Özgür Eğitim-Sen Diyarbakır Temsilciliğinin “2013-2014 Fikir Mektebi Seminer Programı” kapsamında tartışmaya açtığı ve eğitimdeki sorunların ele alındığı seminerler dizisine “Eğitim Sisteminin Yapısal Sorunları (Tevhidi Tedrisat)” konusuyla devam edildi.
Ayda bir gerçekleştirilen programda bu ayki konuşmacılar Yeni Şafak Gazetesi Yazarı Markar Esayan ve Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi oldu. Sümerpark Resepsiyon Salonunda gerçekleştirilen programın moderatürlüğünü ise Tuncay Yerlikaya yaptı.
Azınlık okulları anadilde eğitim için model olabilir
Programda konuşmacı olarak ilk sözü Markar Esayan aldı. Eğitimde tek tipçi insan yetiştirmenin temel hedef edinildiğinin altını çizen Esayan, herkesin olduğu gibi Kürdistan coğrafyasında yaşayanların bu olumsuz durumdan daha derinden etkilendiğini kaydetti. Kürtçenin eğitim dili olması için azınlık okulları modelinin uygun olduğu tespitinde bulunan Esayan, azınlık okullarının başarılı olduğu için oraya pek karışılmadığını, oraya denetim için bir müdür yardımcısı atandığını bunu kendilerinin “en faşist adamı atar oda polis gibi davranır” diye tanımladıklarını belirtti.
“Andımız”ın kaldırılması önemliydi
Esayan, son 11 yıllık dönemde eğitim sisteminde yapılan iyileşmeleri hatırlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü; “Milli Güvenlik Dersleri kaldırıldı, kıyafet serbestliği oldu, görece 19 Mayıs törenlerinin statlarda yapılması engellendi, andımız kaldırıldı. Aslında herkes için sürpriz oldu, andımızı hiç beklemiyorduk. Sembolik olarak da iyi bir adımdı.”
Bir halkın bin yıllık yapısını bir günde değiştirdiler
Tevhidi Tedrisat’ın Osmanlı medrese sisteminin yıkılmasını öngören çürümüş bir sistem olduğunun zamanla net olarak ortaya çıktığına işaret eden Esayan, “devrimler yapılırken kurucuya haliyle bir öteki gerekiyordu. Geriye zıplayıp uydurma teoriler ile bir tarih oluşturdular. Harf devrimin bu noktada önemli bir rol üstlendiğini görmekteyiz. Böylece bir halkın dinsel, kültürel bin yıllık yapısı bir günde değiştirilmiştir. Mustafa Kemal’in 1 Mart 1924 yılında yaptığı konuşma ile Tevhidi Tedrisat kanunu işleve kavuşuyor. Bu kanun teklifinden tek tip bir insan oluşturma projesi olduğunu kanun teklifinde söylüyor. ‘Milli terbiyenin zıttı dini terbiye ya da uluslar arası terbiyedir’ diyor İsmet İnönü. Dini eğitimin önünü kesmek için bu zihniyeti empoze etmişlerdir” diye konuştu.
Eğitimin yapısal sorunları tartışılmıyor
Daha sonra sözü Yusuf Tanriverdi aldı. Öğretmen olarak Kemalizm’in kötü yurttaş profilini ülkenin dört bir yanına yaymak için misyon yüklenmiş kişiler olduklarını belirterek konuşmasına başlayan Tanrıverdi, eğitimin yapısal sorunlarının tartışılmadığından yakındı.
Zorunlu eğitim ve zorunlu askerlik üzerinden sistem işliyor
Tanrıverdi, “zorunlu eğitim tartışmak bu ülkenin gündeminde az bir yer tutuyor. İtaat eden yurttaş yetiştirilmesi hedefleniyor. İki tane zorunlu iş üzerinden sistem kendini ayakta tutuyor. Birincisi eğitim ikincisi askerlik. Kurumların zorunlu hale getirilmesi tek tip bir insan yaratılma projesidir. Mevcut eğitim sisteminde öğretmene biçilen rol, ırkçı, totaliter, devlet tarafından tanımlanarak uygun görülmüş bilgiyi öğrencilere yüklemektir” dedi.
İnsana yönelik saldırı ve tahribat merkezidir okul!
Problemin sade ideolojik olmadığının altını çizen Tanrıverdi, “öğretmen anne ve babadır’ algısına toplum da alıştırılmıştır. Burada açıkça ailenin, cemaatin rolü çalınmaktadır. Bu sahte bir dildir. Okul hayat kurucu değildir. Biz iyilik yapmayı, merhamet duymayı, anne babaya saygıyı, çalışmayı, okul olmadan öğrenemeyecek miydik? Okulun insana yönelik bir saldırı bir tahribat merkezi olduğunu düşünüyorum. Bu yönü ile insan yasalarla, baskılarla, jandarmayla tahkim edilmeye çalışılıyor. İnsanın ve değerlerinin çok yönlü olarak saldırıya uğradığı mekânlardır okullar. Bu şekilde tahkim edilmiş bir sistemde bireye merhameti, hayatı öğretemezsiniz. Şu kadar Türk, şu kadar milliyetçi, şu kadar dindar diye hepimiz barkotlaşmışız.” diye konuştu.
Öğretmen öğrenci ilişkisi araçsaldır
Mevcut eğitim sistemine göre çocuktan kusursuz bir saygı beklenildiğini sözlerine ekleyen Tanrıverdi, öğretmen ile öğrenci arasıdaki ilişkinin araçsal olduğunu; bir tarafın öğretip para kazandığını diğer tarafın ise bilgiye ihtiyacı olduğu için oraya gittiğini; dolayısıyla “araçsal bir ilişkide nasıl olurda değer ilişkisi ararsınız?” diye sordu.
Devlet eğitmeli mi?
İnsanı yetiştirmeyen ve insanı tahrip eden bu modern kuruma karşı eleştiriyi artırmanın ve alternatif kurmanın önemi üzerinde de duran Tanrıverdi, devlet eğitmeli mi? sorusuna cevap aranması gerektiğini söyledi. Tanrıverdi sözlerini şöyle sürdür; “ihtiyaçlarını toplumun kendisi belirler. Mesela Rusya’da şehirden köye kadar insanlar beklentilerini iletir, onların ihtiyaçlarına göre sistem oluşturulur. Dolayısıyla insanlar karar verir devlette bunu yerine getirir. İnsanların isteklerine insanların doğuştan gelen haklarını ret etmek bizim eğitim sisteminin temel özelliğidir. Okullar devletten bağımsız olmalı, sivilleşmeli. Okullar teknik eğitimin verildiği bir yerdir. Bizim insani olarak geliştiğimiz yer toplum içindeki çevremizdir. Okulun mabetleşmesinin, hayat kurucu bir yer olmasının ve toplumu deforme etmesinin önüne geçmemiz gerekiyor.”
ISLAH-HABER