Dünyayı ahlaksızlar yönetiyor

MUSTAFA ÖZCAN

Reagan'lı yıllarda Reagan, Kaddafi ve emsalleri kastedilerek 'dünyayı deliler yönetiyor' denmişti. El Hakim Biemrillah gibi deli yöneticiler bir zamanlar dünyaya gelmişler ve dönemlerine damgalarını vurmuşlardı. Bazen de iktidarların dümenine Haccac ve Stalin ve Hitler gibi anormal ve zalim tabiatlı yöneticiler kuşağı geçiyor. Yeni devre ve dönem ise galiba ahlaksız yöneticiler devresi. Sıra delilerden ahlaksızlara geçti. Bunlar arasında ilk akla gelenlerden ve başı çekenlerden birisi İtalyan Başbakanı Berlusconi. Bir zamanlar eli terlilerle tokalaşmaktan nefret ettiğini söylemişti. Ardından da Obama'nın rengine takmıştı. Ama suratına baktığınızda kanı çekilmiş mumya tipli birisiyle karşılaşıyorsunuz. Adeta plastikten bir surata sahip. Müstehcen fıkralar dilinden eksik olmuyor. Dervişin fikri neyse zikri de odur hesabı. Hatta bir defasında eşi bağlamında Rasmussen'in yakışıklılığını dile getirmişti. Adam bütün ahlaki kayıtlardan azade. Bunlar, fazilet kırıntılarını bitiren son adamlar. Nitekim, Il Sole 24 Ore gazetesi bu olayı İtalya'da faziletin bitişi (Virtually dead) olarak tanımlıyor. Son günlerde yine bir skandalla gündeme geldi. Henüz 18' yaşına girmemiş (olaydan sonra girdi) eskort kızlardan birisiyle adı çıktı ve özrü ise kabahatinden daha büyük oldu. Veya ölümü göstererek insanları sıtmaya razı etmek istedi. Eşcinsel olacağına kadın düşkünü olmasının daha yeğ olduğunu söyleyebildi ve bununla da kalmadı istifa yönündeki bütün çağrılara kulağını tıkadı. Fas asıllı eskort kız Berlusconi ile bunga bunga oynadıklarını söyledi. Skandalın ikinci boyutunu ise hırsızlık yapan kızı karakoldan Hüsnü Mübarek'in akrabası diye kurtarması temsil etti. Yani skandal içinde skandal. Lakin pişkinlikte artık sınır tanımıyor. Bu da aslında Batı demokrasilerinin çöküş trendine girdiğini gösteriyor. Batı artık idiokrasi (demokrasi çılgınlığı) dönemini yaşıyor. Demokrasi kendi kendini yiyip bitiriyor. Zira denetim mekanizmasını kaybetmiş durumda. Bundan dolayı Gorbaçov'un ifadesiyle, ülkeleri artık seçilmiş otokratlar ve klikler, oligarklar yönetiyor.

Bu ahlaksızlardan birisi de Putin'dir. Kadın düşkünlüğü ve ahlaksızlığı ayyuka çıkmış durumda. Hem eli hem eteği kirli bir adam. Bundan dolayı gençler kendisine doğum gününde müstehcen bir takvim hazırlamış ve hediye etmişler. Onun döneminde kızıl ajan diye tanıtılan Rus ajanı kepazelik yapıyor ve ekranda cinsellik konularında uzmanlık dersi veriyor. Başbakan da ajanı da aynı telden çalıyor. Daha önce Putin'e danışmanlık yapan Gorbaçov ilk defa Putin ve ekibindeki istibdat eğilimlerini nazara verdi ve ülkeyi yönetmek için Putin ve ekibinin kolay yolu ve otoriter yolu seçtiklerini söyledi. Demokrasi sadece bir şal. Ve işin ilginç yanı ahlaksız yeni siyasi kuşağın bu temsilcileri birbiriyle de sıkı fıkı dost. Berlusconi ile Putin gerçekten de birçok noktada ve özellikle de ahlaksızlık ortak paydasında buluşuyorlar. Sadece içtikleri su ayrı gidiyor. Ahlaksızların yönetimindeki dünya daha güvensiz. Gelecek iyice kararıyor.

Hem siyasi hem de kadın düşkünlüğünde Sarkozy de diğerlerini aratmıyor. Zaman zaman kıskançlık nöbetleri geçirse de Carlo Bruni'den vazgeçemiyor. Üniversite dönemindeki kontrolsüzlük ve azgınlık eğilimleri siyasi hayatında da devam ediyor. Her türlü fazilete savaş açmış durumda. Ve onun döneminde fazilet sembolü ve timsali olan başörtüsü okullarda yasaklandı. Onunla da kalmadı sokaklara sıçradı. Bununla birlikte Sarkozy, 50 yılın en düşük siyasetçi profili haline gelmiş bulunuyor. Fransa'da yapılan kamuoyu yoklamalarına göre popülerliği Bush'un son dönemini andırıyor ve 50 yılın en az popüler ve halk desteğine haiz cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor. Taban desteği yüzde 29'lar seviyesine inmiş. Bush gibi politikalar izleyen Sarkozy de sonunda onun gibi yalnızlaşmıştır. İngiliz Daily Mail gazetesinin yayınlamış olduğu kamuoyu araştırmasına göre Sarkozy, 1958 yılından beri 50 yıldır kırılmayan sevimsizlik rekorunu kırmış. Lakin maalesef Sarkozy'yi getiren de beğenmeyen de yine halkın kendisi. Bu da halkın sağduyusunun arızalı ve nakıs olduğunu göstermektedir. Yani halkın kendisinin durumu da Sarkozy'nin durumundan pek farklı değil. Bu tip liderlere son örnek olarak da Merkel'i vermek mümkün. O da İskandinav ülkelerinden birinde bir tiyatro açılışına gitmiş ama orada açılışa transparan/şeffaf bir kıyafetle katılmış ve akabinde bazı gazetelerin dokundurmasına veya tavsiyesine muhatap olmuştu: Berlusconi ve Sarkozy'den uzak dur! Şaka ya da gerçek; lakin siyasi liderlerde bir ahlak aşınması var. Dünyada demokrasi konformizmin eşanlamlısı haline gelmiştir.

YENİ AKİT