Dünkü Dostlar Nasıl Düşman Kampa Transfer Oldu?

Yavuz Bahadıroğlu, bir televizyon programı üzerinden köpürtülen Atatürk’e hakaret tartışmalarını ve konjonktürel kaygılarla omurgasızlaşanları, bukalemunlaşanları değerlendirmiş.

Tutuklanmamı Çok İsteyen Çevrelere...

Yavuz Bahadıroğlu / Yeni Akit

Sizi hayal kırıklığına uğrattığım için üzülmüyorum, aksine seviniyorum: Çünkü siz zaten hayal kırıklıklarına alışkınsınız...

Her seçim öncesinde “Bu kez CHP” diye yırtınır, her seçim sonrasında ise kepenkleri indirip ortadan kaybolursunuz...

Millet size ders üstüne ders verir. Hayal kırıklıklarını üst üste yaşatır...

Her referandum öncesinde CHP-HDP tarafına eğilip o istikamette cesur (cahil cesur olurmuş) tahminler yürüterek milleti etkilemeye çalışmanıza rağmen, oylama sonrasında her zaman elleriniz böğrünüzde kalırsınız...

Tahminlerinizde yanılırsınız. Hayal kırıklığının envaı çeşidini yaşarsınız. Buna rağmen bıkmaz, usanmaz, yeni yanılgılara ve hayal kırıklıklarına doğru istikrarlı bir şekilde yola devam edersiniz.

“Keban’a hayır”la başlar, birinci, ikinci, üçüncü köprülere ısrarla ve inatla karşı çıkar, “Marmaray’a hayır”, “Avrasya Tüneli’ne hayır”, “santrallere hayır”, “Üçüncü Havalimanına hayır” diye diye göbeğinizi çatlatırsınız, ama hiçbirini engelleyemezsiniz: “... kervan yürür!”

Yeni hayal kırıklıklarıyla baş başa kalırsınız.

Bu kez de ben sizi hayal kırıklığına uğrattım. Bunun için özür dileyecek değilim. Oh olmuş! “Din” haline getirdiğiniz kininizde debelenip durun!

Bizim olaya gelince...

Tv. Net’te Mustafa Armağan’la birlikte yaptığımız “Derin Tarih” isimli programın konuğu Süleyman Yeşilyurt’tu. 2000’lerde çıkan ve pek çok gazete ile televizyonda övgüyle bahsedilen kitabında bahsi geçen bilgileri paylaştı. Buna rağmen 16 Nisan yenilgisinin intikam dürtüsüyle harekete geçen FETÖ’cü ve PKK’lı çevrelerin kopardığı kızılca kıyamet sonucu, programa soruşturma açıldı.

Bu arada bazı dost bildiklerimin bilinçsizce koroya katılması, benim açımdan işin en üzücü yanıydı: “Akılsız dostun olacağına akıllı düşmanın olsun” atasözünü bir kere daha hatırladım.

Neyse, zamanı gelince onlarla konuşacağız.

Herkes tıynetinin gereğini yapar.

Savcılığa “sanık” olarak değil, “tanık” olarak davet edildim. İfademi verdim. Elli yıla yaklaşan yazarlık hayatımda ilk kez “hakaret” konulu bir soruşturmanın parçası yapıldığımı söyledim. Bir üzüntüm de bu yüzdendi. Benim anlayışımda, tarzımda, duruşumda hakaretin yeri yoktur.

Hayret ettiğim şu ki, beni bilen, fırsat buldukça kitaplarımla büyüdüklerini söyleyen, hak etmediğim halde bazı vesilelerle bendenize övgüler düzen kimi bakanlar, milletvekilleri ve belediye başkanları bile veryansın edenler kervanına katıldı...

Hatta Meclis Başkanı ile Başbakan, devam etmekte olan bir soruşturma hakkında çok ağır konuştular. AK Parti çevrelerinden tek “geçmiş olsun” telefonu almadım. Bazı belediyeler önceden kararlaştırılmış konferans programlarımı iptal etmekte âdeta yarıştılar. Umurumda değil. Ama böylesine derin bir ürkeklikle siyaset yapılamaz. Değil şehir, insan kendi kendisini bile yönetemez!

“Peki, sana kimse sahip çıkmadı mı?” diye soracak olursanız, iftiharla söyleyeyim ki, her kesimden gençler sahip çıktılar, halkım sahip çıktı; korkmadan, çekinmeden destek verdiler.

Kulaklarına karsuyu kaçanlar da duysun diye yazayım: Savcılık “takipsizlik” kararı verdi. Şükür ki, Türkiye’de hâlâ delillere göre hareket eden hukukçular var.

Şimdi hak arama sırası bende. Kimler tarafından yönetildiğini çok iyi bildiğimiz sosyal medya saldırganları ile medya ve siyaset şuursuzları adalet önünde hesap vermeye hazır olsunlar.

“Eski dost”larla da elbette Mahkeme-i Kübra’da hesaplaşacağız.

Yorum Analiz Haberleri

Camiler Ermeni, Rum ve Yahudilere de satılmış
Sosyal medyanın aptallaştırdığı insan modeli
Dünyevileşme ve yalnızlık
Cuma hutbelerindeki prangalar kırılsın
Batı destekli spor projeleri neye hizmet ediyor?