Dönüşü muhteşem olacak!

Abdurrahman Dilipak

“Gazi gemi”, “şehidler ocağı”, “gaziler yurdu”, “Gazze baharının müjdecisi”, Hz. Nuh’un ülkesinden, Onun gemisinden bir ruhla yola çıkan “Hılful Fudul gemisi”.

Mavi Marmara gemisi İstanbul’a geri geliyor.. Filistin’den İskenderun’a, oradan İstanbul’a. Geldiği yere..

Uğurlarken oradaydım, ama karşılarken orada olamayacağım. İsveç’te olacağım inşallah.. Türkiye’de olsaydım ben de orada olanlardan olurdum, gazilerle kucaklaşmak, şehid ailelerini bir kez daha tebrik etmek için.

Aslında ben de o gemide olacaktım ama, hareket tarihindeki erteleme sebebi, ile ben gemide olamadım. Çünkü, çok daha önceden belirlenen bir turla Umreye gitmem gerekiyordu. Rehberlik yapacaktım..

İstanbul’dan Kabe’ye döndüğünüzde istikametiniz aynı zamanda Kudüs’tür.. Ben Marmara gemisinin gittiği istikamete gittim. Zaten gemiyi yolculuğa hazırlarken 3 ay içinde 50.000 km’den fazla yol katetmiştim..

Geminin başına gelen olaylar yaşanırken de İstanbul’da meydanlardaydım..

O gemi sıradan bir gemi değildi.. Bana göre o gemi dualarla yeniden inşa edilmişti.. Anadolu’nun erdemli insanları alın terleri ile yeniden inşa ettiler o gemiyi.. Bu süreçte bu işe gönüllerini koyan insanlar yüreklerinde de bir gemi inşa ettiler aynı zamanda.. Marmara gemisinde her vurulan insan aynı zamanda bu gemiye yüreğini koyan insanları da vurdu.. Ve tüm dünyada bir vicdan patlaması yaşandı..

Marmara gemisi sadece Gazze halkının değil, Türkiye’nin, İslam ümmetinin, insanlık vicdanının dirilmesine vesile oldu.. İsrail için ise sonun başlangıcı..

İsrail hâlâ özür dilemedi, tazminat ödemedi ve bu insanlık suçunun faillerini cezalandırmadı.. Bu 3 şart yerine getirilmeden de bu süreç tamamlanmayacak..

İsrail bugün için savaş suçluları mahkemesinde sanık..

Birçok ülkede İsrailli yetkililer hakkında açılmış onlarca dava sözkonusu.

İsrail bu davranışı ile sadece çok uluslu bir insani yardım gemisine saldırmadı, Marmara gemisinin şahsında insanlık onuruna karşı kaba bir saldırıda bulundu..

Gemi kendi kara sularına bile girmemişti.

Gemide silah da yoktu.

Şimdi o gemi Pazar günü İstanbul’da olacak..

Konu bir kez daha gündeme gelecek..

O gemi artık sıradan bir gemi olmaktan çok daha fazla bir anlam taşıyor.. O, yüzen bir anıt..

Belki, geminin kalktığı ve geri dönüp demir attığı o limana kalıcı bir anıt dikmek gerek, 9 şehidimizin hatırasına.. Geleceğe bir miras bırakmak gerek..

Gemi bana kalırsa yüzen bir kültür-sanat merkezine dönmeli.. Orada söyleşiler, toplantılar yapılmalı.. Hatta Türkiye sahillerinde, Karadeniz ve Akdeniz sahillerinde bir tura çıkmalı.. İçeride o kutlu yolculuğa çıkanların hatıraları sergilenmeli. Onların isim ve imajlarını taşıyan objeler satışa sunulmalı.. O yolculuğun albümü, hatıra defteri, öncesi ve sonrası yaşananların belgeselleri satışa sunulmalı..

Eğer daha hayırlı bir işiniz yoksa siz de o gemiyi karşılayanlardan biri olun.. Tarihe tanıklık edin. Şehid yakınlarını tebrik edin.. Onlar canları ile bir imana şahidlik ettiler çünkü!

Şehid yakınlarının arkasından, kimi Mekke müşrikleri gibi “Eğer gitmeselerdi aramızda yaşıyor olacaklardı” diyenler çıkmaz inşallah aramızdan. Hz. Ali, “Ecelim ömrümün kefilidir” der. Ecelim gelmemişse kim alabilir ki canımızı ve ecel gelmişse, kim alabilir ki, Allah’ın elinden canını..

Onlar şehidlik mertebesine yükselerek ölümsüzlüğün sırrına ulaştılar.

Herhalde onlar da, ruhları için yedi kat arşa yükseldikleri bir tramplen tahtası hükmündeki bu geminin sefere çıktığı o yerde karşılama için o gün orayı, moda tabiri ile “on line”, “live”, “canlı” olarak temaşa ediyor olacaklardır.. Kaldı ki O Allah ki sübhandır ve O’nun öteki alemdeki işleri bu dünyadakilerle kıyaslanmaz.

Bu geri dönüş, mutlak bir geri dönüş değil, yeni seferlere hazırlık için yeni bir başlangıç olacak..

Şimdiden hoş geldiniz. Allah (cc) sa’yinizi mübarek kılsın. Bizi öbür dünyada kardeşlerimize komşu eylesin inşallah. Hayırlarınızı ve dualarınızı dergah-ı izzetinde kabul ve makbul eylesin.. İki cihanda aziz eylesin.

Selam ve dua ile..

YENİ AKİT