AK Parti'nin 22 Temmuz'daki yüzde 47'sini “göbeğini kaşıyan adam” öfkesiyle karşılayan malum yazara baktım; 29 Mart'ta iktidar partisinin yüzde 8'lik düşüşüne “AKP'nin gidiş süreci başladı” diye heyecanlanıyor.
Hafta sonunda AKP'ye “ciddi uyarı” yapan da -iki yıl önce aşağıladığı- aynı seçmen…
Zat-ı şahaneleri, her iki sonucun da “milli irade”nin eseri olduğunun farkına varmıştır veya sandıktan çıkan bütün skorlara saygı gösterilmesi gerektiğini kavramıştır, umarım…
*
AKP'nin oylarında ilk kez düşüş yaşadığı bir seçimi geride bıraktık; böylelikle sandıkla gelen iktidarın -günü geldiğinde- yine sandıkla gideceği hususunu hatırlamış olmalıyız:
Demokrasimiz, AKP'ye karşı bugüne kadar “gayrı meşru yöntemleri çare olarak gösterenler cephesi”nin kulaklarını çınlattı, bir kere daha…
27 Nisan sanal muhtırasının, 367 kumpasının birebir etkilediği 22 Temmuz sandığının AK Parti'yi uçurmasının ardından, yerel seçimdeki oy dağılımı normalleşme anlamına geliyor.
AKP iktidarı, doğal yıpranma sürecini yaşıyor. O 'korsan' muhtıra olmasaydı, bunu iki yıl önce görebilecektik.
*
AK Parti, 22 Temmuz'da elde ettiği parlak seçim zaferinin ardından hız kesti; kendisinden beklenen icraatlardan çok uzakta kaldı, ikinci döneminin iki yılında başarısız oldu.
Öncelikle, Anayasa Reformu'nu yapamadı. Özellikle 'Deniz Feneri' hadisesi AKP'yi olumsuz etkiledi. Yolsuzluk iddiaları iktidar partisini yıprattı. Mali kriz ortamı 'sınırlı ölçüde' aleyhine oldu. Parti kadrolarındaki rehavetten, “Oy vermezseniz hizmet alamazsınız” bağlamındaki çıkışlara oradan aday seçimindeki yanlışlara kadar birçok faktör AKP'nin yüzde sekiz gibi ciddi bir düşüş yaşamasına yol açtı.
AK Parti, yerel seçimin kritiğini isabetli bir biçimde yapabilirse oyları yeniden yükselebilir. Yanlışlarıyla cesurca yüzleşemediği taktirde ise oylarındaki erime artacaktır.
*
Yerel seçim sonuçları, Türkiye'nin çürüyen siyasetinde yıllardır “yeniden yapılanma”ya duyulan büyük ihtiyacı iyiden iyiye tetikleyecektir.
Bunun yansımalarını hemen değilse de, belli bir süre zarfında görebileceğiz.
29 Mart “erken seçim” gündemini beraberinde getirmemiş olsa da; genel seçimin vaktinde -2011'de- yapılma ihtimalini azaltmış görünüyor.
CHP lideri Baykal “Erken seçime gerek yok” derken “AK Parti'nin iki yıl daha yıpranacağı” beklentisinden hareket ediyor.
*
Yerel seçim, CHP'nin oy yüzdesinde iki puanlık bir artış getirdi; ama Baykal'ın partisinin bu haliyle iktidar alternatifi olamayacağını bir kere daha gösterdi.
İktidar partisinin düşüşe geçtiği bir seçimde ana muhalefet partisindeki kıpırdanmanın kimilerince “başarı” olarak adlandırılması yanıltıcıdır.
“İstanbul Modeli” genel merkezin klasik çizgisinin dışında bir siyaset ürettiği için CHP'nin oyları yukarılara tırmandı.
İstanbul tamam da; CHP neden bir türlü “Türkiye partisi” olmadığı hususuyla hala yüzleşebilmiş değil; 29 Mart sonuçları “ders alacaklara” bu yolda elverişli bir fırsat sunuyor.
*
Deniz Baykal'ın CHP'nin deneyim kazandığından söz etmesi “kara mizah” sınırlarını zorluyor.
2002'den bu yana elde ettiği “deneyim” yüzde 19'dan yüzde 23'e çıkarmış durumda, ana muhalefet partisini!
AKP, seçmenden ciddi uyarı almışken bile -2002'deki yüzde 34'ünden- dört puan yukarıda bulunuyor; CHP'nin “muhteşem başarılı” haline bir bakar mısınız?
Baykal'ın parti içinde sorgulanacağı bir döneme giriyor, CHP…
YENİ ŞAFAK