemanı, verilen rüşveti inkar eden diğer sanığa duruşma salonunda bağırıyordu: “Rüşvetin belgesi mi olur?” diye..
Şimdi kartel suçlaması ile soruşturulan bankaların “Delil yok” savunması da, o sözleri hatırlattı bana: “Kartel oluşturmanın belgesi mi olur?”
Hakikaten, “kartel oluşturma”nın belgesi olmaz..
O devasa bir görüntü halinde, inkar edilemez bir gerçeklikle bizim karşımızda görünür..
Benzer tarihlerde, benzer yükselmelerle..
Benzer tarihlerde, benzer inişlerle..
Benzer işlemlere, benzer ücretlerle..
Tabii ki, kendilerini savunacaklar: “Fiyatları, piyasa koşulları belirliyor!”
Ama yukardaki örneği verdik, ekmekte bile, 80 kuruş ile 1 TL fiyat farklılığı var iken..
Soruşturulan bankaların benzer işlemleri malumu ilan ediyor: “Biz birlikte hareket ediyoruz. Bakmayın farklı bankalar olduğumuza.. Farklı isimler altında, tek banka gibiyiz biz. Tüketiciye karşı, yekvücut olduk!”
Bu gerçekler karşısında, Rekabet Kurulu’nda bankalar adına savunma yapanların durumu, gerçekten içler acısı.
Her biri, adeta suçun ezikliği altında, “Cezayı hakettik biz.. Ama lütfen, cezamızı biraz küçük kesin” söylemindeler..
Gariban vatandaş da, bankalara uğradıkları zaman, “Şu havalenin masrafını biraz düşük hesaplayın” diye rica ediyor ama..
Memurlarınız ne diyor?
“Yukardan bize talimat var. Biz istesek de, farklı bir ücret alamayız..”
İşte bu cevabı aynı şekilde, Rekabet Kurulu’nun üyelerinin de, kullandıkları oylarla/yazdıkları gerekçeli kararla, bankacılara hatırlatmaları lazım..
“Bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Siz rekabet kurallarını ihlal etmişsiniz. Kanundaki ceza da belli. Bizim takdir hakkımız yok. Kanuna aykırı bir karar verirsek, aradaki farkı bizden isterler!”
Bire bir vatandaşlarımızın her gün karşılaştıkları ifadeler değil mi, bunlar..
“Daha düşük ücret alırsak, farkı bizden tahsil ederler!” demiyor mu, çalışanlarınız..
Aynı mantıkla hareket etmesi gerekir, Rekabet Kurulu üyelerinin de..
Devletin karşısında, bankaların esamesi mi okunur?
Şimdi soruşturulan bankaların memurları, köydeki annesine mutfak parası göndermek isteyen asgari ücretli gencin “300 TL’lik havalesi” için, “Masrafta birazcık indirim yapamaz mısınız?” sorusuna başlarını bile kaldırmadan, “Nayır, nolamaz!” diyorlar da..
Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’nin, “milletvekili maaşlarına eşdeğer maaşlı Rekabet Kurulu üyeleri” o cevabın aynısını verse, kimsenin yadırgama hakkı olabilir mi?
Olamaz..
Onun için, bu soruşturmanın sürecini, dikkatle takip etmeliyiz..
Rekabet Kurulu’nun vereceği kararı da..
Sonrasında bankaların açacakları davada, mahkemelerin verecekleri kararı da..
Sadece biz değil..
Sizler de takip etmelisiniz..
Çünkü soruşturulan, sizin cebinizden haksız yere çıkan paralar!
YENİ AKİT