Abdurrahman Dilipak’ın Yeni Akit gazetesinde yayımlanan yazısı (8 Şubat 2021) şöyle:
“Gelecek” derde “Deva” olur mu?
Bakıyorum da batıdan dayatılan politikalar konusunda AK Parti, CHP, HDP, İYİ Parti ya da diğerlerinin çok büyük çoğunluğunun birbirinden hiçbir farkı yok.
İstanbul sözleşmesini hatırlayın, herkes aynı görüşteydi. Bunun dışında hemen hemen bütün partileri aynı noktada buluşturan bir konu yok.
Bugün seçime girmeyi hak eden 15 parti var: 1- AK Parti, 2- Anavatan Partisi, 3- Bağımsız Türkiye Partisi, 4- Büyük Birlik Partisi, 5- CHP, 6- Demokrat Parti, 7- Demokratik Sol Parti, 8- HDP, 9- Hür Dava Partisi 10- İYİ Parti, 11- MHP, 12- Saadet Partisi, 13- Türkiye Komünist Partisi, 14- Vatan Partisi, 15- Yeniden Refah Partisi.
Mecliste grubu bulunanlar belli: AK Parti, CHP, HDP, MHP ve İYİ Parti. Diğer 10 partinin tamamının toplamının oyu barajı geçecek bir sayıya ulaşmaz.
Davudoğlu’nun Gelecek ve Babacan’ın DEVA Demokrasi ve Atılım Partisi’nin mevcut durumda seçime katılım hakkı olan bir ittifak kurmadan seçime katılması mümkün değil. Öyle anlaşılıyor ki, seçime kadar bu gidişle en az 5 parti daha kurulur. Sonra yeni ittifaklar oluşur. Kim kimden niye ayrıldı, kim kimle neden, nasıl ittifak kurar!..
Davudoğlu ve Babacan’ın ne yapacağı merak ediliyordu, ama sanırım bu konuda toplumun beklentisine cevap veremediler. Davudoğlu’nun “İstanbul sözleşmesi”ni sahiplenmesi, kendi tabanı için tam bir sükût-u hayâl oldu.Uluslararası sisteme karşı bir eleştiri de yok partilerinden. Madem gelecekten söz ediyoruz, mesela Gelecek Partisinin “Great Reset”, “Yeni Normal” dönem hakkında görüşü nedir? “Yeni Uluslararası Düzen” konusunda ne diyorlar. Neuralinklerle “Uzayın işgali”ne karşı neden sessiz kaldılar. “Neuralink” hakkında, “Transhumanizm” konusunda ne düşünüyorlar. Aslında Gelecek adına bu “fütüristik tartışmalar”a katılarak ufuk açıcı şeyler söyleyebilirlerdi. Bu sürece din, hukuk ve ahlak açısından farklı bir bakış açısı getirebilirlerdi. Adının “Gelecek” olması insanın aklına yeni bir dünya, yeni bir medeniyetin inşası konusunda öncülük yapması gerektiğini getiriyor. Yeni Bretton Woods ya da sanal para, kaydi para, rezerv para konusunda ne düşünüyorlar. CoVID ve aşı kampanyası, HES Kodu, PCR testleri konusunda söyleyecekleri bir sözleri yok mu? Babacan’ın da “İstanbul sözleşmesi”, CEDAW, Lanzarote’ye karşı bir açıklamasını duymadım. Zaten AK Parti içindeyken de bu konularda tepki vermemişlerdi.
Peki, Babacan ne diyor bu hususta. Eğer sağlığı FDA/DSÖ, Ekonomiyi IMF/Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankasının politikalarına endeksleyeceksek, bir gözümüzle FED’i ötekisi ile LIBOR’dan ve Kalkınma Ajanslarının ölçümlerine bağımlı bir politika izleyeceksek, parti kurmaya ya da bilim kurulu, politika kurulu filan oluşturmaya gerek yok, yapay zekaya bağlı bir Humanoid daha fazlasını yapar. İsterseniz yardımcınıza Chip takın, Siborg olsun o da yapar aynı işi. Zaten bir de McKinsey’den danışmanlık hizmeti alırsanız, geriye ne kaldı ki!
Bu yapıya Abdullah Gül’ü de katın, Bülent Arınç’ı da ekleyin, ne değişir ki!
AK Parti’den niye ayrıldınız? Birtakım yanlışlardan şikayet ediyor olmalısınız, o yanlışlar olurken ne yapıyordunuz, o yanlışlar nelerdi? Kim, nasıl engelledi?
Bu arkadaşlar kendi geçmişleri ile yüzleşip, bir karar vermeliler. Davudoğlu ve Babacan neden birlikte hareket etmiyor. Bu dünden gelen bir ayrılık mı, hedeflerde ayrılık mı? Her ikisi arasındaki alameti farika ne.
Düne dair bir hesaplaşma yok. Geleceğe ilişkin farklı bir beklenti yok. Peki farklı tabanlardan mı oy istiyorlar. Kadroları birbirine ne yakın ne de ayrı. İkisi de “lider partisi”!. O dönem bitti, ne ideoloji, ne lider, yeni bir yöntem bulmak gerek. O kurtarıcı, karizmatik lider döneminin sonuna geldik! Biri ekonomiyi önceliyor, bir diğeri dış politikayı, her ikisi de gençliği hedef almış geleneği reddetmeyen, ama farklı ve yeni bir Türkiye’den söz ediyorlar ama o yönde bir gelecek vizyonu, gelecek tasavvuru sunamıyorlar, hep eski normal dönemin kavramları ve kurumları ile açıklamaya çalışıyorlar dünyayı. ABD seçimleri sırasında yaşananları, AB ülkelerinde yaşananları gördünüz, hangi Demokrasiden söz ediyorsunuz. Globalistlere göre Demokrasi artık dünde kaldı. Globalistlerin sözlüğünde “Eski insan” yok artık, siz hangi Halktan söz ediyorsunuz. Savunduğunuz “İstanbul sözleşmesi”, “Toplumsal cinsiyet”ten söz ediyor. Bu fıtrata açık ve kaba bir meydan okumadır aslında. Bu akıl, dindar, ahlaki bir akıl olamaz. Bu akıl din ve ahlaktan söz edemez. Fıtrattan, nesil emniyetinden söz edemez. Lut kavminin helakine sebeb olan bir fitneyi görmezden gelemez! “Din, ahlak ve gelenekten bağımsız BİREY”lerin hiçbir değere sadakati olmayacaktır. Cinsiyeti bile GENDER şeklinde LGBTIQ+ olarak tanımlanan, “cinsiyetsiz bir toplum”dan söz edilirken sessiz kalanlar ve bu işi savunanlara insanların cevabı sert olacaktır.
“İstanbul sözleşmesi” “bal’a katılan ağu”dur. Cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir. İlk seçimde, maske, aşı, Chip, 5G ve İstanbul sözleşmesinin gölgesi sandığın üzerinde olacak! Benden söylemesi. Unutmayalım ki, bu dünyada sadece yapıp-söylediklerimizle değil, yapıp-söylemediklerimizden de hesaba çekileceğiz.
Bakalım “Gelecek Partisi”, dertlere “DEVA” olacak mı? Bir atılım yapacaklarsa ne yönde yapacaklar! Böyle giderlerse geçmiş olsun! Selâm ve dua ile.