Ebu Yahya El-Hamavi: Hiçbir Sekilde Direnişten Geri Adım Atmayacağız

Yaşar Yavuz’un, Suriye cihadının en önemli gruplarından biri olan ve savaş başladıktan sonra tüm cephelerde Esed rejimine karşı direnişe başlayan Ahraru’ş Şam’ın lideri Ebu Yahya El-Hamavi ile mülâkatı...

Yaşar Yavuz / Diriliş Postası

Ahraru’ş Şam'ın lideri Ebu Yahya El-Hamavi Suriye’de IŞİD’den en büyük zararı Ahrar Hareketi’nin gördüğünü söyledi. Suriye’de savaşan güçlerin amaçlarını değerlendiren 
Hamavi, İran’ın Suriye’de İran rejimi güdümünde bir devlet kurma peşinde olduğunu, Rusya’nın ise kendi çıkarları için Suriye’de mazlum halkı bombaladığını belirtti.

Suriye cihadının en önemli gruplarından biri olan ve savaş başladıktan sonra tüm cephelerde Esed rejimine karşı direnişe başlayan, 2014’te İdlib'in Ram Hamdan köyündeki karargahta toplantı halindeyken, bir suikast sonucu aralarında hareketin emiri Ebu Abdullah Hamawi (Hasan Abbud), Kadı Ebu Abdulmelik, Ebu Yazen, Ebu al Hayr gibi üst düzey 13 komutanında bulunduğu 45 şehit veren Ahraru’ş Şam'ın yeni lideri Ebu Yahya El-Hamavi, Diriliş Postası’ndan Yaşar Yavuz’a konuştu. Hamawi, 5 yıldır Suriye’de yaşanan savaşta Suriye halkına en büyük desteğin Türkiye halkı tarafından verildiğinin dile getirerek, "Suriye'de hedefimiz gerçekleşene kadar hiçbir şekilde bu direnişten geri adım atmayacağız” dedi.

Ahraru’ş Şam kimdir ve Suriye’de hedefi nedir?

“Ahraru’ş Şam Suriye halkının bağrından çıkmış bir harekettir. Esed rejimi barışçıl gösterilere silahla müdahale ettikten sonra Ahrar hareketi silahlı mücadeleye başladı. Biz 40 yıldır zulüm altında inleyen Suriye halkının hakkını savunmak için mücadele ediyoruz. Hedefimiz, zalim Esed rejimini yıkarak yerine İslam hukukunu esas alan adaletli bir devlet kurmaktır. Hareketimiz 2013 yılının başlarında, Suriye topraklarında rejime karşı mücadele eden Suriye’nin öz evlatlarının oluşturduğu direniş gruplarının bir araya gelerek"Ahrar Şam İslam Hareketi" adı altında birleşmeleriyle teşkil edilmiştir. Şu an sayı ve hâkimiyet alanı olarak Suriye’deki en büyük hareket, Ahraru’ş Şam İslam Hareketi’dir. Hareketimiz, güneyde Derâ’dan Şam kırsalına, sahil bölgesinden Humus'a ve Hama’ya, İdlib’ten Halep’e kadar zalim rejim ve yardakçılarına karşı mücadele etmektedir. Ayrıca biz Suriye genelinde guruplar arasında birlikte hareket etmeyi, oluşan sorunları ve koordinasyonu da sağlıyoruz Suriye’de bunu yaptığımız zaman zafer kendiliğinden gelecektir.”

Ahrar sadece cephelerde mi şavaşıyor, cephe gerisinde neler yapıyor?

“Ahraru’ş Şam sadece bir savaşçı grup değil, Askeri, Siyasi ve Sosyal yönü olan bir harekettir. Esed sonrası Suriye’yi her alanda yönetecek kadrolara sahip büyük bir halk hareketidir. Ahrar, Suriye halkının kendisidir. Şu anda cephelerde savaşmanın yanında, başta sağlık olmak üzere, belediye ve eğitim alanlarında hizmet veriyoruz. Birçok yerde kurduğumuz fırınlarda halka cüzi bir ücret karşılığında ekmek dağıtıyoruz. Her gün üzerimize bombalar yağdığı halde çocuklarımızın eğitim alması için okulları açık tutuyoruz. Ahraru’ş Şam İslam Hareketi özgürleştirilmiş bölgelerde yaşayan gençlerimize üniversite eğitimi sunulması amacıyla önde gelen eğitimciler, kanaat önderleri ve akademisyenlerin katılımıyla geniş katılımlı sempozyumlar düzenliyor, elimizden geldiği kadar halkımızın sosyal hayatı ilede ilgilenmeye çalışıyoruz. Hareketimize bağlı medya ofisimiz birçok dilde yayınlar yaparak Suriye direnişinin haklı mücadelesini ve Rejimin zulümlerini anlatmaya çalışıyor.

Emperyalist ülkeler neden Suriye’ye üşüştüler?

“Suriye Ortadoğu’nun kalbidir. Aslında Suriye’nin İslam coğrafyası için ne kadar önemli olduğunun, ne yazık ki şer güçler kadar Müslümanlar farkında değil. Şam toprakları devletler açısından ekonomik, siyasi ve stratejik olarak çok şey ifade ediyor. Bu yüzden herkes buraya önem veriyor. Şu anda İran’ın hedefi Suriye’de kendine ve kendi anlayışın bağlı bir devlet kurmak. Rusya ise ekonomik çıkarları ve Ortadoğu’da söz sahibi olabilmek için Suriye’de Esed’le beraber savaşıyor. Çünkü Rusya kendi çıkarlarını Suriye’de korumak istiyor. Suriye topraklarında üs kurması da bunun en net göstergesi. Tarsus’ta kurduğu üs ile Akdeniz’de varlığını devam ettirmek istiyor. Rusya ve İran bunu yaparken, Diğer devletler de Suriye’nin küçük devletlere bölünmesi için çalışıyor. Bu bölünmeyi de mezhepçilik ve ırkçılıkla yapmaya çalışıyorlar. Örneğini birçok ülke PKK’nın Suriye kolu PYD’ye bu amaç için destek veriyor. Şer güçler İslam alemi arasındaki en önemli Sünni bağlantı olan Suriye’yi PYD ile kırmak istiyor. Bu da Ortadoğu’da ehl-i sünnet’i güçsüz bırakma hamlesidir.” 

Daeş Suriye’de kime hizmet diyor 

“DAEŞ’in Suriye’de ortaya çıktığı günden bu yana Esed rejimiyle değil, mücahitlerle savaştığı herkes tarafından biliniyor. Bu da DAEŞ’in kime hizmet ettiğinin en net göstergesidir. Bir karışımdan meydana gelen DAEŞ’ten en büyük zararı Suriye’de Ahraru’ş Şam gördü. Sadece Suriye’de değil, tüm dünyada İslam dinini birçok açıdan vahşet diniymiş gibi gösteren DAEŞ’tir. Bunu da bilerek yapıyorlar. DAEŞ en büyük zararı İslam ve Müslümanlara veriyor. Sivillere yönelik yapmış oldukları eylem ve katliamlar İslam’a mal ediliyor. Ayrıca malum odakların Suriye kuzeyinde oluşturmaya çalıştıkları ‘PKK Devletine” siyasi, ve meşruiyet açısından en büyük hizmeti DAEŞ verdi/veriyor. DAEŞ Suriye direnişinin büyük bedeller ile Rejimden aldığı bölgeleri altın tepside PKK’ya verdi. PKK, DAEŞ sayesinde bütün dünyada meşruiyet kazanmaya çalışıyor. Başta da dediğim gibi; bu örgütün yaptıklarına bakınca kime hizmet ettiği apaçıktır.

Suriye'nin kuzeyinde Afrin, Halep'te Eşrefiye Mahallesi, Kobani gibi pek çok bölgede etkili olan PYD-YPG'ye bakışınız nasıl? 

İlk olarak şunu belirtmem lazım; PKK terör örgütü ile Kürt halkını bir birinden ayırmak lazım. Kürtler halkımızın bir parçasıdır. Ahraru’ş Şam Hareketi içinde Kürt mücahitler hatta komutanlar vardır. Ama PKK tıpkı DAEŞ gibi Suriye’yi bölmeye kalktı ve Suriye direnişini arkadan hançerledi. PKK hiçbir zaman rejimin aleyhine olmadı ve yıllardır Kürt halkına zülüm eden kimlik dahi vermeyen bu zalim rejimle işbirliği yaptı. PKK, DAEŞ gibi aşırı gruplar Suriye halkına, din ve kendi ideolojileri gereği ırkçılık yaparak zulmettiler. Bu grupların ideolojisi Suriye halkının hayat tarzına ve kültürüne uygun değildir. Bu sebeple halk nezdinde kabul görmeleri de mümkün değil.

Suriye’de uzun zamandır konuşulan ateşkes neden sağlanmıyor? 

“Ateşkes Esed rejimin işine gelmiyor. Devletler cephelerdeki savaşı durdurup rejimin DAEŞ’e karşı kazanmasını sağlayarak Esed’in teröristlerle savaştığını fikrini pazarlayarak Esed’i güçlendiriyorlar. Esed şimdiye kadar ateşkese hiçbir zaman riayet etmedi. Bilakis ateşkesin konuşulduğu dönemlerde daha büyük katliamlar yaptı. Ateşkes metninin içeriğinde tutukluların bırakılması ve muasıra altındaki yerlere yardım gönderilmesi gibi göstermelik basit önerilerden öteye gitmedi.”

Türkiye’nin Suriye politikasını nasıl görüyorsunuz?

“Türkiye elbette Suriye meselesinden tüm dünya’dan önce söz hakkına sahip ilk ülkedir. Hem komşu olması münasebetiyle hem de Türkiye ile Suriye halkının geçmişten gelen bağları sebebiyle. Bu yüzden de Suriye savaşı başladıktan sonra en büyük yükü şu anda Türkiye çekiyor. Türkiye, Suriye’de istikrar istiyor. Ancak başka devletler de bunun tam tersi için uğraşıyorlar. Türkiye için Şam diyarı bir savunma hattıdır. Türkiye halkı, Suriye halkı için 5 yıl içinde çok fedakarlıklar yaptı. Burada bunu samimiyetlerinden ve fedakârlıklarından dolayı Türkiye halkına ve bütün Müslümanlara teşekkür ediyorum.”

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"