Dün patronuna, bugün çırağına...

Ali İhsan Karahasanoğlu

Önceki gün patronuna anlatmıştık. Şimdi de çırağına anlatalım.. Çünkü ikisinin de taktikleri aynı.. Söyledikleri aynı..

Patronu diyordu ki, “O zamanki başbakanın, tankları yürüten paşaları görevden alması lazımdı. Bu olsaydı biz onu da haber yapardık.”

Böylece, sahibi olduğu medya organlarının, hiçbir kusuru olmaksızın, 28 Şubat sürecinde sadece habercilik yaptığını ileri sürüyordu, büyük patron..

Şimdi de çırağı Ertuğrul Özkök diyor ki, “Milli Güvenlik Kurulu, o gün ülkenin kaderi ile ilgili bir dizi karar almıştır. Bu kararların altında dönemin cumhurbaşkanının, başbakanının, bazı bakanlarının ve komutanlarının ‘ıslak imzası’ bulunmaktadır. (..) Şimdi soruyorum. Bugün birer suç olarak sunulan o kararların altındaki ıslak imzalar ne olacaktır? Adli Tıp’a veya TÜBİTAK’a gönderilip sahte raporu mu alınacak?Bu imzaları atanlardan hiç hesap sorulmayacak ama bunları haber yapanlardan, bunlar hakkında yazı yazanlardan, o günlerde askerlerin düzenlediği brifinglerde söylenenleri haber yapanlardan hesap sorulacak?”

Gerçekleri tersyüz etmeye bakın.

Çarpıtmanın rezilliğine bakın..

Baskın çıkma yüzsüzlüğüne bakın..

Erbakan Hoca imzalamış.. Beyefendi de haberini vermiş.. Suç varsa, Erbakan Hoca’nın imiş! Gazetecinin değil.

Buyrun, gazetecinin kendi gazetesinden, o imzanın nasıl atıldığını gün gün verelim, bakalım birazcık utanacak mı çırak Ertuğrul..

Başka gazetelerden falan değil. Kendisinin genel yayın yönetmeni olduğu Hürriyet’ten.. Yani kendisinin attığı manşetlerden.

Tarih 1 Mart. 28 Şubat toplantısının hemen ertesi günü.. Hürriyet logosunun hemen yanındaki başlık şöyle: “Erbakan son dakikaya kadar önlemek istedi..”

Sen yapmışsın bu haberi, Ertuğrul.. Hani diyorsun ya bugün, “Karardaki ıslak imzaların sahibi ne olacak” diye..

Bak, kendin söylüyorsun, “son dakikaya kadar bir çıkış yolu aradığını. Hemencecik imzalamadığını.”

Bununla da kalmıyor iş.. 3 Mart tarihli Hürriyet’in manşeti ise şöyle: “Hoca direniyor.”

Demek ki ne imiş, Ertuğrul? “Hoca direniyor” imiş. Senin ve patronunun, bugün suçlu gibi gösterdiğiniz, “Paşaları görevden almadılar. Hemen imzayı bastılar” diye anlatmaya çalıştığınız Erbakan Hoca, nasıl direnmiş, kendi gazetenizden okuyun bakalım...

Takdiri ilahiye bakın ki, o günlerde askerlerden aferin almak için, Erbakan Hoca’nın direndiğini yazıyordunuz. Erbakan’ı böylece hedef gösteriyordunuz. Ama şimdi, dün aferine sebep olan o başlıklarınız, bugün suçunuzun delili olacak..

Dahası da var.. 4 Mart tarihli Hürriyet’in manşeti de şöyle: “Ya uy, ya çekil.”

Evet, bu ahlaksız başlığı da atmışsınız, Ertuğrul efendi.. Bu başlığı okuduktan sonra, bir daha dünkü yazını oku ve utan Ertuğrul efendi..

Bu ülkenin çocuklarına söylediğiniz yalanlardan, yaptığınız çarpıtmalardan utan..

Devamı var ahlaksızlığın.. 5 Mart tarihli Hürriyet’in manşetini okuyalım: “Altı milyon imza.”

“Hürriyet’te durum değişmiş mi? Halktan da bahsediliyor. Yoksa yanlıştan dönmüşler mi? Acaba askerin baskısına destek vermekten vaz mı geçmişler” diye ümitlenmeyin hemen.

Spottan anlaşılıyor, darbecilik histerisinin devam ettiği: “30 milyonluk bir kitleyi temsil eden, 6 milyon üyeli, Türkiye’nin en büyük 3 işçi ve esnaf konfederasyonu, Milli Güvenlik Kurulu kararlarına tam destek verdi.”

Ve final.. 6 Mart tarihli Hürriyet’in manşeti şöyle: “Aynen imzaladı.”

Spotu da Ertuğrul’un ve patronunun bugünlerde yaptığı savunmaları çöpe attıracak cinsten: “Erbakan 5 gündür sürdürdüğü direnişten dün vazgeçerek, MGK kararlarını imzaladı. Gözler bugünkü Bakanlar Kurulu’nda.”

Ve iç sayfada, Hürriyet’te bir haber daha.. Dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın resmi altında; “Türk basını ile iftihar ediyoruz.”

Tüm bu manşetlerden sonra, bir daha anlatır mısın Ertuğrul Bey, “Islak imza” muhabbetini. Söyle bakalım, Verdiğim Hürriyet’in manşetlerini, Tübitak’a mı, Adli Tıp’a mı, hangisine gönderip inceletelim?

Ertuğrul Bey, dünkü yazısını, şöyle bitiriyor: “Sakın bana, ‘Bu imzaları baskı altında korkup attık’ demeyin. Sakın ha... Siz o korku bahanesine sığınırsanız, bugün birileri de çıkıp size şunu söyler: ‘Kardeşim, siz elinde polisi olan hükümet üyeleri, o gün korkup da imza attıysanız; ben de gazeteci olarak korktuğum için yazdım.’”

Hürriyet’in manşetleri, korkup da mı başlık atmışsınız, yoksa seve seve mi, kendini ele veriyor Ertuğrul.

Bence bundan sonra, yazı yazmadan önce, attığın başlıkları bir oku.. Ki, daha mürekkebi kurumadan, yalanlanmasın..

Hem savcıya vereceğin ifade için, çok faydası olur..

Sonra diğerleri gibi, “Suçum ne bilmiyorum” diye bağırırsın. Şimdiden aç o başlıkları, oku.. Eminim, sen de rahatlayacaksın. Savcıyı da rahatlatmış olacaksın.. “Yemişiz bir halt. Yatalım bari” diyeceksin..

YENİ AKİT