Eğitimde alternatif bir müfredat modeli oluşturulabilir mi?

Ali Osman Aydın, dünyadaki örneklerden hareketle Türkiye'de eğitim sisteminin kısırlığını analiz ediyor.

Ali Osman Aydın / Yeni Akit

Alternatif bir model!

Sanjit Bunker Roy Hindistanlı bir öğrencidir. Roy, çok elitist, züppece ve pahalı bir eğitim almıştır ve kendi deyimiyle “bu onu neredeyse mahvetmiştir”. Okul süresince diplomat, öğretmen ve doktor olmaya yönlendirilmiştir. Her şey onun adına planlanmıştır. Adım adım bu planları hayata geçirmesi beklenmektedir ondan. Ama o bunları bırakıp üç yıl spor yapmaya karar verir ve dünya çapında başarılar kazanır. Ama içinde onu tatmin etmeyen bir şeyler vardır... Ülkesine, insanlarına yardım etmek istemektedir. 

1965 yılında Hindistan’ın Bihar eyaletinde büyük bir kıtlık yaşanır. Roy aradığı şeyin bu olduğunu düşünerek hemen kıtlık bölgesini incelemeye gider. Orada hayatında ilk defa açlıktan ölen insanları görür ve bu trajedi onun hayatını değiştirir! 

Roy, eve dönüp annesine “Kıtlığın olduğuköyde yaşamak istediğini” söyler. Annesi, bir yığın pahalı eğitimden sonra ve istediği her şeyi yapabilecek noktaya gelmişken gidip yoksul bir köyde yaşayamayacağını, o köyde ne para, ne umut, ne gelecek hiçbir şeyin olmadığını; ailesini bu şekilde küçük düşürmesine izin vermeyeceğini söyler. Fakat Roy ısrar eder. Bu amaç, hayal kırıklığına uğrayan Annesini komaya sokar... 

Roy, kıtlık yaşayan o köyde yoksullar için “Yalınayaklar Koleji” adında muadillerine hiç benzemeyen bir okul kurmaya karar verir. Okul, yoksul insanların değerli olduğunu düşündükleri şeyleri öğretecektir insanlara. 

Köye adımını atar atmaz kuşkulu sorular da beraberinde gelir… 

“Polis için mi çalışıyorsun?” 

-Hayır! 

“Sınavlarda başarısız olduğun için mi buradasın?” 

-Hayır! 

“Hükümet görevlisi değil misin?” 

-Hayır! 

“O halde neden buradasın?”  

Bir insanın başka bir amaç için yoksul köylerine gelebileceğine pek ihtimal vermezler.  

 Yoksul köylüler şüpheyle ona bakarken: “Sadece, yoksullar için bir kolej kurmak istiyorum.” der Roy…  

Köyün yaşlıları “koleje diplomalı ve kalifiye kimseyi getirmemesini” isterler ondan. 

Böylelikle Yalınayaklar Koleji Hindistan’da mastır ya da doktora dereceniz olsa da kabul edilmeyeceğiniz tek kolej olur. Burada eğitim görebilmek için üniversiteden ayrılmış ya da kovulmuş olmanız gerekir. 

Kolejin modern okullardan çok farklı bir perspektifi vardır. Roy’a göre Kolejde “Ellerinizle ve haysiyetinizle çalışmak zorundasınızdır. Topluma sunacağınız bir yeteneğiniz olduğunu ve onlara hizmet edebileceğinizi göstermek zorundasınızdır.” 

Yani sadece donmuş, cansız bilgiye dayalı bir yer değildir Kolej. Hayatın içinde, canlı ve pratiktir.  

Yalınayaklar Koleji’nin eğitim felsefesi modern profesyonellik kavramını yeniden tanımlar. Buna göre profesyonellik yetenek, güven ve inancın bir bileşimidir. Ebe, profesyoneldir mesela… Kırık çıkıkçı, profesyoneldir…  

Amaç, yoksul insanların sahip olduğu, hiçbir zaman tanınmamış, saygı duyulmamış, geniş alanlarda uygulanmamış, yüzyılların imbiğinden geçmiş en sıra dışı bilgi ve becerilerin evrensel olduğunu göstermektir. 

Bu anlamda kolej modern eğitim paradigmalarına muhalif bir anlayışın ürünüdür. Bununla birlikte ülkenin köklü geleneğinden de kendini koparmaz ve Mahatma Gandhi’nin yaşam biçimini örnek alır. Öğrenciler Gandhi’den ilham alarak yerde yer, uyur ve çalışırlar... 

Kolej için kontrat yoktur. Senet yoktur. Kurucu Roy bunu şöyle açıklar: “Buraya para için geliyorsanız hiç gelmeyin…Buraya ancak çalışmak ve mücadele etmek için gelebilirsiniz, burası çabalayarak düşünce üretmenizi istediğimiz bir yer”.  

Oysa bugün okullar değer üreten yerler değil, aksine bilgi istif edilen yerlerdir. Sadece gelecek hayaliyle gidilen bugünün okuluna dair anlayışlar bu amacın yanında fazla çıkarcı kalırlar.   

Kolej ideolojiye de pek pirim vermez.  

Öğrenciye kimliği ve inancı sorulmaz.  

“Düşünceniz ne olursa olsun gelin, deneyin, 

Başarısız olmak hiç önemli değil. 

Burası öğrencinin öğretmen, öğretmenin de öğrenci olduğu tek yer. 

Ve diploma vermeyen tek kolej, çünkü gerçek diplomayı hizmet ettiğiniz toplum verir. Duvara bir kağıt parçası asmanıza gerek yoktur” der Roy… 

**** 

1986 da okuma yazması olmayan 12 yalınayak mimar tarafından metre karesi 16,5 dolara ilk kolej binası inşa edilir. Kolejin çatısı için öğrencilerin tamamen kendi üretimleri olan bir miktar palmiye özü, bir miktar idrar ve başka malzemelerden oluşan bir yalıtım tekniği uygulanır. 86’dan beri çatı hiç sızdırma yapmaz. 

Ayrıca çatıda yağmur sularını toplamak için büyük alanlar oluşturulur. Tüm çatı yeraltında bulunan 400 bin litrelik bir depoya bağlıdır. Damla su israf edilmez. Depolarda 4 yıllık su stoku daima hazır bulundurulur. 

Bizzat okuma yazması olmayan kadınlar tarafından güneş enerjisiyle çalışan fırınlar yapılır ve ayda 60 öğün yemek pişirilir. Okulun enerji ihtiyacı tamamen güneş enerjisiyle sağlanır… Üstelik bütün sistem hiç okula gitmemiş bir Hindu din adamı tarafından yapılır… 

Kolej projesiyle 2002 yılında Ağahan mimarlık ödülü kazanılır. Fakat Yalınayaklar Koleji, 50.000 dolarlık ödülü iade eden tek kuruluş olur.  

Öğrenci profili de zengindir. Mesela kolej’in öğrencilerinden biri diş hekimliği yapan bir büyükannedir. Okuma yazması yoktur ama 7000 çocuğun diş sağlığıyla ilgilenir. 

Gütmeleri gereken koyun ve keçiler bulunduğu için köydeki çocukların %60’ı okula gidememektedir. Eğitimi çocukların hayatına uygun hale getirebilmek için gece açık olacak bir okul kurulur. Bu sayede, 75 binden fazla çocuk eğitim alma imkanına kavuşur. 

Müfredat şöyledir: “Demokrasi, yurttaşlık, tarla ölçümü nasıl yapılır, tutuklandığınızda yapmanız gerekenler, hayvanlarınız hastalandığında ne yapmalısınız?”  

Ayrıca her beş yılda bir 6- 14 yaş arasındaki öğrencilere başkan seçmek ve onları demokratik sürece dahil etmek için seçimler yapılır. Başkan, gündüzleri 20 keçi güder ama geceleri başkanlık yapar. 

Başkanlık o kadar önemsenir ki kabinesi bile vardır. Enerji Bakanı, Tarım Bakanı…Ve başkan kolejleri kapsayan titiz bir denetimden sorumludur. 

Unesco verilerine göre, kolejin kurulduğu 72 yılından bu yana neredeyse sıfır imkanlarla, öğretmenler, doktorlar, güneş mühendisleri, el pompası teknisyenleri, tasarımcılar, kimyagerler, iletişimciler ve muhasebeciler, yani halkın gerçekte ihtiyaç duyduğu insanlar yetişmiştir. Çocuklar ve yetişkinler birbirlerine yardım edip öğrenerek sürdürülebilir bir toplum kurarlar. Hayatın gerçeklerine dair pratik bilgi kuşaktan kuşağa aktarılır. Yalınayaklarıyla var ettikleri bu örnek, çevre köylere ve on üç Hindistan eyaletine kök salar. Gerçekleştirilenler, eğitim konusunda yerel ve ulusal politikaları etkileyecek boyuttadır. Hatta pek çok ülke için de çözüm odaklı projeler geliştirirler. Yalınayaklar koleji, özsaygı ve özgüven oluşturmak üzere gereksinilen her yerde uygulanabilir bir örnek haline gelir.  

Özgüven konusu o kadar önemlidir ki, bir keresinde bir ödül almak için Kolej Kurucusu Roy ve okul başkanı İsveç kraliçesinin misafiri olurlar. Gördüğü hiçbir şey 12 yaşındaki aydınlanmış başkanı şaşırtmaz. Gayet sakin ve özgüvenlidir. Kraliçe, başkana, bu özgüvenin neyden kaynaklandığını sorunca Başkan, Kolej kurucusu Roy’a “Lütfen kendisine (Kraliçeye) benim başkan olduğumu söyler misiniz?” der. 

Yalınayaklar Koleji öğrencilerini gerçek “hayata” katan bir okul, hayatın ta kendisi olan bir eğitim sistemidir. Gereksiz her şeyden arındırılmıştır. Basittir. Anlaşılırdır. Zaman kaybına yer yoktur. Her yaştan insanın öğretebileceği, öğrenebileceği bir şey olduğunu varsayar. Her yaştan insanı topluma değer üretmeye davet eder.  

Bu örnekler bize dayatılan otoriter eğitim sisteminin mutlak olmadığını idrak etmek, eğitim olgusunun başka türlü de olabileceğini anlamak açısından son derece önemli. Hayat da, insan da zannettiğimizden daha zengin. Okul bu zenginliği harcamamalı! Bu zenginlik, özgür ortamlar yoluyla toplumla buluşabilir. Alternatif, ihtiyaçlara dönük daha pratik, daha kullanışlı ve bize özgü eğitim müesseseleri oluşturulabilir. İnsan kaynağımızın zenginliğinden istifade edebileceğimiz mekanizmalar kurulabilir. Yeter ki isteyelim, cesaret edelim ve daha iyisini nasıl yapacağımıza kafa yoralım. 

Yorum Analiz Haberleri

Görsel kültürün fıtrata etkisi
Ümmetin ihyasında öğretmenlerin rolü
Kâbe acilen bu müptezellerin elinden kurtarılmalıdır!
“İsrail neden bir haydut devlettir?”
CHP ile laiklik anlayışınız farklı, peki Anıtkabir anlayışınız aynı mı?