Dünyaya, amuda kalkıp bakarsanız, herkesi elbette ‘öcü’ gibi

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Şu General Büyükanıt, âlem adam..

Geçenlerde, birilerinin kendisinden beklentileri hatırlatılmak istendiğinde, ‘N’apalım yani, amuda mı kalkalım..’ demişti.. 30 Ağustos resepsiyonunda da medya mensublarına, ‘her hareketimizden bir mâna çıkarıyorsunuz, üzerimize gelmeyin, halk tepki gösteriyor..’ demiş; ‘Susalım, halk bizi askerin temsilcisi gibi görüyor.’ diyen Baykal’a paralel olarak..

Her halukârda güzel bir gelişme.. Bu idrak seviyesine başkalarının da gelmesi umulur. Ve amma, General Büyükanıt, resepsiyona hanımlarıyla gelmeyen Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’a protokol gereklerini yerine getirmezken; -Cnntürk’ün dün sabahki bülteninde bildirdiğine göre-, eşiyle gelen Meclis Başkanı Toptan’ı uğurlayışta selâm durmuş ve bu farklı tavrı soran medya mensublarına, ‘Hanımıyla gelmiş.. Karşısında amuda bile kalkarım!.’ diyerek, o deyimi tekrarlamış..

General Büyükanıt, ya bu deyimi çok seviyor, ya da bizzat amuda kalkmayı..

Demek ki, birilerinin hanımları, inançlarının gereği olan örtülerini çıkarıp o mekânlara gelse, Büyükanıt o zaman amuda kalkmakla yetinmeyip, hep, amuda kalkmış vaziyette duracak!.

İyi ki, Gül ve Erdoğan’ın refikaları öyle bir yanlış yapmıyor; yoksa, dünyaya amuda kalkmış bir Gen. Kur. Başkanı örneği verilir.. O zaman mes’elelerin nasıl gözükeceği de açık..

30 Ağustos merasimlerine de, resepsiyonlarına da DTP Gn. Başk. Ahmet Türk ve dahası, Meclis Başkanlık Divanı üyelerinden DTP’li olanlar da davet edilmemiş.. Ahmed Türk de, bunun üzerine ‘asıl bölücülük yapanların kim olduğu’nun sorgulanmasını istiyor..

Ülkede hukuk devleti anlayışı hâkimse, ‘suçsuz ceza’ ve ‘cezasız suç olmaz’. Kanunen cezalandıramadığın bir kimseyi suçlu sayamazsın. Adamlar sen ne dersen de, câri hukuk sistemine göre, m.vekili seçilmişler; sadece geldikleri şehirlerin değil, bütün milletin vekili!.. Demek ki, kanûnen suçsuzlar! Sizi Şemdinli Dâvası’nda yargılayamayan hukuk sistemi, onlara da dokunamıyor!.. Subjektif olarak sevmeseniz de, onları objektif olarak, suçsuz kabul etmeye mecbursunuz..

Büyükanıt ise ‘teröristleri muhatab almam..’ diyor.. Erdoğan HAMAS’ı Ankara’ya çağırırken, Büyükanıt, o zaman da B. Amerika ve İsrail rejimi’ne paralel şekilde, HAMAS için ‘terörist’ suçlaması yapıyordu.. ‘Günümüz dünyasının en büyük teröristlerinden Amerikan Başkanı ile siyonist İsrail rejiminin şefleri’nin yaptığı gibi...

KKK. Org. Başbuğ da, ‘DTP’nin davet edilmemesi konusunda, ‘PKK’yı terörist olarak nitelemeyenleri nasıl davet edelim! ’ diyor.. Yani, ‘terörist’ deseler, o zaman da o sözü ‘sözde değil, özde söylemek gerek..’ gibi bir niyet okuması yapacakları tecrübeyle sâbit.. Yani, sizi memnun etmek için, birileri de, Büyükanıt’ın deyimiyle illâ, amuda mı kalkmalı?

Ve yarın, Cumhurbaşkanı Gül, (yani, istemeseniz de kanûnen başkomutanınız), onları Cumhuriyet Bayramı merasimlerine ve resepsiyonuna davet ettiğinde, ne yapacaksınız? (Ki, Gen. Başbuğ, ‘Davet ederler mi bilmem..’ diyerek, psikolojik baskı yapmak istese bile..)

Seçildikten sonraki ilk konuşmasında ‘Bütün vatandaşları kucaklayacağı’ sözü veren Gül, kanûnen suçsuz ve hattâ m. vekili bile seçilen kimseleri ve onların partisini, ‘beraet-i zimmet asıldır’ (aslolan, kişinin suçsuzluğudur) şeklindeki hukuk prensibine göre davet etmelidir..

Resmî bayramların ne kadar bayram olduğu bir ayrı konu; ama, sevinçte ve kederde ortak olunduğunu göstermek için, yapılan bayramlarda kim kimi nasıl dışlayabilir?

Gidiniz İstanbul-Edirnekapı Mezarlığı’na.. Orada, 90 yıl öncelerde İstanbul’u savunmak için gelip, dünya hayatından geçen insanların künyelerine bakınız, mezar taşlarında.. Bingazi’den Batum’a; Bağdad’dan Bosna’ya; Çölemerik (Hakkarî), Dersim (Tunceli), Âmid (Diyarbekr), Musul, Haleb, Şam, Kahire, Mekke ve Medine’den Gazze ve İskenderiye’ye; Kerkük, Kırcaali ve Gümülcine, Üsküb ve Trabzon’a; Konya, Tarsus, Manisa, Bursa, İzmir ve Erzurum’a, hattâ Sudan’a kadar, Müslüman coğrafyasının her bir yanından; farklı dillerden, ama, aynı iman ve yürek çarpıntısı ile, onbinlerce insan.. Hayatlarının baharında, onca yoksulluklar içinde, rüyalarında bile görmedikleri İstanbul’u savunmaya koşarken, gerçekte, inançlarının yaşaması için kendi hayatlarını veriyorlardı.

Onların çocukları, birbirlerini hangi ölçüye göre ayırıp dışlayacaklardır; kemalizme göre mi?

Sonra o mücadelelerin, o acıların ve kazanılan zaferlerin üzerine, bir acaib ideolojik kapak konduruldu.. Savaştan sonra, herkesin kendisini ‘Müslüman’ yerine, ‘İttihadçı’ kafasıyla türk sayması şeklindeki dayatmacı kavmiyetçi mantık, kardeşliğimizi zehirledi.. Bu çarpıklık artık terkedilmelidir.. Halkımızın temel harcının ‘İslâm’ olduğu gerçeği ne yapılırsa yapılsın, bertaraf edilemeyecektir ve bu gerçek asla, fedâ ve bertaraf da edilmemelidir..

Asıl bölücüler bu birlik gerçeğini, bu temel harcı göremeyenlerdir..

Tekrar edelim.. Düşmanı asker belirleyemez.. Düşmanı, Millet adına hükmeden güç belirler ve asker de verilen emir gereği, o düşmanla savaşır.. Ve ateş-kes veya barış yapılırsa, asker de savaşmaktan el çeker, bir kan davası güdemez.. Türkiye’de ise, düşmanı, millet adına asker belirliyor ve kimse sesini çıkaramıyor.. Hele de son çeyrek yüzyıldır, bu, daha bir böyle.. Ordu, kendine göre bir düşman ve bir savaş stratejisi belirlemiş; davul hükûmetlerin boynunda, tokmak başkasının elinde.. Bu mantıkla, bu yara bir ‘gangren’e dönüşecektir..

‘Terörist oldukları için’ öldürülen değil, öldürüldükleri için ‘terörist’ sayılan birçok insanın yakınlarının acısını duymadan; resepsiyonlarda, ‘kemalizm’ nutukları çekilerek veya kadeh kaldırılarak mı birlik sağlanır?

‘Kuşatılan 400 kadar teröristin öldürüldüğü’nü anlatan bir medya mensubu, ‘onların cesedlerini bir yere toplayıp film çekelim’ diye başvurduğunda, komutandan ‘Ben buraya leş toplamaya gelmedim..’ diye cevab aldığını övgüyle zikrediyordu, bir tv. ekranında..

Ki, öldürülen ‘terörist’lerin resimleri ilginç.. Sıra sıra dizilmiş, yoksul kıyafetli cesedlerin herbirinin başına bir kaleşnikof konulmuş!..

O ‘gücetapar’ların yapamadığını, Erdoğan’ın son seçimlerde,  acılı bölgenin insanlarını kendine celbederek nasıl yaptığının sırrını, herkesin anlamasını cân’u gönülden dilerim.