Eğitimdeki Devlet Tekeli Bitsin!

Öğretmenler ve öğrenciler için başörtüsü yasağı Kılık Kıyafet Yönetmeliği’ndeki “başı açık olur” ibaresi kaldırılarak çözülebilir.

“Eğitim sisteminin ideolojiden arındırılması” gerektiğini söyleyen Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi, müfredatları da devlet ve halkın birlikte yapmasını istedi. Başörtüsü yasağının, yönetmelikteki çok küçük bir değişiklikle tarihe gömülebileceğini söyleyen Tanrıverdi, “Aileyi ve anadili dışlayan, tekelci bir okul sisteminin, ağır insan hakkı ihlallerinden olduğunu ifade etti.

FERHAT AÇIL’ın röportajı

Eğitim’de kronikleşen sorunlar giderilmeye çalışıyor. Kanun Hükmündeki Kararnamelerle önemli değişikliklere imza atıldı. Son olarak eğitimde askeri vesayetin simgesi olarak görülen Milli Güvenlik dersleri kaldırıldı. Türkiye’de eğitim sistemini ve sorunlarını Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi ile konuştuk.

-Eğitim sistemine genel olarak eleştiriniz nedir?

Eğitim sistemimize genel olarak baktığımızda özgürlükçü ve eleştirel bir zihin temelinde ve müfredat kapsamında değil, tek tipçi, tek bir ideolojinin propagandasının yapıldığı, koşullandırma ve baskıya dayalı olduğunu gözlemleye biliriz. Her türlü alternatif düşünceyi mahkûm edip zararlı unsurlar olarak sayan, Türk dili, Türk tarihi ve Türk rejimini öğretmekle sınırlı gayet sığ ve dar bir yurttaşlık eğitimi temeline oturtulmuş bir müfredata dayanır eğitim sistemimiz.

KEMALİST İDEOLOJİ DAYATILIYOR

-Bu algı nasıl bir içerik oluşturuyor eğitim sistemimizde?

Bir tekinin tüm dünyaya bedel olduğu gerçek dışılığına dayanan ultra abartılı bir Türk milliyetçiliğinin yanında, resmi ideolojiye karşı içte ve dışta sürekli düşmanların olduğu ve gençliğin tek amaç ve gayesinin bu düşmanlara karşı bedenlerini siper ederek ve bütün hayatlarını bu davaya vakfederek, resmi ideolojiyi koruyup kollamak olduğu düşüncesini aşılamak eğitim sistemimizin temel ve birincil görevleri arasında yer almaktadır. Milli Eğitim Temel Kanunu bu amacını 2. Maddede “Türk Milli Eğitiminin genel amacı, Türk Milletinin bütün fertlerini, Atatürk inkılâp ve ilkelerine ve Anayasada ifadesini bulan Atatürk milliyetçiliğine bağlı…” yurttaşlar yetiştirmek olarak açık bir şekilde tanımlar. Yine 2547 sayılı YÖK Kanununda yüksek öğretimin plan ve programlamasını “ana ilkeler” doğrultusunda düzenlerken birinci ilke olarak “Öğrencilere, ATATÜRK inkılâpları ve ilkeleri doğrultusunda ATATÜRK milliyetçiliğine bağlı hizmet bilincinin kazandırılması sağlanır” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeler açık bir şekilde eğitimin amacını tüm yurttaşlarda Kemalist ideolojinin prensiplerini içselleştirerek bağlanması amaçlanmaktadır.

DEVLET REKABETTEN KAÇINMAMALI

-Yeni Anayasada eğitim sisteminin nasıl şekillendirilmesini istiyorsunuz?

Yeni anayasanın ideolojik olmaması gerektiği vurgulanıyor. Eğer bu mümkün olacaksa eğitim sisteminin de ideolojiden arındırılması elzemdir. Eğitim sistemi militer görüşlerden temizlenmelidir. Devlet yapacağı müfredatı halkıyla birlikte yapmalıdır. Halkının değer yargılarına saygılı olmalı ve “çocuk ailenindir ilkesinden” hareket ederek ailenin değer yargılarını çocuğa vermelidir. Aileyi dışlayan bir okul sisteminin zorlanması insan hakkı ihlallerinin en ağırından birisidir. Devlet okullar üzerindeki tekelciliğine son vermelidir. Halkın özel okullar açmasının önündeki engelleri kaldırmalıdır. Bu özel okullar müfredat yönünden de bağımsız olmalı, kendi müfredatlarını belirleye bilmelidirler. Özel okulların müfredatlarını devlet, temel insan hakları ve evrensel değerler yönünden denetleme yapabilmelidir. Cemaatler kendi okullarını kurabilmeli işletebilmelidir. İsteyen her dini veya ideolojik grup okul açabilmeli ve kamu kaynaklarınca desteklenmelidir. Bunun yanında devlet okulları da devam etmelidir. Devlet rekabet etmekten kaçınmamalı okulları kaliteyi artıcı bir donanım içine sokmalıdır. Çoğulcu bir toplumda bir tek etnisiteye göre toplumu dizayn edemezsiniz. Bu toplumsal barışı zedeleyici sonuçlar doğurur. Var olanı yok saymakla var olan yok olmuyor. Birlikte yaşama kültürü geliştirilmeli, ülkenin bütün yurttaşları inançlarıyla yaşamın her alanında özgürce var olabilmeli. Yaşayabilmeli ve kendini ifade edebilmelidir.

ANADİLDE EĞİTİM TEMEL HAKTIR

-Anadilde eğitim konusunda ne düşünüyorsunuz?

Resmi dilin Türkçe olmasıyla kimsenin sıkıntısı yok ancak, vatandaşlar kendi dillerinde eğitim hakkına sahip olabilmelidirler. Bu hak temel bir insan hakkıdır. Bir devletin kendi vatandaşlarını temel bir haktan yoksun bırakması ve bunu kendisi için tehlike olarak görmesi halkıyla bir adil bir hukuk temelinde bütünleşememiş, asimilasyonu tercih etmiş bir devlet yapısının varlığını gösterir. Anadilde eğitime taraf olduğumuzu sendika tüzüğümüzde dile getirdik.

İSLAMİ KESİME BÜYÜK BASKILAR YAPILDI

-Din dersi konusundaki yaklaşımınız nedir?

Din dersi konusuna gelince; öteden beri devlet dini kullanmaktadır. 1945’e kadar devletin dine karşı yürüttüğü politika “yok etme” üzerine kuruluydu. O tarihe kadar sürekli dinin tekamüle ve muasır medeniyet seviyesine çıkamamanın nedeni olduğu işlendi. İslami kesime ve kurumlarına karşı çok şiddetli baskılar yapıldı. Çok partili hayata geçmenin zorunluluğu devleti/CHP’yi politika değişikliğine itti. “Yok edemediğin dini kullan” politikası devreye kondu. Din üzerinde oluşturulan vesayetle din gerektiğinde kullanılmak üzere devletin vesayeti ve kontrolü altına alında. Dinin sivil alanda örgütlenip, kurumsallaşması engellenmeye çalışıldı. Yeni anayasa din ve ahlak bilgisi dersini zorunlu olmaktan çıkarmalıdır. Hiç kimseye ya da hiçbir erke bir başkasına din ya da ideoloji dayatma hakkı verilemez. Yeni anayasa, halkın dini eğitim veren özel okullar açmasına imkân sağlamalıdır. Bu okulların müfredatlarını okulu açan cemaat kendisi belirlemelidir. Mevcut Din dersi uygulamasının seçmeli olması gerektiğini düşünüyoruz.

ÖZGÜR EĞİTİM-SEN ÖNCÜ ROL OYNADI

-Milli güvenlik dersinin kaldırılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu dersin kaldırılması gerektiğini 2006 yılında dile getirdik ve hakkımızda 301. Maddeden dava açılmıştı. İLKAV’ın düzenlediği panelde görüşlerimizi dile getirmiştik. Mehmet Ali Brand 28 Şubattan kalma habercilik becerisiyle üç gün boyunca ana haber programında afişe etti. Bu koroya bir kısım TV’ler de eşlik ettiler. O yıllarda eğitim sisteminin ideolojik kodlarına eleştiri getirmek bir eğitim sendikası için oldukça külfetli bir konuydu. İdeolojik kodlara dokunma konusunda ve özgür bir eğitim ortamı istemi konusunda Özgür Eğitim-Sen öncü bir rol oynadı. Zaman bizi haklılaştırdı ve doğruladı.

ASKERLER, ÖĞRENCİLERİ FİŞLİYORDU

-Bu derse neden karşıydınız?

Bu ders askeri vesayetin eğitim üzerindeki gözüken yüzüydü. Askerlerin MEB’e dayattığı ve tamamen kendi kontrollerinde tuttukları bir dersti. Askerler bu derste politika yapıyorlardı.

-Neydi o politikalar?

Bu politikalar İslami kesime, Kürt kimliğine ve diğer azınlıklara karşı hiçte dostane olmayan politikalardı. Bunlar iç tehdit bahsinde işleniyordu. Kimi askerler okulda öğretmenleri ve öğrencileri fişliyorlardı. Bu fişlemeler balyoz davasında ortaya çıktı. Dış tehdit bahsinde ise; etrafımızdaki tüm devletler düşman olarak tanımlanıyordu. Bize tek dost ülkenin İsrail olduğu gençliğe propaganda ediliyordu. 28 Şubatçı generallerin dış politikada tercihleri İsrail işbirliğinden yanaydı. Ülkeyi saran iç ve dış tehdit paranoyası yaratılarak asker siyasete, hukuku, ekonomiye, dış politikaya kısaca vesayetçiliğini meşrulaştırmaya çalışıyordu. Askeri vesayetçiliğin her alanda olduğu gibi eğitim alanında da son bulması istiyorduk ki bu dersin kaldırılmış olması atılmış önemli bir adımdır.

ANKARA’DA Kİ ÖĞRENCİLERİN SUÇU NE?

- Halen tartışılan ‘19 Mayıs’ törenleri hakkındaki görüşleriniz nedir?

Bu tür kutlama ritüelleri totaliter rejimlerin gençlik miti üzerine kuruludur. Totaliter rejimler gençlerin zihinlerini olduğu gibi bedenlerini de siyasallaştırmak peşindeydiler. Gençlerin zihinleri olduğu gibi bedenleri de siyasal ideolojinin araçları kılınmalıydı. 19. Yüz yıl batısında geçerli olan anlayış buydu. 29 Haziran 1938’de TBMM, 3530 sayılı Beden Terbiyesi Kanunu’nu onayladı. Bu kanunun 10. Maddesi “her vilayet bir beden terbiyesi bölgesidir” derken, 4. Maddesi “gençler için kulüplere girmek ve boş zamanlarında beden terbiyesine devam etmek zorunludur” demektedir. Bugünkü beden eğitim derslerinin de mazisi buraya dayanmaktadır. Bedenlerin ideolojinin ritmini göre bütünleşip hareket etmesi amaçlanmaktadır. Ankara hariç diğer illerde bu kutlamanın mevcut içeriğinin kaldırılması önemli ancak; bakana sormak isteriz Ankara’da ki öğrencilerin suçu nedir?

MEB’İN GÖREVİ İDEOLOJİ AŞILAMAK DEĞİL

-İnkılap Tarihi dersini de eleştiriyorsunuz?

Bu ders salt bir tarih dersi değildir. Tamamen Kemalist ideolojinin propagandasını yapmaktadır. Bugün artık kimilerini Kemalistlerin bile tartıştığı devrimler ilericilik adına okutulmaktadır. Batıcı bir yaşam biçimi ve kültürü “milli” kelimesi arkasına sıkıştırılarak verilmektedir. Cumhuriyet kadını, cumhuriyet erkeği gibi ideolojik cinsiyet tanımları yapılıyor. Yakın tarihin oldukça yanlı bir anlatımını içeriyor. Devleti, ideolojiyi, etnik kimliği öne olan, farklılıklara kapalı, ülkenin çok kültürlü yapısını yok sayan, inkârcı bir eğitim anlayışla; barış, adalet, eşitlik ve dayanışma içinde bir toplum olmamızın önündeki en büyük engellerden birisi olduğunu düşünüyoruz. Görevi artık ideoloji aşılamak olmayan bakanlığın bu dersi okutuyor olması görev tanımıyla çelişmekte olduğunu düşünüyoruz.

-Eğitim nasıl bir temele oturtulmalı?

Öncelikle eğitimi pedagojinin değil politikanın yönlendirdiğinin altını çizmemiz gerekir. Bugün eğitimin dayandığı politikanın temelinde ise devleti, ideolojisini ve liderini kutsamaya yöneliktir. Eğitimin birincil amacı çocuklardan kendilerini; kutsal lidere, onun kutsal ideolojisine ve kutsal ırkına “varlığını adamaktır”. İkinci olarak eğitimin amacı meslek kazandırmaya ve toplumun ihtiyacı olan bilgiyle donatmaya yöneliktir. Eğitimin öncelikle doktrine olmaktan çıkartılması elzemdir. İkincisi eğitim ve okul üzerinde oluşturulan mitlerden arındırılmalıdır.
Çocuklar eğitim ile dönüştürülüyor

-Nedir o mitler?

Şuradan bakalım. Eğitim sistemi tartışmaları bir takım kabuller üzerinden başlıyor. Bu da tartışmaların gereksiz ve anlamsız boyutlara varmasına neden oluyor. Sanırım öncelikle yapılması gereken bu ön kabullerin doğruluğunun ve niteliğinin tartışılması gerekiyor. Öncelikle okul ve eğitim kavramları üzerine kurulu ön kabulleri sorgulamalıyız. Okul ve eğitim kavramları üzerindeki kurulu algılarımız gerçekten doğru mu? Bilinen anlamıyla eğitim şart mı? Şartsa eğitimi mutlaka devlet mi vermelidir? Okul eğitim için zorunlu bir mekân mıdır? Okul olmasaydı eğitimsiz, bilgisiz, değerlerden uzak kişiler mi olurduk? Zorunlu devlet eğitimi devletin yurttaşlarına yönelik bir lütfü olarak görülecek kadar masum mudur? Çocuklar her ne öğreniyorlarsa gerçekten okullarda mı öğreniyorlar? Okullar düşünsel, manevi, becerilerimizi geliştirdiğimiz mutlak mekânlar mıdır? Okullar çocuğun her yönüyle hayata hazırlandığı yeri başka bir şeyle doldurulamayacak kadar kutsal mekânlar mıdır? Ulus devletlerin bu amaca yönelik en büyük keşfi okuldur. Ulus devletler için okul istenilen yurttaşı yetiştirmenin bir aracıdır. Yurttaş okul aracılığıyla değiştirilip dönüştürülür. İnançları, kanaatleri, dili, kültürü okul tarafından yeniden kodlanır. Ulus devletlerin üretilmiş değerlerine aykırı olan tüm inanışları okul yoluyla değiştirilir ve ulus devletin değerlerine bağlılık burada aşılanmaya çalışılır. Diliniz, inancınız, kültürünüz ve kutsallarınız “kanun yoluyla” burada belirlenir. Bu temel amacın yanında diploma diye verdiği evrakla size hayatın neresinde ve nasıl bir rolle yer almanız gerektiğini empoze eder.

Tek tip kıyafetten vazgeçilmeli

“Ulus devletler bir kanun devletidir. Her şeyi kanunlarla belirler. Bir adalet devleti değildir. Adaleti esas alan bir devlet anlayışı “adaletsizlikleri” ortadan kaldırmakla kendisini yükümlü kılar. Kişinin doğuştan getirdiği haklarını tanır ve onları özgür yaşaması ve geliştirmesi için ortamı ayarlar. Ulus devletler yurttaşlarını yoğrulup, şekil verilmesi gereken kilden çamur gibi algılar. Bu çamuru nakşetmeyi ise kendisinin doğal hakkı olarak görür. Ulus devletin çamura şekil veren elleri ise kanunlarıdır. Kanunları her yere uzanır. Okulu da bu kanunlarla düzenler. Kanun gücüyle çocukları ailelerinden alır. Kanun gücüyle müfredatı ve içeriğini belirler. Kendi doğrularını kanun gücüyle dayatır. Kanun gücüyle bireylere yurttaşlık kimliği kazandırır. Öğrenciler için tek tip kıyafetten vazgeçilmelidir. Öğretmenler ve öğrenciler için başörtüsü yasağı Kılık Kıyafet Yönetmeliğindeki “başı açık olur” ibaresi kaldırılarak çözülmelidir.

MİLAT

 

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"