"Eğer doğruyu söyleyenlerden isen, bizlere melekleri getirmeli değil miydin?"

 "Eğer doğruyu söyleyenlerden isen, bizlere melekleri getirmeli değil miydin?" (Hicr/6)

وَقَالُوا يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ي نُزِّلَ عَلَيْهِ الذِّكْرُ اِنَّكَ لَمَجْنُونٌۜ ﴿٦﴾

Onlar: "Ey kendisine kitap indirilen (Muhammed). Gerçekten sen cinlenmiş (bir deli)sin," dediler.

لَوْ مَا تَأْت۪ينَا بِالْمَلٰٓئِكَةِ اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِق۪ينَ ﴿٧﴾

 "Eğer doğruyu söyleyenlerden isen, bizlere melekleri getirmeli değil miydin?" (Hicr/ 6-7)

Peygambere sesleniş biçimlerinde onu alaya aldıkları açıkça görülmektedir.

“Ey kendisine Kur’an inen adam.”

Aslında onlar vahyi ve peygamberliği inkâr ediyorlar, fakat bu sözler ile peygamberi aşağılamak istiyorlar. Güvenilir peygambere yakıştırdıkları sıfatta da edepsizlikleri açıkça görülmektedir.

“Sen kesinlikle delinin birisin.”

Onları açık ve anlaşılır Kur’an aracılığı ile inanmaya yaptığı çağrıya verdikleri karşılık budur.

Onlar gittikçe küstahlaşıyor ve kendisini doğrulayacak melekler getirmesini istiyorlar:

“Eğer söylediklerin doğru ise, bize melekler ile birlikte gelseydin ya.”

Gerek Peygamberimizle -salât ve selâm üzerine olsun- gerekse ondan önce gelmiş, geçmiş peygamberlerle birlikte meleklerin de gönderilmiş olmasına ilişkin müşriklerin istekleri hem bu surede, hem de başka surelerde sık sık tekrarlanmaktadır. Daha önce de belirttiğimiz gibi bu istek, yüce Allah’ın onurlandırdığı, kendi içinden seçkin bireylerin peygamber olmasını istediği insan denen varlığın değerini bilmemenin göstergesidir. 

FİZİLALİL KUR’AN

Çok garip değil mi? Böyle şerefli emin bir elçiye denecek şey midir bu? Toplumun en akıllısına, toplumun en güvenilir insanına söylenir mi bu? Onu çok iyi tanıyorlardı. Çocukluğu, gençliği aralarında geçmişti. Muhammed’ül Emin diyorlardı ona. Tüm emanetlerini ona teslim ediyorlardı. İyi bir dosttu, iyi bir eşti, iyi bir komşu idi o. Mekke’de herkese kucak açan, her kesin yardımına koşan bir kimseydi. Allah’ın sevdiği ahlâkla ahlâklanmış bir kimse idi. Rabbimiz de onu seçip destekledi, ona elçilik verdi. Onu yeryüzünde sözcü seçti. Ona kelâmını, vahyini indirdi. Kıyâmete kadar gelecek tüm insanlığa onu rehber kıldı.  Onunla kullarını cehennem yolundan engelleyip cennet yoluna kazandıracaktı. Onunla yeryüzünde her türlü zulmü, her türlü haksızlığı, her türlü kötülüğü, her türlü bozuk düzeni, hırsızlığı, soysuzluğu, ahlâksızlığı kaldıracak, kullarına en büyük rahmet kapılarını açacaktı.

Ama insanlar bunu anlayamadılar. Kendilerine açılan bu rahmet kapısının kadrini, kıymetini bilemediler. Pislik içinde bir hayattan yana olanlar baktılar ki bu ahlâklı, bu şerefli, şerefi üzerine Allah tarafından şeref katılan, ahlâkı Allah tarafından güzelleştirilen, temizliği, eminliği, akıllılığı bizzat Allah tarafından tescil edilen Muhammed (a.s)’a karşı acımasız bir tavır takınıverdiler. Delilik suçlamasında bulunuverdiler. 

Tabii bunu söylediler ama söyledikleri bu söze kendileri de inanmadılar. Hem deli dediler, hem de tedbir üstüne tedbirler aldılar. Madem ki o bir delidir, öyleyse bırakın dilediği gibi konuşsun, dilediği gibi yaşasın. Kim gidecekti de böyle bir delinin arkasından? Bu korkunuz, bu telaşınız niye? Bugüne kadar hangi deliden bu kadar korktunuz? Aman onun okuduğu Kur’an’ı insanlar duymasınlar, aman insanlar onu dinlemesinler diye niye ödünüz kopuyor? Niye Kâbe’de namaz kılmasına engel oluyorsunuz? İşte pek çok deli var aranızda dolaşan. Bırakın o delilerden birisi olarak o da keyfine göre bir hayat yaşasın. Doğrusu sormak lâzım o günkü kâfirlere ve kıyâmete kadar aynı yolu izleyen kâfirlere. Madem ki bu peygamber deli, madem ki bu din saçma o halde bu korkunuz niye? Bu yasaklamalarınız niye? Bu telaşınız niye?

 BASAİRUL KUR’AN

Kur'an Haberleri

"Yere (gelince,) onu döşeyip-yaydık, onda sarsılmaz-dağlar bıraktık"
"Ve onu her kovulmuş şeytandan koruduk"
"Andolsun, biz gökte burçlar kıldık ve onu gözleyenler için süsledik"
"Mutlaka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz büyülenmiş bir topluluğuz" diyeceklerdir"
"Onlar o indirilen kitaba inanmazlar, oysaki evvelkilerin sünneti geçmiştir"