Batılıların Dünyayı Kurtarma Merakı
Batılılara göre dünyayı ancak kendileri kurtarabilirdi ve son yüzyıllarda bu uğurda epey mesafe kat ederek milyonlarca mazlumu dünyadan kurtardılar. Süpermen, Betmen gibi süper kahramanlarda batının dünyayı kurtarma aşkının sanal kahramanları, realitede batırsalar da, hayalitede dünyayı kurtarma da bayağı başarılar.
Aslında batılılar dünyayı kurtarmak sevdasından bir vaz geçseler, dünya kurtulmasa bile, şu andakinden çok çok daha iyi bir duruma geleceğinden şüphe yok. Zaten dünyada ve son yüzyılda Türkiye’de insanlar batılı ve (efendilerinden daha şedit) batıcı kurtarıcılardan çektiklerini kimseden çekmediler.
Dünyayı Kim Kurtaracak?
Kestirmeden konuya girelim. Dünyayı ancak, dünyayı değil, ahiretini kurtarma kaygısında olanlar kurtarabilir. Bir paradoks gibi görünüyor ama, hem makul hem de gerçekçi. Üstelik, muhtelif ayetlerde pekiştirilerek vurgulanmış ilahi bir vaat.
Bu gerçeğin hikmeti şu. Dünyanın peşinde olanlar, dünyayı değil, dünyalıklarını kurtarma derdinde olabilirler ancak ve kaçınılmaz olarak dünyayı batırma yolunda ilerlerler. Lakin dünyayı değil, ahiretini kurtarma derdinde olanlar, kendilerine ahiretlerini kurtarabilmeleri için dünyayı kurtarma yolunda çaba sarf etme görevi verilirse, bu yolda ciddi başarılara imza atabilirler.
Konuyu bir misalle açıklamaya çalışalım. Oyunla gerçek hayatı ayırt edemeyip, oyunu gerçek olarak algılayan çocuklar oyun oynarken, oyunu kazanmak için adeta kendilerini parçalar, rakiplerine ve kendilerine zarar dahi verebilirler. Gerçek hayatla oyunu çok iyi ayırt eden büyükleri ise, çocukların oyunlarını kendilerine zarar vermeyecek şekilde oynamaları için uygun zeminleri hazırlayarak ve gerektiğinde müdahale ederek, oyun esnasında zarar vermelerini önlerler.
Allah Merkezli Ahiret Hedefli
Bu gün batılıların ve batıcıların ideolojileri, halkımızın ise hayat gerçeği, ben merkezli ve dünyalıklar hedefli olmasıdır. Yani çocukların kendilerini oyuna kaptırmaları gibi hayatlarını geçici imtihan araçları olan dünyevi hedeflere kaptırmışlardır. Bu nedenle dünyayı kurtarma iddiaları en hafif ifadeyle gaflettir.
Gerçekten iman etmiş kimseler ise, Allah merkezli ve ahiret hedefli bir hayat yaşarlar. Bunlar için dünya ve dünyalıklar bir hedef değil, Allah’ın rızası ve ahireti kurtarmak için bir araçtır. Böyle olanlar bu aracı objektif nesnel olarak kullanıp, dünyayı kurtarabilirler.
Tıpkı kendilerini oyuna kaptırmış olan çocukların yanındaki büyükleri konumunda olup, dünyalık peşinde olan insan ve toplumların bir an önce büyüyüp ahiret kaygusuna düşmeleri için çaba sarf ederken, bu seviyeye gelene dekte, kendilerine ve birbirlerine zarar vermeden, meşru sınırlar içinde meşru dünyevi amaçlarını gerçekleştirmeleri için uygun zemini hazırlar ve gerektiğinde müdahale ettikleri gibi, gayri meşru amaçlardan men ederler.
Kelin Merhemi Olsa Başına Sürer
Sadece batılılar ve batıcılar değil, bilumum İslamcılar olarak bizlerde dünyayı kurtarma derdindeyiz, bize imanımızın gereği olarak, ahiret hayatımızı kurtarmamış için tevdi edilmiş hak bir görev olarak. Buraya kadar tamam ama, bundan sonrasında sorun var gibi geliyor bana.
Bizler acaba gerçekten Allah merkezli ve ahiret hedefli bir hayat mı yaşıyoruz? Oyun oynayan çocukların yanında bulunan büyükleri gibi miyiz, yoksa bizlerde Allah’ı ve ahireti unutup, İslam adına dünyayı kurtarma hak hedefini dünyevi bir ideoloji, bir oyun haline getirerek, çocukların oyunlarına birer rakip olarak mı dahil olduk? Batı ve batıcılar dünya hayatını oyun haline getirirken, bizler dinimizi mi oyun haline getirdik yoksa?
Eğer gerçekten sadece ahiret kaygısıyla dünyayı kurtarma çabasında olursak, bu uğurda attığımız doğru adımların mutlaka güzel ürünler vermesi gerekiyor. Nitekim 14.İbrahim Suresi 26 ayet, kelimeyi tevhidi içselleştirenlerin her daim güzel meyveler verdiğini beyan ediyor.
Nereden Çıktı Bu IŞİD, ŞİID ve FETÖ?
Gel gör ki İslam ve Allah adına dünyayı kurtarma adına ortaya çıkan kişi ve gruplardan çoğunun yaptıkları iddialarıyla hiç uyuşmuyor. Hele Işid, Şiıd, Fetö ve benzeri grupların yaptıkları, batılıların dünyayı kurtarmak adına yaptıklarını aratmıyor.
Öyle veya böyle, bu garabet yapılar bizim mahalleden çıktılar, çıkıyorlar ve çıkacaklar gibi görünüyor. Bu durumda kendimizi sorguya çekmemiz gerekmiyor mu, biz nerede hata yaptık – yapıyoruz diye? Bir yerlerde ciddi hatalar olduğu kesin. Acaba hata bizim Allah merkezli ve ahiret hedefli bir hayat yaşama konusunda sorunlu oluşumuzdan kaynaklanıyor olabilir mi? Bu gün Işid, Şiıd ve Fetö’nün düştüğü duruma, yarın bizim mahalleden çıkan başka birilerinin düşmeyeceğinden emin miyiz?
Mesele Öncelikle Siyasi Değil İmani!
Sorunumuzun temelinde bu var gibi görünüyor. 14.İbrahim Suresi 25’ten 29’a kadar olan ayetlerde anlatılan tayyib kelime üzere yükselen kökü üzere sağlam ağaç olmazsak, her daim taze meyve veremez, Işid, Şiıd ve Fetö gibi habis köksüz ağaç olur ve ancak acı bir meyve verir ve kaybolup gideriz.
Sen onları meyvelerinden tanırsın yazar İncil’de, evet çok açık Işid, Şiıd ve Fetö gibi zehirli meyveler tayyib sözün değil, habis sözün meyveleri, bu çok açık. Bu insanlarda, hak bir sözle kalkarak batıl işler yapanlar; 2.Bakara Suresi 204’ten 206’ye kadar olan ayetlerde bahsedilenler gibi, ıslah edeceğim diye kalkıp bu kez de din adına ifsat eden ve ladini ifsada meşruiyet kazandıranlar, mensuplarından bir kısmı hatta çoğu bunu hedeflemese bile. Bu yapıların içinde, oranlarını kestiremesek te, gazabı hak edenler olduğu gibi, delalete düşenlerde mevcut.
Ama netice değişmiyor. Sen aksine inansan ve iddia etsen bile bıçak keser. Sen ameliyat etmeye dair iyi niyetle hareket etsen bile, cerrah olmadığın için adamı ameliyat edeyim derken öldürürsün kaçınılmaz olarak.
Dünyayı Kurtarmak İçin 2 Şart
Yüce Allah 2.Bakara Suresi 204’den 206’ya kadar olan ayetlerde ıslah edeceğim diye ifsat edenlerin, kurtaracağım diye batıranların vasıflarını açıklamakla kalmıyor, 207. ayette ancak Allah’ın rızası için kendisini feda edenlerin dünyayı kurtarabileceğini, ıslah edebileceklerini bildiriyor.
Yine 4.Nisa Suresi 58 ve 59. ayetlerde emaneti ehline verin ve emanet verdiğiniz sizden olan ulul emre itaat edin diyor Yüce Allah. Emanete ehliyet için 2 şart var, liyakat ve samimiyet. Dünyayı kurtaranların samimiyeti, kendilerini Allah yolunda feda edebilecekleri yakini bir ahiret imanına sahip olmaları ile söz konusu olabilir ancak. Böyle yakini bir imana sahip olanlar, oyun oynayan çocukların yanındaki büyükleri gibi olabilirler ve oyuna kendilerini kaptırmadan, çocukların kendilerine ve birbirlerine zarar vermeden oyun oynamalarına yönelik tedbirleri alabilirler.
Liyakat ise, işlerinin ehli olmaları ile. Samimiyet olsa bile, eğer o işe liyakatı yoksa, yine fayda yerine zarar verir. Tıpkı neşterin dürüst ve usta cerrahın elinde hayat kurtarırken, kendini cerrah zanneden iyi niyetli kişinin elinde hayat alması gibi. Samimiyet ve liyakat bir araya geldiğinde formül tamamlanıp, hidrojen ve oksijenden hayat veren su oluşur. Bu birleşim oluşmazsa, her biri kendi fonksiyonunu yapabilir ancak.