“Düşünsel ve ameli yozlaşma”

Üniversiteliler Buluşuyor 10'un üçüncü programında düşünsel ve ameli alanlarda yozlaşma meselesi konuşuldu

HAKSÖZ-HABER

Özgür-Der Diyarbakır’ın ev sahipliğinde Özgür-Der Üniversite Gençliği tarafından düzenlenen Üniversiteliler Buluşuyor 10’un üçüncü programında “Düşünsel ve Ameli Yozlaşma” başlığı Fevzi Canatan’ın yönetiminde Muhammed Faruk Zengin, Ahmet Kerim Artuk ve Yusuf Ahmet Kaya’nın sunumlarıyla ele alındı.

“Postmodernizm ve Bireyselleşme” başlığını ele alan Muhammed Faruk Zengin sunumuna modernitenin insan hayatını kuşatan bir kafes haline geldiğini söyleyerek başladı.

Modern ve post-modern isimlerden çeşitli alıntılara yaparak sunumunu yapan Zengin, modern ve post-modern akımların ortaya çıkış süreçlerini özetledi.

Dinin buharlaştıran modernitenin bu boşluğu süfli bir şekilde ilerlemecilik ile doldurduğunu söyleyen Zengin, modernitenin kurgusal olduğunu ifade etti.

Bilimin bir konusu olan evrimcilikten bazı donelerin sosyolojiye de uyarlandığını belirten Zengin, aslanın bir başka hayvanı avlaması gibi bir insanın bir başkasını sömürmesinin doğal görüldüğünü kaydetti.

Zengin, bir topluma savaş açmanın ciddi bir külfet getirdiğini fakat bir başka toplumu kültürel olarak işgal edip sömürgeleştirmenin çok daha kolay olduğunu ifade etti.

Batının modernleşmeyi içselleştirerek yaşadığını ve bunun ılımlı bir dönüşüme izin verdiğini anlatan Zengin, bunun yanında bir takım kanlı devrimler de yaşandığını hatırlattı.

- Bir toplumun refahının artması diğerinin azalmasına bağlı

“Bir toplum nasıl modernleşebilir? Kendi içerisinden birtakım aydınlar çıkarır ve kademe kademe dönüşüm gerçekleşir. Ama şedit bir şekilde de dönüşüm mümkündür.” diyen Zengin, iktidarların devrimle çağdaş liderler edinip ekonomik büyüme ve endüstri ağırlıklı bir felsefeyi topluma dayattığını, ardından da toplumda sekülerleşmenin görüleceğini söyledi.

Bir toplumun refahının artmasının bir diğerinin refahının düşmesiyle mümkün olacağını vurgulayan Zengin, bu duruma Batı içinden de eleştiriler geldiğini kaydetti.

Post-modernizmin ise modernizm hakikat iddiasına karşı hakikatin bulunamayacağını öne sürerek ortaya çıktığını anlatan Zengin, bu akım içerisinde bilimin mutlak ve evrensel olmadığını bildirdi.

Zengin, Heidegger’e atıfla çeşitli akımların dini reddetse de yeni bir din ortaya koyduklarını ifade etti.

- Müslümanlar hayata milliyetçilik penceresinden bakamaz

Milliyetçilik ve Mülteciler” başlığını ele alan Yusuf Ahmet Kaya ise milliyetçilik kavramının doğuşuna atıfta bulunarak, bu kavramın Fransız devrimiyle ortaya çıktığını hatırlattı.

Geçmişte birçok devletin altında çeşitli kabilelerin ya da boyların kendi etnik ismiyle yaşadığını anımsatan Kaya, Osmanlıcılık gibi akımların bu durumu değiştirdiğini ifade etti.

Cumhuriyetle birlikte Türk Tarih Kurumunun Türk tarihi yazma çabalarını, güneş dil teorisi, kafa tası ölçümleri gibi uygulamalara atıfta bulunan Kaya, dinden arındırılmış milliyetçi formun bu dönemde kurulduğunu belirtti.

Kaya, milliyetçiliğin kendi değerlerini tanımlayıp dine alternatif olarak geliştiğini ifade ederek, Müslümanların hayata bu pencereden bakamayacağını kaydetti.

Bir milliyetçinin dini ikinci plana iterek millet mefhumunu öne çıkardığını anlatan Kaya, bu durumun net bir şekilde İslam’dan uzak olduğunun altını çizdi.

Öte yandan millet kelimesinin Kur’an’da dinî bir bağı temsil ettiğini anımsatan Kaya, bu kavramın günümüzde yanlış kullanıldığını izah etti.

Kaya, günümüzde muhacirlere yönelen nefretin de altında bu milliyetçi akımların yer aldığını vurguladı.

- Türkiye ümmetin hamisi değil kardeşi olmalı

Yerlilik-Millilik ve Yeni Atatürkçülük” başlığı üzerine sunum yapan Ahmet Kerim Artuk yerlilik ya da millilik kavramlarının çok eskiye dayandığı zannedilse de modern dönemde ortaya çıktığını ifade etti.

Artuk, yerli ya da milli olmanın doğal olduğunun öne sürülmesine karşın aslında bu kavramların bir bölünmeyi ya da kırılmayı temsil ettiğini anlatarak, bu kavramların iktidarlar tarafından konjonktürel olarak doldurulduğunu belirtti.

Vatan gibi kavramların tamamıyla tartışmaya kapalı olmasını sorgulayan Artuk, bu kavramların da aynı milliyetçilik gibi modern olduğunu, coğrafyaların önemli olduğunu fakat üstün ya da kutsal olmadığını söyledi.

Yerlilik-millilik meselesini körüklemek için sürekli bir “dış mihrak” meselesinin gündeme geldiğini hatırlatan Artuk, dost-düşman kavramlarının politikada menfaatlere dayandığını vurguladı.

Bu mantıkla hareket edildiğinde mensubu olunan toplumun çıkarlarının en üst seviyede tutulması gerektiğini anlatan Artuk, diğer tüm meselelerin önemsiz görülebileceğini ifade etti.

Türklerin İslamlaşma sürecini hatırlatan Artuk, günümüzde Türkiye'nin İslamda öncü olduğu ya da Anadolu merkezli İslam anlayışı gibi meselelerin de yerli-milli bir bakış açısından farklı olmadığını anlattı.

Ümmet coğrafyasında Türkiye'ye abilik hamilik gibi bir rol biçilmesinin de yersiz olduğunu belirten Artuk, aslolanın kardeşlik olduğunun altını çizdi ve "Türkiye fanidir, fani olan bir şeyi merkeze almak son derece yanlıştır." dedi.

Yerlilik ve milliliğin Muhafazakârların Kemalizmle barışmasına, milliyetçiliğin dindar halk arasında normalleşmesine sebep olduğunu belirten Artuk, iktidarın söylemlerinin de Kemalizm yönünde değiştiğini anımsattı.

İktidarın son dönem Kemalizm okumalarında belirli kısımların görmezden gelinerek bazı kısımları öne çıkarıldığını ve bu şekilde Kemalizmle barışıldığını bildiren Artuk, artık ilgisiz meselelerde bile Mustafa Kemal'in konuya dahil edilerek sığınmacı bir tutumun sergilendiğini söyledi.

Fotoğraf: Davut Musa Dündar - Hüseyin Melih Benli

Etkinlik-Eylem Haberleri

Başakşehir’den Gazze direnişine bin selam!
Adana Özgür-Der’de “Emperyalizm ve Siyonizm İlişkisi” konferansı düzenlendi
Özgür-Der Gençliği “İslami Perspektiften Psikoloji” kitabını değerlendirdi
Fetih Vakfından Suriyeli çocuklara kışlık mont yardımı
Özgür-Der’in Suriye halkına yönelik un yardımları sürüyor