Düşünme yetimizi teknolojiye devrederek nereye varabiliriz?

Ersin Çelik, her geçen gün gelişen teknoloji ve yapay zekanın, başlangıç hikayesinden yola çıkarak, insan ve insanca düşünme sistemi üzerindeki etkilerini ve sonuçlarını sorguluyor.

Ersin Çelik/Yeni Şafak

Soykırım kodlaması: Merhametsiz süper katiller!

İnsanlık, bir zamanlar Facebook’u deneyimlemenin o tarifsiz heyecanını yitireli yıllar oldu. Çünkü eski bir dostu, uzakta yaşayan okul arkadaşlarını bulmak üzere girilen Facebook, bir süre sonra aynı masadaki dostlardan bîhaber hale getirdi herkesi.

Oysa, “Vay be! Yıllar olmuş görüşmeyeli. Facebook’ta gördüm, bizim kızlar çoluğa çocuğa karışmışlar” hayretleriyle kısa sürede dilden dile yayılmıştı.

Bu yazıyı yazarken sorduğum hemen herkes Facebook’ta neden ve nasıl hesap açtığını ilk gün gibi hatırlıyordu. Sonrasını ise hayretler içinde gözden geçirmeye başladılar.

Sahi 20 yılda ne hale gelinmişti?

İnsanlık şimdilerde dünü olmayan ama bugün yaşamları ve hayatın olağan akışını değiştiren yeni bir ileri teknolojiyi deneyimliyor. Heyecan yine üst seviyede.

Şu flaş haberlerin dillendirilmediği ortam kalmamıştır herhalde: “Tarif ettim, istediğim resmi çizdi. Beş kelime verdim hikâye yazdı. Yaptığı şarkıyı dinledim, dilime yapıştı. Film çekiyormuş yahu. Diyet listesi bile hazırlıyor. Komşunun oğlu tüm ödevlerini ona yaptırıyormuş.”

Tabii ki ChatGPT ve türevleri yapay zekâ botlarından bahsediyorum. İlgi, internetin en büyük tekeli Google’ı bile panikletti. Aramaların seyri değişince, Google da hemen sohbet botu Gemini’yi devreye aldı.

Çok sık vurguluyor ve aslında malumu ilam ediyorum:

Dünya, dönüşü olmayan bir yola, yeni bir çağa girdi.

Şu aşamada basit metinler yazan ve bu maharetiyle bile milyonlarca insanın akletme yetisini devre dışı bırakan ChatGPT’nin yakında entelektüel düşüncenin yerini alacağı bir öngörü olmaktan çıktı. OpenAI’nin Baş Teknoloji Sorumlusu Mira Murati geçtiğimiz aylarda 2025 sonunda gelmesi planlanan GPT-5’in doktora düzeyinde zeki olacağını söyledi. Bakın “iddia etti” demiyorum. O kadar zeki olmasa bile, kullanıcılar daha şimdiden böylesi bir üstünlüğü peşinen kabul edecek kadar teslim olmuş durumdalar.

Sözü buradan İsrail’in 12 aydır Gazze’de işlediği, yeryüzünün şahitlik ettiği en vahşi soykırıma getireceğim. “Ne alaka?” diyenler olacaktır ama lütfen dikkat kesilin.

İnsanın sınırlarının nasıl kaldırıldığını güzel güzel anlatırken ve normal zekânın, duyguların, en önemlisi de insanı insan yapan değerlerin yok olduğunu ilan ederken teknolojinin artık kontrolden çıktığını yıllardır salık veren bir isim var; İsrailli yazar ve tarihçi Yuval Noah Harari. O, bir gelecek kuramcısı ve tahminlerden öte tespitlerde bulunuyor. Transhümanizm çağının zeminini inşa ediyor desek daha doğru olur. Hep dillendirilen ama bir türlü teşhis edilemeyen ‘küresel üst aklın’ sözcüsü de olabilir.

Harari, Gazze soykırımı başlayınca Siyonizm düşüncesinin teorisyenlerinden olduğunu da ifşa etmek zorunda kalmıştı. Japon televizyonunda, İsrail’in Gazze’de nükleer silah kullanmak zorunda kalabileceğini söylerken çok sakindi mesela.

Önceki gün bir grupta, çok okuyan ve çok araştıran arkadaşlarımdan biri, Harari’nin 2018’de Türkiye’de yayın yapan Tarih dergisine verdiği röportajı paylaştı. Yahudi fütüristin bir öngörüsü beni dehşete düşürdü. Diyordu ki: “Hükümetler ve ordular daha zeki askerler istiyor, ancak daha şefkatli askerler onları pek ilgilendirmiyor. Bu nedenle merhameti yok etme pahasına bile zekâyı yükseltmeye yatırım yapıyorlar. Nihayet, bilgi işleme gibi bazı yeteneklerde bizi çok aşan süper-insanlara dönüşebiliriz ama daha az duyarlı ve daha az şefkatli insanlara da… Henüz sahip olduğumuzun farkında olamadan insan potansiyelimizin büyük bir kısmını kaybedebiliriz.”

Harari 6 yıl önce verdiği söyleşide, 7 Ekim’den beri dehşetle izlediğimiz soykırıma imza atan İsrail askerlerini tarif etmiş aslında.

Merhameti yok edilmiş. Şefkatsiz.

Daha az duyarlı ve insan potansiyelinin büyük kısmını kaybetmiş o askerler işte 12 aydır Gazze’deler. Peki onlar insan mı? Asla! Gördüklerimiz bize fazlasıyla yetti. Büyük teologları Harari’nin biçimlendirme modeline göre de artık “insan” değiller zaten. Bu seviyeye nasıl bir süreçten geçerek geldikleri ise başka bir tartışma konusu. Felsefeciler, din adamları, psikologlar ve ek olarak veri analistleri cesaretle tartışsalar keşke.

Meselenin sosyal medya ekosistemiyle de direkt bağlantısı var. İsrail, Gazze halkını, insanî özellikleri minimize edilmiş askerlerinin eliyle anbean yok ederken, sosyal medyayı da sınır tanımayan caniliğinin propaganda aracı olarak kullanıyor. Yani dünyanın geri kalanı İsrail’in şiddet sosyolojisine teslim olmuş durumda. Harari’nin yıllar evvel kodladığı yeni insansı asker modelinin daha üst seviye acımasızlıklara evirilmesi de kaçınılmaz. Zaten o da bunun farkında olsa gerek, soykırımın altıncı ayında şu uyarıyı yapmıştı: “Gazze ile birlikte İsrail’in uluslararası itibarı da yerle bir oldu. Artık eski dostlarımızın birçoğu tarafından bile nefret edilir ve dışlanır hale geldik. Filistinlilere karşı davranışlarımızı değiştirmezsek, kibrimiz ve intikam hırsımız bizi tarihi bir felakete sürükleyecek.”

Harari’nin bundan sonraki uğraşı, oluşacak karşı acımasızlığı minimize etmek olacaktır belki de. En etkin yöntem ise “sindirmek” olarak görünüyor. Burada Harari’nin Japon televizyonunda yaptığı “İsrail nükleer silah kullanabilir” uyarısına bir kez daha dikkat çekiyorum.

Hamas ve Gazze halkının destansı direnişini el üstüne tutarak şu cümleyi kuracak hale geldik sanırım: İsrail de öyle görünüyor ki soykırımı bilerek uzatıyor. Öldürdükleri bebeklerin emziklerini hatıra olarak alan, katlettikleri kadınların kıyafetlerini giyen, yerle bir ettikleri evlerin enkazında düğün yapan İsrail askerlerinin duygularına “insan kalabilen” hiç kimse akıl erdiremezken, sıranın sesini çıkaranlara geleceğinin mesajı işleniyor artık. Bu durumda, o videolar da bile isteye çekiliyor ve “enformasyon bombaları” olarak servis ediliyorlar.

Kaynak ise İsrail’in güdümündeki Facebook ve Instagram…

Şu soruyla bitirelim: Sosyal medyadan arta kalan zamanlarda yapay zekâ araçlarını deneyimleyerek özgün ve özgür düşüncesini makinalara devreden kitleler zulümler karşısında harekete mi geçerler, yoksa kıllarını dahi kıpırdatamaz hale mi gelirler?

Yorum Analiz Haberleri

"Suriye'den bize ne?" yaklaşımını besleyen körlük
Suriye devrimine çarpık ve indirgemeci yaklaşımlar
Yılbaşında normalleşen haram: Piyango
Yapay zeka statükocu mu?: ChatGPT'de cevaplar neye göre değişiyor?
Devrim ile derinleşen kardeşlik: Suriye & Türkiye