Duvarlar da Oruç Tutar

Batman M Tipi Cezaevinde mahpus olan Abdülselam Durmaz’ın daha önce 2015 yılında kaleme aldığı “Ramazanda Duvarlar da Oruç Tutar…” başlıklı denemesi seslendirildi.

Abdülselam Durmaz'ın kaleme aldığı metnin seslendirilmiş versiyonu:

Metnin tamamı:

“Ramazanda Duvarlar da Oruç Tutar…”

“Duvarlar konuşmaz!” dedim onu rahatlatmaya çalışarak.

Konuştu, gerçekten konuştu!” dedi genç adam kendinden emin bir eda ile. “Neden inanmıyorsun bana abi? Yemin ediyorum konuştu.”

“Peki, ne dedi?”

“Oruçluyum, üstüme kötü sözler yazma!” dedi.

Ramazanda duvarlar da oruç tutar…

Çok sıcak bir gün! Voltaya çıkmış mahkûmların ağır aksak yürüyüşlerini izlerken gözüme duvara yazı yazan genç bir adam takıldı. Dikkatimi çeken adamın duvara yazı yazması değildi şüphesiz. Çünkü cezaevinde bahçe duvarlarına yazı yazmak sıradan bir iş sayılırdı. Hemen hemen her cezaevi duvarında kimi isyan cümleleri, kimi siyasi sloganlar, kimi de sevdiklerinin isimleri ya da kendi isimleri olan birçok yazı vardı.

Burada dikkatimi çeken genç adamın duvara yazı yazarken ki durgun, düşünceli, tedirgin ve dışarıdan bakan benim gibi birini meraka sevk eden garip haliydi. Sanki her harfi duvara değil de zihnindeki birinin kalbine ağır ağır çakıyor gibiydi. Fakat dikkat çekici olan bunu yaparken her defasında biri ona sesleniyormuş gibi etrafına bakınıp durmasıydı.

İçime düşen merak ile ne yazdığına dikkat kesildiğimde kendi hasımlarına küfür içeren sözler yazdığını fark ettim. Lakin genç adam bu kez daha tedirgin görünüyordu. Ben, genç adamın yanına gidip gitmemek arasında tereddütte kalırken genç adam tekrar bir şeyler duymuş gibi bir anda irkildi. Sonra şaşkınlıkla etrafına bakındı. Yüzü sararmış, korkmuş gibiydi. Bir süre öyle şaşkınca etrafına baktıktan sonra tekrar yazmaya koyuldu. Lakin yazar yazmaz yine aynı şekilde irkildi tekrar. Bu kez duvardan iki üç adım uzaklaşarak garip bir şekilde duvarı süzdü sonra da hızla bahçe kapısına doğru koştu.

İçimden taşar hale gelen merak duygusu ile önüne geçtim.

“Ne oldu? Ne bu hal?” dedim. “İyi misin?”

“Duvar! Duvar!” dedi kekeleyerek.

“Ne olmuş duvara?” diye sordum.

“Konuştu, konuşuyor!” dedi korkulu, kısık bir sesle.

“Konuşuyor mu? Duvar mı?” dedim biraz şaşırarak.

“Evet, duvar,” dedi etrafında yükselen dört duvara endişeli gözlerle bakarak.

Adamın bir sarsıntı geçirdiğini düşündüm. Cezaevine ilk girenlerde bazen buna benzer travma geçiren kişilere rastladığım için çok da şaşırmadım. Çünkü cezaevine ilk girenler için duvarlar, insanın üstüne üstüne gelen, onu boğmaya çalışan bir canavar gibi görünebilir. Kocaman bir dünyadan alınıp kafese konulan bir kuş misali kendini bir çıkmazın içinde bulan insanlar, bir anda içine girdikleri bu yoğun sıkıntılı hal içinde buna benzer psikolojik sorunlar yaşayabilir.

“Duvarlar konuşmaz!” dedim onu rahatlatmaya çalışarak.

“Konuştu, gerçekten konuştu!” dedi genç adam kendinden emin bir eda ile. “Neden inanmıyorsun bana abi? Yemin ediyorum konuştu.”

“Peki, ne dedi?”

“Oruçluyum, üstüme kötü sözler yazma!” dedi.

“Duvar mı bunu söyledi?”

“Evet. Aynen bunları söyledi,” dedi genç adam. “Hem de üç defa!”

“Oruçlu musun?” diye sordum.

“Evet,” dedi bakışlarını kaçırarak.

Bakışlarında bir suçluluk vardı. Belli ki dışarıda iken oruç tutmuyordu. Muhtemelen o da bir kısım mahkûm gibi içeriye girerken dışarıya daha çabuk çıkmak için kur’an okumaya, namaz kılmaya ve oruç tutmaya başlayanlardan biriydi. Bu nedenle zorlandığı her halinden belli oluyordu.

“Yeni mi içeri girdin?” diye sordum.

“Bir hafta oldu,” dedi ama öyle bir söyledi ki sanki bir ömür burada kalıyormuş gibi.

Durumu, düşüncelerimi doğrular nitelikteydi; cezaevine ilk girenlerin psikolojisi… Üstüne de bu çok sıcak günde tutulan oruç eklenince tuhaf sanrılar görmesi, duyması çok da anormal gelmedi.

“Yanlış duymuşsun!” dedim onu teskin etmeye çalışarak. “Dışarıdakilerin uğultusu, konuşmaları sana öyle gelmiştir. Merak etme dedim.”

Hayır, öyle değil dercesine baktı hiç konuşmadan sonra da hızla içeri girdi.

Bahçeye, voltaya döndüğümde aklımda genç adamın gözlerinin içindeki o garip korku ifadesi kaldı. Bahçeyi yakan kavurucu sıcaklığa ve ramazan orucuna rağmen birçok mahkûm volta için bahçedeydi. Yanımda fısıltıyla konuşup volta atan diğer mahkûmların dikkatini çekmeden genç adamın duvara yazı yazdığı noktaya gittim. Genç adamın yazdıklarını yakından incelemek istedim. Doğru görmüştüm; hep küfürlü sözlerdi yazdıkları.

Duvardaki diğer yazılara baktım benzer hatta daha beter küfürlü yazılar vardı ama kimse duvarın konuştuğunu şu ana dek söylememişti. Rabbimin genç adama yardım etmesi için dua ettim. Kuruyan dudaklarımı şükür ile ıslatırken, gardiyan kapıyı açarak, volta saatinin bittiğini söyledi.

Mahkûmlar ağır ağır içeriye girmeye başladı.

Ben de içeriye doğru hareketlendim lakin henüz bir iki adım atmıştım ki, fısıltı gibi gelen bir ses ile durdum. Etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Önümde yol alan mahkûmlarla de aramda epey bir mesafe vardı. Yanlış duydum diye düşündüm. Yoluma devam ediyordum ki aynı fısıltıyı tekrar işittim. Bu kez şaşırdım. Ne oluyor, dedim kendi kendime. Yoksa ben de mi olmayan sesler işitmeye başladım, diye düşündüm endişeli bir gülümseme ile.

Bütün dikkatim duvara yöneldi. Bu fısıltı duvardan mı geliyordu gerçekten, diye duvara istemsizce yanaştığımda, “İnan!” diye bir ses duydum. “İnan! Ramazanda duvarlar da oruç tutar…”

Yirmi bir yıldır her iftar ve sahur soframıza eşlik eden duvarlarla olan derin muhabbetimiz böyle başladı.

Bu hayırlı ayın kutlu bir dirilişe vesile olması dileğiyle…

Hayırlı Ramazanlar…

Abdülselam DURMAZ

M Tipi Cezaevi B-8 Batman

10. 06. 2015

 

 

Kültür Sanat Haberleri

Genç Birikim dergisinin Ekim 2024 (268'inci) sayısı çıktı
Ekin’den yeni kitap: Gazze - Ardu’l İzze
Siyonistlerin katlettiği her gazeteci karartılmış bir gerçektir!
Fare kadar vicdanı olmayan tiyatroculara salon yok!
Umran dergisinin Ekim 2024/362. sayısı çıktı