DTP kapatılırsa ne olur?

Bejan Matur

Güneydoğu'da yapılan seçimlerde seçmenin DTP ile AKP arasındaki tercihi Devlet ile PKK arasındaki tercih olmaktan çıkmalı. Eğer DTP kapatılmazsa bu seçimlerden başlamak üzere, önümüzdeki süreçte AKP ya da başka bir parti ile DTP arasında yapılan tercih Kürt sorununa demokratik çözüm öneren liberal sağ bir parti ile demokratik çözüm öneren sol bir parti arasındaki tercih haline gelir ki zaten böyle olmak zorunda.

Ahmet Türk, Diyarbakır Cezaevi'nde kendisine işkence altında zorla öğretilen marşları bugün hâlâ uykusundan sıçrayarak hatırlayan bir siyasetçi. Türkiye'nin yüzleşmezse asla temiz bir gelecek kuramayacağı ünlü cezaevinde zorla öğretilen 56 marşı şöyle anlatıyor: "Cezaevinden çıktıktan sonra köyüme gittim. Şafakta uyanıyordum köyün etrafı panzerle sarıldı diye. Evimde bile geceleri uykuda ayağa kalkıp marş okuyordum dayak korkusundan." Şiddetin cehennem yüzünü Diyarbakır cezaevinde görmüş olan Ahmet Türk bugün şiddete, teröre destek verdiği iddiasıyla kapatılmak istenen DTP'nin savunmasını yapmaya hazırlanıyor. Açıklamalarında, kapatma istemine 'şiddeti teşvik eder' diyerek karşı çıkacağını söylüyor. Bu tavrı siyasetin ve kamuoyunun bir mesaj bir çığlık olarak görmesi gerekir. Çünkü bu sözlerin satır aralarında 'şiddeti destekleyenler parti kapansın istiyor' demek var. Ahmet Türk'ün bu çığlığına destek verilmesi için pek çok sebep sayılabilir ama en hayati olan; siyasetin Güneydoğu'da normalleşmesinin zorunluluğu. Bu nedenle davayı görecek olan Anayasa Mahkemesi görevleri arasında olmadığı halde AKP davasında göstermiş olduğu siyasi basireti bu konuda da göstermeli. Çünkü bu kapatma davası yerel seçimler öncesine tarihlenen gündemiyle bütün dengeleri belirleyebilecek özellikte ve içerikte. Sadece bu açıdan bakıldığında dahi normal ve sıradan bir dava olmadığı görülecektir. Seçim sürecinde bütün kesimler için karşılıklı bir manevra alanı oluşturan içeriğiyle bazı kesimlerin elinde ciddi bir enstrümana dönüşebilecek kapasitede bir dava. Üstelik bu davada daha öncekilerde olduğu gibi mahkemeyi yönlendirmek, etkilemek için Avrupa Birliği'nden ciddi bir tepki de gelmeyebilir. Bu nedenle sonuç olağanüstü önemde siyasi bir karar haline geliyor. Seçimin sadece sürecini değil, sonuçlarını da doğrudan etkileyebilecek bir karar. Anayasa Mahkemesi'nin bölgede güçlenmesini istemediği bir başka siyasi partinin önünü kesmek için kapatma kararı alması siyaseti siyaset olmaktan çıkaracaktır.

Ahmet Türk, savunmasını 'DTP kapatılırsa şiddet çoğalır' tezi üzerine kurmakla çok önemli bir mesaj veriyor. Sadece bu uyarı dahi Türk'ü can-ı gönülden desteklememize yetebilmeli. Diğer yandan DTP'nin savunmasını dayandırdığı Venedik Kriterleri'ne öncelikle partinin şahin kanadının uymasını beklemek de başka bir yanı meselenin. Elbette yaşanan süreç dikkate alındığında DTP'nin bilinen kriterlere uymayan çok sayıda açıklaması var. Emine Ayna gibi bazı isimler açıklamalarıyla sanki özel olarak Venedik Kriterleri'ni çiğnemek üzere Meclis'te bulunuyorlar! Şiddete açık övgü ve devamında söylediği pek çok şey bu kriterlerin yok sayılmasıyla ilgili, fakat işi bir kör dövüşüne dönüştürmemek için DTP'nin içindeki ılımlı kanadın açıklamaları göz önünde bulundurulmalı. Açık ki DTP kendi içinde Venedik Kriterleri'ne uyum tartışması yaşıyor. Bu anlamda savunmayı Ahmet Türk'ün yapacak olması siyasete ve kamuoyuna olumlu bir kapı aralıyor. Çünkü DTP'nin kapatılmaması Kürt siyasetinde demokratik eğilimleri güçlendirir. Böylesi bir karardan Kürt siyaseti güç kazanır. Parti kapanırsa DTP'nin ılımlı kanadı tasfiye olur. Kapatma kararı şiddeti bitirmediği gibi Kürt siyasetindeki ılımlı kanadın da tasfiye olmasına yol açar. Anayasa Mahkemesi'nin tüm bunları göz önünde bulundurması ve Ahmet Türk'ün siyasete ve kamuoyuna verdiği mesajı doğru algılaması gerekiyor.

Geçtiğimiz günlerde kamuoyuna yansıyan Doğu Ergil imzalı Kürt raporunun sonuçları da bu durumu bir zorunluluk olarak dayatıyor. DTP'nin en güçlü olduğu yerlerde dahi 'PKK bir terör örgütü müdür?' sorusuna verilen cevaplar: Evet diyenler % 24,4. Hayır diyenler % 29,3. Bir fikrim yok diyenler % 46,3 şeklinde. Sıradan vatandaş sosyolojik ya da akademik bir düşünce belirtmeyeceğine göre, 'PKK bir terör örgütü müdür?' sorusunu, 'PKK'yı destekliyor musunuz?' şeklinde algılar. Bu nedenle varılan sonuçları bir yerel seçim anketi olarak görmek gerekiyor. Bu raporun en çarpıcı sonucu DTP'nin güçlü olduğu yerlerde kararsızların sayısının % 46,3'lerde çıkmasıdır. Son 30 yılda bölgede yaşanan şiddetin doğrudan muhatabı olanlar artık belli ki şiddeti bir seçenek olarak görmüyorlar. Fikri olmayanların sayısının bu kadar yüksek olması her iki tarafa mesaj niteliğinde. Bu çoğunluğun gözünde gerek devlet, gerekse DTP şiddeti dışlayan çözümler sunmak zorunda. Kürtler siyasette yeni seçenekler arıyor demek ki. Bölgede siyaset şu ana kadar seyrettiği marjinallikten uzaklaşıyor. Kürt hassasiyetlerinin farklı şekillerde de dile gelebileceğine dair bir kanaat gelişiyor tabanda. Kararsız ve evet diyenlerin oranının % 70'lerde çıkması bölgede yaşayanların gözünde siyasetin tek merkezden belirlenen bir gerçeklik olmaktan çıktığını gösteriyor. Bu demek ki, şiddet o bölgede yaşayan herkes için daha az kabul edilen bir gerçeklik artık.

Güneydoğu'da yapılan seçimlerde seçmenin DTP ile AKP arasındaki tercihi Devlet ile PKK arasındaki tercih olmaktan çıkmalı. Eğer kapatma davası kapatılmamayla sonuçlanırsa yani DTP kapatılmazsa bu seçimlerden başlamak üzere, önümüzdeki süreçte AKP ya da başka bir parti ile DTP arasında yapılan tercih Kürt sorununa demokratik çözüm öneren liberal sağ bir parti ile demokratik çözüm öneren sol bir parti arasındaki tercih haline gelir ki zaten böyle olmak zorunda. Siyasetin aktörleri devlet ya da örgüt değil, olması gerektiği gibi siyasi partiler olur. Güneydoğu'nun ihtiyacı bu normalleşmedir.

Zaman gazetesi