Rıdvan Kaya sözlerine başlarken öncelikle hassasiyetlerin aşındığı, irtibat ve ilişkilerin azaldığı, ifsadın yaygınlaştığı ve akabinde karmaşa ve belirsizliğin arttığı bir dönemde yaşadığımızı hatırlatarak, modern hayat tarzı ve tüketim anlayışının süfli değerleri kıymetli olarak insanların önüne koyduğu ve bu durumu içselleştiren insanların da kendilerini bir boşluk içinde hissettiğini söyledi. Ardından zihnimizde biriken sorular ve bu sorulara verdiğimiz cevaplarla hayatımızın istikametini ve mahiyetini belirlediğimizi belirten Kaya şunları söyledi:
“Bu yüzden hem kendimize sorduğumuz sorular hem de bu sorulara dair cevaplarımız gerekli, doğru ve tutarlı olmak zorundadır. Şüphesiz cevabı hususunda çok dikkatli olmamız hatta sürekli teyakkuzda olmamız gereken soru hayatımızı nasıl tanımlayıp anlamlandırdığımız ve son kertede neye talip olduğumuzdur.”
Kaya, “İhtilaflar Nasıl Giderilir?” sorusuna yanıt olarak da ‘’İnsanlar ihtilaf edebilirler, çeşitli sebeplerle farklı görüşler sarf edebilirler, farklı tutumlar takınır ve devamında ayrışırlar. Neden? Çünkü farklı bakış açıları ve ölçülerle hareket ederler de ondan! Oysa ihtilafları ortadan kaldırmanın, aza indirmenin yolu bellidir: Hakikate tâbi olmak gibi, sahih ölçüleri esas almak gibi, sağlam kriterlerden hareket etmek gibi. Örneğin içinde bulunulan bir mekânı düşünelim: Söz konusu mekânın eni ya da boyu hususunda herkes bir şeyler söyleyebilir, birbirinden farklılaşan uzunluk tahminlerinde bulunabilir. Oysa üzerinde mutabık kaldığımız bir ölçü kullanarak bu ihtilafı gidermek mümkündür. İşte hayat içinde ortaya çıkan ihtilafları gidermek, başta kendi nefsimizden kaynaklananlar olmak üzere zaaflı her türlü tutumla; siyasi, mali, ahlaki, sosyal tartışmalarla, sorunlarla yüzleşmek için de aynı mantıkla hareket etmek durumundayız. Önce ölçümüzün ne olduğunu netleştirmeliyiz.’’ dedi.
Kaya ayrıca, ölçüsüzlüğün sapma ve savrulma kaynağı olduğunu vurgulayarak yaşanan ihtilafların ve tartışmaların muhataplarımızın ölçüsüzlüğünden ya da sahih ölçülere sahip olmamasından kaynaklandığını ifade etti. “Bu tür durumlarda da net tavırlar sergilemekten asla geri durmamalıyız” diyerek ihtilaf ölçüsüzlüğünün meşru kılınmaması yönünde uyarıda bulundu. “Ve her ne pahasına olursa olsun, ‘aman tartışmayalım’, ‘ihtilaf çıkmasın’, ‘ayrık gözükmeyelim’ gibi ölçüsüzlükler ile üzerine bina edilen gayrı sahih tavırlara da prim vermemeliyiz” diye ekledi.
Rıdvan Kaya sözlerini şöyle sürdürdü:
“Gerek akidevi-kimliksel düzeyde gerekse de aktüel gelişmeler bağlamında Müslümanlar arasında çeşitli ihtilafların yaşandığı görülmektedir. Güncel hadiselerden örnek vermek gerekirse mesela Suriye meselesi keskin ihtilaflara yol açmış bir konudur; Kürt sorunu ve PKK’ya yaklaşım, mevcut sistemle ilişkiler ve AK Parti değerlendirmeleri bunlardan sadece bir kaçıdır. Bunlar ve daha benzeri pek çok konuda ‘İslami camia’ olarak adlandırılan geniş küme içinde tartışmalar sürüyor, karşılıklı ithamlar gelişiyor, maalesef zaman zaman ayrışmalar da yaşanıyor. Bizler de kimi çevrelerle, gruplarla ya da şahıslarla farklılaşıyor, birbirimizden uzaklaşıyor, hatta bazen karşı karşıya geliyoruz. Düşünmek gerekir: Acaba bu ihtilaf nereden kaynaklanıyor ve çözüm nerede aranmalıdır? Hem bu durumu ortaya çıkaran nedenlere ilişkin olarak hem de çözüm arayışı bağlamında elbette pek çok madde sıralanabilir, ayrıntılı biçimde konu tartışılabilir. Fakat burada daha özelde kendi konumumuzun ve tutumumuzun ne olması gerektiği hususu üzerinde durmayı, meselenin bize bakan yüzüne odaklanmayı gerekli görüyor ve şu soruyu kendimize yöneltiyoruz: Acaba bu ve benzeri tartışmalarda, ihtilaflarda, kendimizi hangi konuma oturtuyor, nasıl bir aidiyet bilinci ve duygusuyla hareket ediyoruz?”
Kaya, son olarak “Ölçümüz bellidir. Durduğumuz yer net olmalı. Kendi özel hayatımızda, içinde yaşadığımız toplumda ve tüm yeryüzünde Allah’ın dininin, Kur’an’ın ölçülerinin hâkim kılınması için çaba sarf etme ve mücadele etmekle mükellefiz. Bu noktada ümmetin maslahatı adına ortaya koyduğumuz düşünceler, geliştirdiğimiz ilişkiler mutlaka Kitab’ın muhkem ölçüleri çerçevesinde şekillenmeli ve düşüncelerimiz de amellerimiz de sadece Rabbimizin rızasını gözetmelidir. Hak ile batılı birbirine karıştıranla
ra ve imandan sonra küfre yönelenlere ne yazık! Ve ne mutlu; hayatını, ilişkilerini, tüm eylemlerini “Ben Müslümanlardanım” bilinci ve ölçüsü içinde tanzim edenlere!” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Program katılımcıların soru ve katkıları ile nihayete erdirildi.