Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı, son bir haftanın tartışma konusu olan skandal belgede imzası bulunan Albay Dursun Çiçek’i ifadeye çağırdı mı?
Çağırdı..
Hem de iki gün öncesinden.. Oysa Ankara-İstanbul arası, uçakla bir saat.. Otobüsle 7 saat!
Peki bu davet üzerine, Dursun Çiçek’in, dün ifadesini vermesi gerekmiyor muydu?
Gerekiyordu.
Peki ne oldu?
Efendim, şöyle olmuş!
Önceki gün, yani albayımızın ifade vermesi gerektiği günden bir gün önce, GenelkurmayAskerî Savcısı, İstanbul’a gelmiş, konu ile ilgili olarak, İstanbul başsavcı vekili ile görüşmüş ve albayın ifadesinin alınmasından, şimdilik vazgeçilmiş!
Haydaaa!
Ergenekon savcısı, Dursun Albay’ı bekliyor..
Yerine askerî savcı gönderiliyor!
Hayli ilginç bir durum..
Ben Dursun Albay’ın ifade vermek üzere İstanbul’a gelmediği, bunun için askerî savcı’nın daha önce başsavcı vekili ile görüşme yaptığı bilgisini ajanstan geçen haberden öğrendiğimde, aklıma ilk gelen soru, “Askerî Savcı, albayın avukatı mı acaba?” şeklinde idi.
Öyle ya.. Askerî savcı gelip, başsavcı vekili ile görüşüyor!
Arkasından, verilmesi gereken bir ifadeden vazgeçiliyor.
Bazı arkadaşlar, “Ama, vazgeçme şimdilik” diyecekler..
Canım “şimdilik” ifadeden vazgeçeceklerine, “şimdilik” ifadeyi alıversiydiler ya!
İfade almakla; albayımızın canından can mı almış olacaklar? İki soru yöneltecekler diye, albayımızın ömründen 15 yılı, 20 yılı mı götürmüş olacaklar?
Altı üstü iki soru.. Bir de imza örneği! Hepsi bu!
Ne var ki bunda, askeri savcı kalkıp İstanbul’a geliyor?..
Ardından başsavcı vekili ile görüşüyor. Arkasından, 5 gündür tartıştığımız bir konuda, Başbakan’ın, GenelkurmayBaşkanı’nın defalarca görüş beyan ettiği bir konuda, bir albayın alınacak iki satırlık ifadesi erteleniyor!
Hani şöyle bir durum olsa; askerî savcıya da, başsavcı vekiline de hak vereceğim.
Örneğin kanunda bir düzenleme olsa, “İfadesi alınan şüpheli, hemen tutuklanır veya serbest bırakılır.Serbest bırakılan şüpheli, daha sonra aynı suçtan bir daha tutuklanamaz!”
Evet, böyle bir düzenleme olsa; “Şüpheliden bir defa ifade alma hakkı var. Şu an deliller yeterli değil. O bir defa ifade alma hakkı da, henüz deliller yeterli olmadığı için zayi edilmesin” denilse, savcılara hak vereceğim..
Ama böyle bir düzenleme yok ki!
Bugün ifadesini alırsınız. Bırakırsınız. Yarın bir daha çağırırsınız, bir daha bırakırsınız. Üçüncü gün bir delil bulursunuz, ifadesini alır, tutuklanmasını istersiniz! Bunların hepsi mümkün.. Hepsi kanuna uygun uygulamalar!
Dolayısı ile, elinizde delil olduğu müddetçe, şüpheli kişiyi defalarca ifadeye çağırabilirsiniz. Ve soruşturmanın safhasında temin ettiğiniz belgeye göre de, dün serbest bıraktığınız şüphelinin, bugün tutuklanmasını isteyebilirsiniz!
Ama Dursun Albay’ın ilk ifadesini aldığı anlaşılan askerî savcılık, ne hikmetse, sivil savcıya ifade verilmesini istemiyor!
İfade verilince, ne olacaksa!? Kimler okka altına gidecekse? Daha başka kimlere ne olacaksa!
Evet soralım askeri savcıya..
Hatta askerî savcıya da değil, direkt Genelkurmay Başkanı’na..
Soralım ve cevabını bekleyelim, “Nedir, Dursun Albay’ın, iki gün öncesinden çağrılmasına rağmen, sivil savcıya ifade vermekten kaçınmasının sebebi?”
Ve daha önemlisi, bu ifadeden kaçınma işleminin takipçisi, niçin şüphelinin kendisi veya özel avukatı değil de, Genelkurmay’ın askerî savcısı?
Askerî savcı, Genelkurmay Başkanı’na bağlı..
Dolayısı ile biz de soruyu GenelkurmayBaşkanı’na yöneltmiş olalım..
Dursun Albay’ın, her kelimesi bin altın mıdır, nedir ki böyle kaçırılıyor?
Bir sorum daha var, Dursun Albay şu an nerede? Askerî savcı ifadesini aldığına göre, ya tutuklanması için mahkemeye sevketti. Ya da serbest bıraktı..
Evet soralım, niçin bu aşamalar açıklanmıyor!
Ve kritik soru: “Dursun Albay şu an nerede, kendisine neler yapılıyor?”
VAKİT