Êdî bese!

Hilal Kaplan

Diyarbekir'de, IŞİD'in kâfir ilan ettiği Hüda-Par'a yakın, İslâmî bir sivil toplum kuruluşu olan Köy-Der'e dalarak içerideki Turan Yavaş'ı silahla öldürdüler. Olay anında kurban eti dağıtımından dönen üç dernek üyesi; Hasan Gökgöz, Riyad Güneş ve Hüseyin Dakak'ı da dernek binası önünde silahla yaraladılar. Korunmak için sığındıkları binada üç Köy-Der üyesini köşeye sıkıştırıp linç ederek öldürdüler. Yetmedi, birini binanın üçüncü katından aşağı attılar. Birisinin naaşını ateşe verdiler. Diğerinin ise boğazını kestiler. Yani aylardır kınadıkları IŞİD'in kendisi olup çıktılar! Bu caniler akşam evlerine gittiklerinde de 'Kobanê, insanlık için direniyor' diye hastag de kasmışlar mıdır acaba?!

7 Ekim günü ilk işlenen cinayet buydu. Aynı gün içinde PKK'lılar, bölgedeki pek çok okulu, ambulansı, kütüphaneyi, mültecilere yardım götüren Kızılay ve AFAD araçlarını, özel ve kamu mallarını da yaktı, marketleri yağmaladı. Günün bilançosu 18 can, ekmek teknelerini, evlerini ve arabalarını kaybeden binlerce vatandaş ve milyonlarca zarara uğramış devletti.

Diyarbekir'de bunlar olurken, gazeteci kılıklı atanamayan Esedci twitter'da 'Diyarbakır'da yobaz Kürtler halka saldırıyor. Bu mücadele Türkiye'nin yobazlığa teslim olup olmama mücadelesidir' diye 'çağdaşlar vs. yobazlar' ikiliğini çoğaltarak, Batılı Gezicileri sokağa kanalize etmeye çalışıyordu. Türkiye yobazlığa teslim olmadı; önce onları binadan aşağı attı, yaktı ve sonra da boğazını kesti. İşte çağdaş Türkiye, değil mi?

Dün 'şiddete başvurmayan halkına teşekkür ederek' pişkinlikte zirveye oynayan Selahattin Demirtaş, ilk meydanlara çıkın çağrısını yaptığında da CHP Genel Başkan Yardımcısı 'Gezi vicdanı ile Kobanê vicdanını birleştirmeye' çağırıyordu.

Yine eş zamanlı olarak, Gülen medyasının şakirtleri de birer PKK hevaline dönüştüler. Sanki çözüm sürecini ihanetle eşdeğer tutan, 'Dershaneleri kapatıyorlar, hapishaneleri boşaltıyorlar' manşetlerini atan, televizyonlarında hâlâ savaşın devam ettiği, Kürtlerin şeytanî biçimde temsil edildiği diziler yayınlayan kendileri değilmiş gibi #direnKobane yazmaktan utanmadılar.

Ve unutmayalım, bu sırada yandaşlarını sokağa dökülmeye davet eden HDP'den hâlâ ses yoktu. Afedersiniz unutmuşum, Selahattin Demirtaş 'Atatürk büstlerini yakmayın' diyerek ulusalcı Gezicilere gül atmıştı. Bir gecede canı, malı ve rızkıyla oynanan bölge halkı kimdi ki?

Ertesi gün. Muhammed Latif, 1990'larda Atilla Uğur'un infaz merkezi diye nam salmış olan Mardin-Kızıltepe'de çalışan, 43 yaşındaki bir inşaat amelesiydi. Affedilmez suçu Suriye uyruklu ve sakallı bir Arap olmasıydı. Yanında da kendisini bayram ziyaretine gelmiş olan, Suud vatandaşı sakallı bir Arap olan kaynı İbrahim Elduveric vardı. PKK'lı caniler onları yolda durdurlar. Arabadan indirdiler. Fotoğraflarını çektiler. Başlarına kurşun sıkarak infaz ettiler. Hık deyip JİTEM'in burnundan düştüler.

Polisin yol kenarında bulduğu cesetleri teşhis eden İbrahim, 'O cesetlere baktığımda, birinin kız kardeşimle evli damadımız olan Fehad, diğerinin ise hem akrabam hem de 2 yıl önce Akçakale'den Türkiye'ye birlikte giriş yaptığımız Abdullah olduğunu görünce dünyam yıkıldı. Her ikisinin de ne IŞİD'le ne de başka kimseyle bağı yoktu. Bize bayram ziyaretine gelmişti. Yarın uçağı gideceği için bilet ve vize işlemleri için Mardin'e gitmişti. Dönüşte bir grup onları araçtan indirip sorgulamış. Beni aradığında Kürtçe bilmediği için sorun çıktığını söylemişti. Kürtçe bilmeyen her sakallı IŞİD'ci mi oluyor? Suriye'den savaştan kaçtık, gelip burada bizi öldürüyorlar' diyor. İkinci gün işlenen 10 cinayetten sadece bir tanesini, evine düşen ateşi böyle kayda geçiriyor.

Bir zamanlar Türkçe bilmeyen her esmerin başına geleni bugün Kürtçe bilmeyen her sakallıya yapan PKK'lılar, Kobanê'de PYD'nin yanında savaşan tek grubun da ittifak ettikleri Esed'in şebbihaları değil, bir kısmı Kürtçe de bilmeyen sakallılardan oluşan Özgür Suriye Ordusu mensupları olduğunun farkında mı?!

Bunlar olurken atanamayan Kandil yöneticisi, her darbenin bulunmaz destekçisi gazeteci 'ağbi'miz de Mardin'den 'Kürt serhildanı bir başka dostum, gelsene' haberleri döşeniyordu. Ne dün geceki cinayetlerden ne de o sıralarda işlenen cinayetlerden bir kelime dahi bahsetmemeyi gazetecilikten sayıyordu.

Son kertede elde var 24 ölü, viran olmuş bir bölge, Kobanê için yapılacak en küçük bir askerî yardım karşısında 'Türk serhildanı' başlatacak kadar bilenmiş milyonlar...

Kobanê'ye koridor açıldığı an, IŞİD'in Süleyman Şah Türbesi'ne saldıracağı, Türkiye'nin eli mecbur savaşa gireceği, İran'ın bunu Esed adına savaş ilanı kabul edeceği, ABD'nin TSK'yı İŞİD'e karşı öncü piyade gibi kullanacağı herkesin malumu. O yüzden 'Türkiye'de barış için, Suriye'de savaş' formülüne halkı ikna etmek varken, iç savaş denemesi yaptınız. Yine elinizde patladı. Ama kelimenin her anlamıyla 'êdî bese'!

Yeni Şafak