Eğitim-Bir-Sen Diyarbakır Şubesi, son günlerde artan ahlaki yozlaşma ve İslam düşmanlığıyla ilgili yazılı açıklama yaptı.
Bebek sahili, İzmir ve Antalya'da yaşanan ahlaki yozlaşmaya ve onları yetiştiren zihniyete tepki gösterilen açıklamada, birilerinin bu hayasız akına dur demesi gerektiğini belirterek hükümet yetkililerinin üzerine düşeni yapması gerektiğini belirtti.
Açıklamada, "İletişim imkânları sadece bilgi ve haber aktarımı üzerinden küreselleşti; ama insani ve ahlaki olarak en küçük toplumsal birimlere dahi nefret ve düşmanlık tohumları ekildi, ekiliyor. Son örneklerini İstanbul, İzmir ve Antalya'da gördüğümüz dille ifadesi dahi ağır densizlikler bir mitoloji gibi peşinden koşulan eğitim ve iletişim devrimlerinin koca bir sıfır olduğunu ve dağın fare doğurduğunu gösterdi. Gelinen noktada eğitim yetiştirdiği kuşak, maalesef insanları tarihe, topluma, ahlaki, dini ve örfi değerlere hatta bizzat kendi özlerine yabancılaştırdı. Bu; korkunç durum birçok yapı, kurum ve kişi eliyle bir misyona dönüştürüldü.
İlginçtir ki eğitim seviyesi yükseldikçe ve imkânlar artıkça bazı insanlar sanki akli melekelerini yitiriyor ve ahlaki değerleri bir yük olarak görüyor. Böyle olunca öğretmeninden öğrencisine, amirinden memuruna, ebeveyninden evladına kadar ciddi yozlaşmaların olduğu bir durumla karşı karşıya kalıyoruz, kalmışız. Maalesef bütün bu düşkünlük ve rezillikler de aydınlanma, ilerleme, modern olma gibi safsata sloganlar eşliğinde meşrulaştırılıyor. Kimse bizden, taşlara secde ettirilen çocukları, yılsonu etkinliğinde açıklık saçıklığa mecbur edilen evlatlarımızı, sokak ortasında şehvetini tatmin edebilecek kadar rezilleşen gençlerimizi, beceriksiz idarecilerimizi ve 'aman ses etmeyelim'le başlayan bir sürü nasihatla bizi seküler, sol ve Kemalist azgınlığı görmezden gelmemizi beklemesin! Ters giden bir şeyler, dinimize saldıran birileri, ahlakımızı çökerten projeler ve girişimler olunca, toplumu sarmalına alan günahlar alenileşince biz elbette mümin şahitliği ve hakkı tavsiye etme görevi hasebiyle üzerimize düşeni hem sözlü hem fiili olarak elbette yapacağız." denildi.
Medya bu çarpık misyonun merkez üssü haline dönüştü
"Eğitimde amaç makul ve makbul bireyler, ahlaki ve fıtri yönü güçlü bireyler yetiştirmektir ama hala eski tas eski hamam giden eğitim sistemi üzerinden kurgulanan öğretmenlerin seküler kimlik inşa etmek misyonları hep taze kaldı. Maalesef bu dönemde bazı kliklerce bilinçli bir misyona dönüştürüldü. Medya, televizyon, gazeteler ve sosyal medya da bu çarpık misyonun merkez üssü haline dönüştü." denilen açıklamada şu ifadelerine yer verildi:
"Geçen hafta Bebek sahilinde, bu hafta İzmir'de ve Antalya'da yaşananlar ve üst üste benzer bazı görüntülerin servis edilmesiyle toplumda hem "nereye bu gidiş?" adında derin bir korku hem de eş zamanlı olarak yabancı düşmanlığını tırmandırmak için adeta yeni bir fırsat oluştu. Toplum daha ne olduğunu anlamadan bu kirli mecranın içine çekilmiş ve zorunlu taraflardan biri haline getirilmiş oluyor. Birilerinin bu hayasız akına dur demesi lazım ki bunun şu an kötülüğü düzeltecek el konumunda olan hükümetin yapması lazımdır. Hükümet üzerine düşeni yapmazsa yarın toplumsal infial iyi niyetle de olsa insanları hiç tasvip edilmeyecek tepkilere ve karşı koyuşlara mecbur edecektir.
İslam'a 'Orta çağ karanlığı' deme hadsizliğinde bulunan bir güruh, okullarda din ve ahlak bilgisi eğitimi verilmesine karşı çıkan zihniyet hep baskılamaya çalıştı. Bu canhıraş inadın etkisinde kalan, reklamı iyi yapılmış bu sinsi saldırganlığa kapılan ve alet olan maneviyattan kopuk, manaya düşman bir nesil yetişti, yetiştirildi ve hatta adına Z kuşağı denilerek buna mecbur edildi. İşte bu gençlik Kur'an tekmeleme, Kâbe'ye hakaret, toplu cinsel ilişki anketi gibi iğrenç hadiselerle gündeme gelmeye devam ediyor. Bu olayların asıl suçlusu İslam'a sistematik şekilde saldırıp gençlerin zihinlerini bulandıran zihniyet olsa da bunlara göz yuman, fırsat veren ve caydırıcı önlemlere başvurmayan her yetkili de en az onlar kadar suçludur. "
"İslami değerlere düşman, ahlaki ilkelerden bihaber insanların kokuşmuşluğuyla karşı karşıyayız"
Laik eğitim sistemi son 3-4 kuşağı mayışmış kurbağa misali mankurtlaştırdığı vurgulanan açıklamada, "İslami değerlere düşman, Kur'an'a saygısız, toplumsal hassasiyet noktalarına duyarsız, ahlaki ilkelerden bihaber insanların kokuşmuşluğuyla karşı karşıyayız. Bir türlü dokunulamayan laik eğitim sistemi son 3-4 kuşağı mayışmış kurbağa misali mankurtlaştırdı ve işte semeresi olarak da ortada korkunç bir yozlaşma. Bir asra yakındır bu coğrafyada bir dinsizlik ve ahlaksızlık yangını vardı. Her gelen iktidar bu yangını harladı. Deyim yerindeyse rüzgâr ekenler fırtına biçti ama dindar diyebileceğimiz bir hükümet zamanında bunların Allah muhafaza helakimize sebep olabilecek jübile işlere girmesi ise biçilenin bir tufan olduğunu hissettiriyor. Maarif, talim ve terbiye gibi ideal insanı yetiştirmeye endeksli kavramlar eğitim ve öğretim gibi kadük terimler içinde silikleşti ve etkisizleşti. Manadan kopuk, maddeye aç bir nesil ortaya çıktı." denildi.
"Eğitimde 'önce insan, öncelik ahlak; önce gençlik öncelik maneviyat' düşüncesiyle hareket edilmeli"
Yaşanan hayasızlığın üzerine gidilmesi gerektiği belirtilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Karın doyurmayan ve gençlerimizi hiç sarmayan kuru ahlak ve dindar nesil tekerlemesinin önüne geçilmelidir. Ne pahasına olursa olsun eğitimde 'önce insan, öncelik ahlak; önce gençlik öncelik maneviyat' düşüncesiyle hareket edilmelidir. Bu şiarla temellendirilen eğitim programları inşallah toplumumuza derin bir nefes aldıracak ve nesillerimizi her türlü azgınlıktan, hayvani arzulardan başka değer taşımayan yaratığa dönüşmekten muhafaza edecektir.
Bilmeliyiz ki gençliğin dini ve manevi hassasiyetleri önce ailede verilir sonra okullarda şekillenir. Ders kitaplarında Allah'ın yaratıcı vasfının olmayıp her şeyin kendi kendine oluştuğu müfredatla hazırlanması sebebiyle gençler ateizm kokusuyla yetişiyor. Yaratıcı ile bağı böyle koparılan gençlerin din ve ahlak dersi almaması için de kampanyalar düzenleniyor. Kur'an-ı Kerim'in, Peygamber'imizin Hayatı'nın seçmeli ders olmasına karşı çıkıp 'gericilik', 'çağ dışılık' diyor ve öğrencileri de bu dini değerlere karşı refleks almaya yönlendiriyorlar. Bunu görmek lazım, bir yerlere veya birilerine şirin gözükmek adına yavrularını ezeli düşmanı olan tilkiye teslim eden tavuk derekesine düşmemek lazımdır.”
Açıklamanın devamında, "Bu ne idüğü belli cahilller ve ahlaksızlar hayata Batı penceresinden baktıkları için hem köksüzlük hem cehalet sergiliyorlar. Bunu medyada, siyasette, baro gibi meslek kuruluşlarında ve eğitim sendikalarında yer yer eğitimciler ile sivil toplum kuruluşları eliyle yapıyor, bütün bu din düşmanlığı içeren söylem ve eylemleri gençlerimizin üzerine boca ediyorlar. Bu zihniyeti bozukların öğrencileri, gençleri olumsuz etkilemesiyle birlikte değerlerinden kopuk insanlar şahitlik ettiğimiz misaller gibi okullarımızda ve sokaklarımızda beliriyorlar." denildi.
Gençleri manevi tuzaklardan korumak ciddi tedbirler alınmalı
Son olarak, "Kur'an'a tekme atan, Kâbe üzerine insan oturtan görselleri gülerek paylaşan öğrencilerle ilgili elbette hukukun işlemesi gerekiyor. Ancak hukukta 'azmettiren', Hadis-i Şerif'te ise 'sebep olan işleyen gibidir' diye hüküm verilen hakikate göre gençler üzerinden bu kargaşalara sebep olanlar, o suçu işleyen çocuklar kadar suçludur, günahkârdır. Devleti ve erkanını toplumu ve özellikle gençleri manevi tuzaklardan korumak için hiç geciktirmeden ciddi tedbirler almaya davet ediyor, toplumsal sorumluluğumuz adına bu işin takibinde olacağımızı belirtiyoruz." ifadelerine yer verildi.
(İLKHA)