Ebu Merzuk: İsrail'le Normalleşmenin Karşısındayız

Hamas'ın önde gelen liderlerinden Musa Ebu Merzuk, siyasî partilerle görüşmek üzere geldiği Cezayir'de eş-Şuruk’a bir röportaj verdi.

Hamas'ın önde gelen liderlerinden Musa Ebu Merzuk, eş-Şuruk'a verdiği röportajda belediye seçimleri, Filistin yönetiminin yaptığı baskılar ve ulusal uzlaşı için koyduğu şartlar, Hamas'ın İran ve Beşşar Esed rejimine karşı tutumu hakkında konuştu.

Söz konusu röportajı ilgilerinize sunuyoruz:

Filistin’in durumunu nasıl değerlendirebiliriz? Özellikle de Gazze'de güvenlik, ekonomi ve yaşam düzeyi hakkında ne söyleyebilirsiniz?

Gazze 10 yıldır abluka altında. Bu abluka savaşın bir aracı ve bu yeni bir araç değil. Fakat günümüzde abluka insani olmayan bir şeydir. Dünya kendi arasında bu konuda birçok şey söyledi. Hamas özellikle de imar alanında elinden geleni yapmaya çalışmıştır. Birçok yardım eden taraf olmuştur. Bunların içerisinde Han Yunus'ta Cezayir Hastanesi’ni yapan Cezayir'in büyük bir payı vardır. Abluka insanlar üzerinde çok büyük etkiler bıraktı. Sizler Gazze'deki hayvanat bahçesinde meydana gelenleri takip ettiniz. Batı toplumu bundan çok rahatsız olmuştu. Bu da Batı toplumunun ikiyüzlülüğünü gösteriyor. Çünkü insanları unutup hayvanlar için ağlıyorlar. Hâlbuki onlarca insan her gün ölüyor. Bu da sıkıntıların bir çeşidi. Peki uluslararası toplum, niçin kanserin en fazla görüldüğü toplum için sesini çıkarmıyor? Hastaların çoğu sınır kapılarında ölüyorlar ve onlara başka bir yere gitmek için izin verilmiyor. Uluslararası toplum onlar için ağlamıyor. Fakat psikolojisi bozulan bir kedi için ağlıyor ve bu kediyi asli vatanına götürmek için çok büyük gayretler sarf ediyor.

Yerel seçimlere çok yaklaştık. Ortak listelerle bu seçimlere katılmaya karar verdiniz mi? Kanun dışına çıkan veya baskı gördüğünüz hâllerle karşılaştınız mı? Kazanmanız durumunda İsrail ile normalleşme konusunu dikkate aldınız mı?

Seçimler Filistinlilerin bir hakkıdır. Filistin yönetimi ve Fetih hareketindeki kardeşlerimiz, seçimlere katılmayacağımızı tahmin etmişlerdi. Tıpkı dört sene önce olduğu gibi. Hamas seçim sürecine destek vermeye karar verdiğinde vatandaşın hizmetinde olacak etkin ve yetkin adaylar ortaya koymaya karar verdi. Seçimi de ulusal birlik için yerel örnekler sunmaktı. Öyle ki Hamas bu listelerin milli olmasını tercih etti. Görüldüğü gibi de güvenlik birimlerindeki kardeşlerimiz tarafından birçok sınırı aşan olaylar meydana geldi. Nablus’ta problemler oldu. Yüzlerce kişi öldü. Ayrıca özellikle de Hamas'ın desteklediği listelerde geri çekilmeleri için adayları sorguya çağırma ve üzerlerinde baskı kurma girişimleri oldu. Halil kentinde liste başı olan arkadaşa olanlar gibi. Bu arkadaş, geri çekildi. Bu seçimler istisnai bir durumda oluyor. Hamas Gazze idaresinde olduğu sürece bu sonuçları etkileyebilir veya değişim isteyen Filistin vatandaşı bu şekilde düşünebilir. Fetih hareketi de Gazze seçimlerinde bunu bekliyor.

Mısır makamları tarafından 4 Hamas mensubunun tutuklandığı iddia edildi ve zindanlarda fotoğrafları yayımlandı. Bu, Mısır'ın bir pazarlığı mı? Mısır onları serbest bırakmak için şartlar ortaya attı mı?

İddia edilen şartlar doğru değil. Doğrusunu söylemek gerekirse yayımlanan fotoğraflara, devamlı sormamıza ve onları sorumlu tutmamıza rağmen Kahire şimdiye kadar gençleri tutukladığını itiraf etmedi. Çünkü onlar resmi nakil ve resmi topraklarda kaçırıldılar. Emniyet koruması altında iken kaçırıldılar. Onlar Refah Sınır Kapısı’ndan Kahire havaalanına güvenlik önlemleri altında gidiyorlardı. Sorumluluk şüphesiz Mısır'ın. Bunların üzerindeki perdeyi kaldırmamız lazım. Bunların Mısır ulusal güvenlik güçlerinin elinde esir olduklarına dair deliller var. Ailelerinin gördüğü fotoğraflar da bu delillerden birisi. Fakat Kahire'den bir cevap alamadık şu ana kadar. Kahire ile yaptığımız görüşmelerde herhangi bir şart konuşulmadı. Çünkü şartların konuşulması o gençlerin tutuklandığının delili. Sina ve sınırlardaki güvenlik konusuna gelince bu bambaşka bir konudur ve birçok diyaloğun ve karşılıklı görüşlerin yeridir. Zannediyorum ki kaçırılanların meselesi güvenlik meselesinden farklıdır.

Sizi sadece size verilen yardıma önem vermekle suçlayan var. İran, müslümanları öldürmekle suçlanıyor ve siz doğruyu buluncaya kadar desteklerini çekmenin zorunlu olduğunu söylüyorlar.

Bizler doğru yoldayız ve zannediyorum ki bu görüşün sahipleri bizim tutumlarımızı ve bölgedeki çatışmanın tabiatına anlamıyorlar ve işleri birbirine karıştırıyorlar. Bizler, bizi destekleyen en iyi ülkeden, Suriye'den çıkan tek hareketiz. Suriye'den çıkış sebebimiz de menfaatlerden uzak, ilkelerimizin yanında duruşumuzdur.

Peki, bu Suriye rejimine ihanet değil midir?

Suriye rejimine bir kelimeyle bile olsa kötülük etmedik. Yanında durmamız istendiğinde “Evet bizi desteklediniz. Fakat şimdi mesele farklıdır. Halkınızdan bir gruba karşı sizin yanınızda duramayız.” dedik. Bize doğruda yardım edene haksız bir şeyde yardım etmeyiz. Bizler, çözümü askeri harekette görmüyoruz. Çözüm siyasi olmalıdır. Çünkü rejim hasmını yok edecek kadar güçlü veya hasmı tarafından ortadan kaldırılabilecek kadar zayıf değildir. Aynı şekilde devrimciler de rejim tarafından yok edilecek kadar zayıf ve rejimi ortadan kaldıracak kadar güçlü değiller.

Hizbullah direnişte hala sizin bir ortağınız mı?

Suriye krizine ve ona müdahil olanlara karşı tutumumuz daha önceleri açıkça ifade edildi. Direniş dediğimiz zaman Siyonistlere karşı direnişi kastediyoruz. Direniş pusulası Filistin'e doğru olmalıdır. Bunu amaç edinenlerle işbirliği içindeydik. Hizbullah'ın sloganı hala Siyonist düşmana karşı direniştir. Bizler Araplar arasındaki herhangi bir ihtilaf meselesinde taraf tutacak tutumlara girmek istemiyoruz.

Suudi General Enver Aşki’nin Tel Aviv ziyareti dikkat çekiciydi. Bu ziyaretin taşıdığı göstergeler var mı? Riyad’a söyleyeceğiniz bir şey var mı?

Kudüs konusunda Suudi Arabistan'dan veya Cezayir'den üstün değiliz; çünkü Kudüs herkesin davası. İlişkilerde bir kapalılık olması durumunda Suudi Arabistan'daki kardeşlerimize onların bunun muhatabı olduğunu söyleriz. Bu tür şeylerin herhangi bir yerde olmasını istemeyiz. Bizler normalleşmenin karşısındayız. Bu ziyaretten sonra Suudiler bununla karşı karşıya kaldılar. Bu mesele, Suudi Arabistanlıların meselesidir, bizim savaşımız değildir.

Türkiye'deki arkadaşlarınız İsrail ile normalleşme yoluna gittiler. Bu değişime nasıl bakıyorsunuz?

Türkiye Siyonist yapıyı ilk tanıyan devletler arasında yer alıyor. İlişkileri devam ediyor ve büyükelçileri yerlerinde. İlişkilerinin hacmi çok büyük. Olan şey ise bir problem vardı ve bu çerçevede bu problem çözüldü. Her halükarda bizler normalleşmenin karşısındayız ve onu kabul etmeyiz. Bizler İsrail'in gayrimeşru bir yapı olduğunu ve herkesin bu esas üzerinde onunla muamele etmesini istiyoruz. Herhangi bir devlet bunun dışında bir şey seçerse onunla savaşa girmeyiz. Problem, bazı tarafların mevcut normalleşme girişimidir. Fakat Türkiye durumunda bu yeni bir şey değil ve bu, değişim değil. Bununla birlikte bizler normalleşmenin karşısındayız ve Türkiye tarafına bunu ilettik. İsrail, halkımızın hakkını gasp eden düşmanımızdır. Unutulmamalı ki Fetih hareketindeki kardeşlerimiz ile en önemli ayrılığımız bu konudadır. Onlar başkalarını normalleşmeye teşvik edecek şekilde davranıyorlar.

İsrail ile Katar arasında belirli düzeyde bir ilişkinin olduğu gibi bir durum söz konusu değil. Halit Meşal ne için orada ikamet etmeyi seçti?

Meşal 1999’dan beri Doha'da oturuyor. Ürdün'de hapishaneden çıktıktan sonra Ürdün'den ayrıldıktan sonra Doha’ya gitti. Bunun İçin Ürdün’e teşekkür ediyoruz. bunun yanında bu sorunun böyle sorulmaması lazım. Bana Meşal’i kabul edecek ve hoş karşılayacak bir devlet gösterin. Arap ülkelerinin rejimlerinin yanındaki yerini siz daha iyi biliyorsunuz.

Cezayir'in böyle bir şeyden uzak duracağını düşünmüyorum ya da siz bundan bir şüphe mi duyuyorsunuz?

Hayır bunda bir şüphem yoktur. Biz bundan mutlu oluruz fakat siz siyaseti daha iyi biliyorsunuz O yüzden Katar'ın yaptığı teşekkür edilecek bir şeydir ve bundan dolayı onu övmemiz lazım.

Son olarak sizin Cezayir'e mesajınız nedir?

Filistin meselesinde Cezayir’in bir mesaja ihtiyacı yoktur. Cezayir Filistin'in dünyaya mesajıdır. Çünkü Cezayir Filistin hakkının ve direnişinin yanında durmada bir örnek teşkil ediyor. Bizim resmi tutumdan da ümidimiz direnişin yanında durmasıdır. Cezayir'in meşru güçler konusundaki resmi tutumunu biliyoruz. Fakat işgal zamanında genelde meşruiyet direnişindir ve işgale karşı çıkanlarındır. İşgal ile uzlaşanların değildir.

Sina Yarımadasındaki durumla ilgili olarak güvenlik konusunda Mısırlıların sizden belirli talepleri oldu mu?

Kesinlikle. Çünkü Gazze, Mısırlılar tarafından bazı eylemlerin arkasında olmakla ve tekfirci unsurları barındırmakla suçlanıyor. Hamas'ın bu konudaki tutumu, Mısır'ın iç işlerine karışmama ve Mısır'a zarar verecek herhangi bir unsuru barındırmama şeklinde. Hamas, Mısır'ın içinde veya dışında ona karşı herhangi bir unsura yardım etmiyor. Bu bahsettikleri unsurlardan Gazze de sıkıntı çekiyor, zarar görüyor. Bizler Mısır'ın güvenliğinin zarar görmemesi için elimizden geleni yapıyoruz. Bizler Sina’da meydana gelenlerden en fazla zarar gören insanlarız. Çünkü nihayetinde Refah Sınır Kapısı kapatılıyor. Bu da ablukayı daha da kötüleştiriyor.

Filistin içerisinde ayrılık alametleri ve sizin ile Fetih ve Filistin yönetimi arasındaki çatışma işaretleri hala devam ediyor. Niçin uzlaşı başarısız oldu? Yoksa durumların bu şekilde kalması için çalışan bölgesel taraflar mı var?

Öncelikle bu konuda aramızda bir savaşın olmadığını söyleyeyim. Direniş noktasında direniş sebebiyle iki farklı tutum var. Gazze’dekilerin hepsi Hamas'tan değil. Hamas'ın yanında İslami Cihat ve hatta Fetih hareketi var. Hamas, Filistin yönetiminin direniş yolu ile ilgili tutumundan en fazla zarar gören gruptur. Gazze'de ne Fetih hareketinden ne de bir başkasından tek bir siyasi tutuklu var. Sadece genel suçlarla ilgili tutuklular var. Uzlaşıya gelince, uzlaşı iki taraf arasında olur. Eğer bir taraf uzlaşıyı reddederse bunun gerçekleşmesi mümkün değildir. Maalesef 2008’den beri uzlaşıdan bahsediyoruz. Yaklaşık 10 anlaşma imzaladık. Fakat Filistin yönetimi başka şeylerden konuşuyor. Mesela Gazze'nin meşruiyetin dışında olduğundan ve Ramallah'taki Filistin yönetimine katılmasından bahsediyor ama imzalanan anlaşmalardan bahsetmiyorlar. Diğer bir deyişle Hamas'ın önünde iki seçenek var. Birincisi, Filistin yasama meclisinin toplanmadan, geçici yönetim çerçevesi noktasındaki istekler yerine getirilmeden ve maaşları ödenmeyen Gazze'deki görevliler dosyası ele alınmadan Hamas’ın ulusal birlik hükümetini tanıması. Eğer Hamas, bunu kabul ederse -ki biz bunu kabul etmedik- imzaladığımız her şeyin tersi olmuş olur. Sanki bu seçenek, uzlaşı ve abluka olmadan Hamas'ın Gazze'yi terk etmesi ve Filistin yönetimine katılması demektir. Bu ise kabul edilemez bir şeydir. İkinci mesele ise eğer Hamas bunu reddederse seçimlere birinci aşamada gitmek demektir. Eğer Hamas seçimlere katılmazsa o zaman da milletvekili seçimlerine ve daha sonra başkanlık seçimine gidecekler. Bizler seçimlerin bir seçenek olduğunu ve onlara katılacağımızı söylemiştik. Bunun yanında diğer seçimlere gidebilecek cüretlerinin olmadığını düşünüyoruz.

Problem Abbas’ta mı, yoksa bu, bazı rejimlerin etkisi altındaki vakıa mı?

Ben problemleri şahsileştirmek istemiyorum. Fakat şüphesiz bölgesel sahada bir siyaset takip ediliyor ve bu siyaset, Siyonist yapıyı tanımak ve problemleri barışçıl yollarla çözmek üzerine kurulu. Barışçıl çözüm maalesef Arapların seçimi haline geldi. Abbas bu konudan bahsederken resmi bir Arap kütlesinden bahsediyor. Bunun yanında mantıksız bazı seçimler de var. Bunların içerisinde Siyonist yapıyla barış olabileceğini düşünenler var. “Siyonist yapının düşman olmadığını, başka tarafların düşman olduğunu ortaya çıkardık. Bu düşmanlara karşı İsrail ile yardımlaşıyoruz.” diyenler var.

Hamas şu an adaletli olmayan bölgesel bir durum içerisinde. Fakat Filistin yönetimi Hamas'ı düşman olarak görüyor. Bir yöneticileri böyle demişti. Güvenlik koordinasyonunu direnişe karşı mukaddes bir şey hale getiriyorlar.

Bölgesel güçlerden bahsetmek, bizi İran'ın Hamas'a karşı tutumunu sorgulamaya itiyor. Daha önce İran'ı yalancılıkla suçladınız fakat sonra bundan geri adım attınız. Gerçekten de İran’a nasıl bakıyorsunuz?

Bu mesele üzerinde Arapların safında bir bölünme var ama Hamas’ın siyaseti bütün taraflara karşı sabittir. Siyasetimiz, devletler arasındaki çatışmalara girmemektir. Herhangi bir taraftan gelen yardımları kabul ederiz ama aralarındaki ilişkilerin Filistin meselesini etkilemesini istemeyiz. Siyasetimiz, İran'ın düşman olmamasına dayanıyor.

Yardımları hale ulaşıyor mu?

Bu konuda bilinen açıklamayı yaptık. İran askeri anlamda bize yardım etti. Zannediyorum ki mesele şu an birçok soru işareti barındırıyor. Çünkü şu an abluka ve yolların olmayışı sebebiyle Hamas'a yardım yolları çok azaldı. Bizler yardımların devam etmesini isteriz. Çünkü tehditler hala devam ediyor.

Kaynak: Filistin Sahnesi (144/2016)

Filistin Haberleri

Oxfam: Gazze'nin kuzeyine 2.5 ayda yalnızca 12 yardım tırı girdi
Siyonist çete Gazze'deki 'güvenli bölgede' 11 sivili katletti
Direnişçilerle çatışmada Abbas rejiminin bir subayı öldürüldü
Siyonistler Batı Şeria'da 7 yeni "kaçak yerleşim birimi" kurdu
Son 2 ayda Gazze'nin kuzeyine sadece 12 yardım tırı ulaştı