Melik Duvaklı'nın haberi:
PKK'nın 1995 yılı Aralık ayında ilan ettiği ateşkes 1 ay sonra Güçlükonak katliamıyla bitti. Şırnak'ta 9'u korucu, 11 köylü yakılarak öldürüldü. 33 er olayındaki gibi barış umutları suya düştü.
PKK'ya mal edilen bu katliamla ilgili soruşturma dosyası yıllar sonra tekrar açıldı. O dönem bölgede görevli bir subay, vahşeti JİTEM'in gerçekleştirdiğini anlattı. Bu subay, köylülerin kurşunlanıp, minibüs içinde yakıldıklarını söyledi. PKK'nın ikinci ateşkes kararı Güçlükonak katliamı ile sonlandı. Bu karanlık hadise de aydınlanıyor...
Türkiye bir süredir geçmişiyle sessiz bir yüzleşme süreci yürütüyor. 1990'lı yıllarda meydana gelen ve henüz aydınlatılamamış olayların soruşturma dosyaları tozlu raflardan indiriliyor. Bu konuda iş yükü en yoğun olan Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü bir soruşturma önümüzdeki günlerde epey tartışılacağa benziyor.
PKK'nın ikinci kez ateşkes ilan etmesinden bir ay sonra 9'u korucu 11 köylünün yakılarak öldürülmesine ilişkin soruşturmada sona gelindi. Savcı o dönemde bölgede görev yapan pek çok kişinin ifadesini aldı. Önemli tanıklara ulaştı. Güçlükonak katliamında da tıpkı Bahtiyar Aydın Paşanın hayatını kaybettiği Lice baskınında olduğu gibi PKK'nın izine rastlanmadı. Şüpheliler JİTEM'le bağlantılı görevliler. 11 köylünün olaydan bir gün önce karakola çağrılmaları, geceyi gözaltında geçirmeleri, dönüş yolunda kurşunlanıp öldürüldükten sonra minibüsle beraber yakıldıkları halde kimliklerinin sapasağlam jandarmada çıkması önemli delillerden bazıları.
Güçlükonak katliamının aydınlatılması kriminal yönünden çok, yakın tarihimizdeki kilit kırılma noktalarından birine tekabül etmesi açısından önemli. 1993'te Bingöl'de silahsız 33 erin katledilmesi ile kesintiye uğrayan ilk ateşkes kararının ardından Türkiye derin bir terör dalgasının içine girdi. Seri suikastlar, kanlı saldırılar, provokasyonlarla geçen üç yılın ardından barış umudu yeniden doğdu. PKK, 15 Aralık 1995 tarihinde ikinci kez ateşkes kararı aldığını açıkladı. Ateşkes kararının yankısı tartışılmaya başlanmıştı ki bu kez katliam haberi Ocak 1996'da Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinden geldi. 9'u korucu 11 köylünün bir minibüs içerisinde kurşunlanıp sonra da yakılarak öldürülmesi büyük bir vahşetti. Olumlu havayı tersine çevirdi.
Katliamın ardından ulusal ve uluslararası medyadan bazı gazeteciler Genelkurmay Başkanlığı İç Harekat Başkan Yardımcısı Oğuz Kalelioğlu mihmandarlığında askerî helikopterle olay yerine götürüldü. 28 Şubat sürecinde Psikolojik Harp Dairesi Başkanlığı koltuğunda oturan Kalelioğlu burada basına “PKK'nın ilk ateşkesi gibi ikincisi de aldatmaca çıktı” açıklamasında bulundu. PKK ise bir gün sonra yaptığı açıklamada olayla bir ilgilerinin olmadığını duyurdu. Olay yerine götürülen basın mensuplarına çekimler yaptırıldı. Gözle görülür vahşet, barış havasına galip geldi.
Ocak ayında yaşanan bu katliamın ardından 1996 yılı yeniden terör gündemi ile devam etti. Tıpkı 1993'te olduğu gibi barış umudu yine çok karanlık bir hadise ile gündemden çıkmış oldu. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığının yürüttüğü soruşturmada elde edilen delillere göre bu karanlık eylem, devlet içerisine çöreklenmiş, terörden nemalanan kirli çarkın ürünüydü.
1990'lı yıllarda askerî vesayetin yatay ve dikey yerleşmesindeki en önemli kaldıraç Kürt meselesi ve PKK ile mücadele oldu. Asker, terörle mücadele üzerinden toplum ve siyaset nezdindeki etkinliğini arttırdı ve nihayetinde 28 Şubat sürecinde yegane karar mercii olarak kendisini konumlandırdı. Bunun altyapısı da tıpkı geçmiş darbelerde olduğu gibi kaos ve terör algısını yönetmekle hazırlandı. 1990'lı yıllardaki karanlık olayların aydınlatılması sadece kriminal vakalarla yargı önünde hesaplaşma anlamı taşımıyor; askerî vesayet açısından yakın tarihi doğru anlama adına büyük önem arz ediyor.
TÜRKİYE