Taksim Meydanı’nda Erdem Gündüz’ün başlattığı ‘Duran Adam’ eylemi, duran adamların eylemine dönüştü. Meydan’da, özellikle de akşamüzeri, iş çıkışı, giderek kalabalıklaşan ‘duran adam’lar! Çoğu sessiz, öylece ayakta! Sessizliğin ve duruşun da bir başkaldırı olabileceğini göstermek isteyen insanlar bunlar…
[Benim dokuz yaşında, cin gibi bir torunum var: Mercan! Bu eylemler sırasında, ‘sessizlik bir amaçtır, büyükbaba!’ demişti ve sanırım, ‘Duran Adam’, bu kadar anlamlı bir biçimde, ancak böyle özetlenebilirdi!]
Eylemsiz [ve elbette sessiz!] duruşun da bir eylem oluşunun, bir tarihi var. Bu, mesela, 10 Kasım sabahlarında, saat 09’u beş gece, siren sesleriyle başlayan ve meydan ya da sokak ve caddelerde görülen bir saygı ve anma duruşu olabileceği gibi, Erdem Gündüz’ünki türünden, barışçıl bir protesto duruşu da olabilir. Sessiz ve eylemsiz bir duruş!
Ben varsayımlar üzerinden ahkâm kesmeyi, bir üslup olarak hiç benimsemedim. Ama gene de, aklıma, bir varsayım olarak değil de bir tahmin olarak şu da gelmiyor değil: Acaba, 31 Mayıs sabahı saat 05.00 sularında, Gezi Parkı’ndaki çadırlarında uyuyan direnişçilere, şiddetle müdahale edilmeseydi, direniş eylemleri de bu kertede şiddetlenebilir miydi? Kamuoyuna hâkim olan genel kanı, şiddetin şiddeti çağırdığıdır! Bu müdahale olmasa, belki de direniş, tıpkı Erdem Gündüz’ünki gibi barışçıl bir eylem biçimine dönüşebilirdi. Kimbilir!
[ ‘Orantısız güç’ kavramını iki nedenden dolayı sevmiyorum. Birincisi: Orantının, ancak nicelikler arasında kurulabildiği için; ikincisi, ‘orantılı güç’ün ölçütünün ne olduğunun bilinmediği için!. Dikkat ettiyseniz, ‘aşırı şiddet’ demedim: Çünkü ‘şiddet’ kavramı, yeterince şiddet içeriyor zaten! ]
İlk ‘duran adam’ Erdem Gündüz’ün Taksim Meydanı’nda başlattığı eylemin, 10 Kasım sabahları, saat 09’u beş geçe Taksim Meydanı’nda saygı ve anma duruşuna geçme eyleminden esinlendiğini düşünüyorum. İlk günkü fotoğraflarına dikkat ettiyseniz, Erdem Gündüz’ün yüzü Atatürk Merkezi’ne, AKM’nin cephesine asılmış iki büyük Türk bayrağı arasındaki devâsâ Atatürk posterine dönüktü.
Öyleyse ilk ‘duran adam’ın bu eylemini, sadece iktidara ve elbette özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik barışçıl bir protesto eylemi olarak okumak, doğru, fakat eksik okumak anlamına geliyor. Aslında bu eylem, bir protesto olduğu kadar, bu protestonun mahiyeti hakkında da bir fikir vermektedir: Kemalizm adına yapılmış bir protesto! Erdem Gündüz’e sonradan katılanların tümünün Kemalist bir hassasiyeti öne çıkarmak amacıyla, bilinçli olarak ‘duran adam’ olmayı seçtiklerini söylemek ne kertede doğru olur;- bilemiyorum? Ama bana şurası çok açık görünüyor: Erdem Gündüz’ün ‘duruş’ biçiminin, eylemini gerçekleştirmek için seçtiği konumun ve asıl önemlisi, o duruşa refakat eden sessizliği ile elbette polisin çantasını açıp denetlemesi karşısında öylesine ilgisiz ve eylemsiz kalışının, kendisini sanki 10 Kasım sabahı, Anıtkabir’de saygı duruşunda buluyormuş gibi göstermeyi ve protestosunun, Kemalizm adına yapılmış bir protesto olarak idrak edilmesini amaçladığını ortaya koyuyor.
Bilmem, yanılıyor muyum? Ama ‘duran adam’ın bende ilk yaptığı çağrışım, 10 Kasım sabahlarının saat 09’u beş geçe’si oldu! Bu duruş, sanki ‘esas duruş’a yakın bir duruş gibi geldi bana!
ZAMAN