Ahmet Kekeç - Dolmabahçe Yalancısı / Star
Hatırlıyor musun Selocan? “HDP heyeti”, Dolmabahçe Sarayı’nda Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la görüşüp ortak deklarasyon yayınladığında nasıl bir halete “büründüğünü” hatırlıyor musun?
Pek öfkeliydin...
Mahut deklarasyonun üç maddesinde değişiklik yapıldığı için, bu işin yürümeyeceğine ilişkin üstü kapalı açıklamalar yapıyor, klasik ipe un serme taktiklerini deniyordun: “Tecrit devam ettiği sürece... Öcalan’ın durumunda iyileştirme yapılmadığı sürece... Silâh bırak çağrısı Önder Apo’dan gelmediği sürece...”
Oysa İmralı heyeti, Dolmabahçe görüşmesinden hemen önce gitmişti adaya, son talimatları almıştı. Yüzlerde güller açıyordu. Bu iş oldu olacaktı. Öcalan’ın Nevruz’da yapacağı “silah bırak” çağrısından sonra mesele “tümüyle” hâllolacaktı.
Gelgelelim, Kandil cenahı memnun değildi.
Sen de memnun değildin...
Çünkü önerdiğin üç madde şurasından burasından delinmişti.
Heyet (dağdakilerin ifadesine göre) “Dolmabahçe’de hükûmete teslim olmuştu...”
Mesela, deklarasyonun altıncı maddesine “Çözüm sürecinde demokrasi güvenlik ilişkisinin, kamu düzenini ve özgürlükleri koruyacak şekilde ele alınması” ibaresi eklenmişti.
Bu “ekleme”ye bozulmakta haklıydın.
Çünkü, konu “kamu güvenliği yasa tasarısı” çerçevesinde gündeme gelecek, MHP’yi ve CHP’yi de destekçi alarak Meclis’te rezalet çıkaracaktınız. Paralel yayın organları “Faşizme dönüyoruz.” manşetleriyle bol bol muz orta yapacak, siz de kariyerinizin en rahat gollerini atacaktınız.
Şunu demek istiyorum:
Dolmabahçe mutabakatını sizinkiler bozdu Selocan...
Erdoğan’ı bahane etme...
Erdoğan’dan önce Kandil cenahından yapılan açıklamaları hatırla...
Ne diyordu KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Bese Hozat Özgür Gündem’deki yazısında? “HDP’den bazı kişilerin AKP’nin oyununa gelerek silâh bıraktırma adresi olarak Önder Apo’yu göstermeleri büyük bir yanlıştır. Bu, AKP’ye, ‘Önder Apo’ya baskı uygula’ demekle eşdeğer bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım ne niyetle yapılırsa yapılsın son derece apolitik, yanlış bir yaklaşımdır ve asla kabul edilemez.”.
Peki, Dolmabahçe mutabakatının açıklandığı gün (yani 28 Şubat 2015 tarihinde) Kandil’den ANF’ye beyanat gönderen Mustafa Karasu ne diyordu? “PKK kongresini yapıp silâh bırakma kararı alacak biçimindeki yaklaşımlar demagojidir.”. (Aynı Mustafa Karasu ertesi gün, yani 1 Mart 2015 tarihinde KCK adına bir açıklama daha yapacak, bir gün önceki beyanatını detaylandıracaktır: “Hiç kimsenin PKK adına silâh bırakmasından, PKK’nın kongre yapıp silâh bırakma kararı alacağından söz etmesi mümkün değildir. Hiç kimsenin üzerinde böyle bir vazife yoktur!”.).
Bunlar kesmediyse, bir örnek de KCK Eş başkanı Cemil Bayık’tan verelim (Ki, bu açıklamayı Dolmabahçe mutabakatından hemen sonra yapmıştı.):“PKK silâh bırakacak açıklamaları seçim propagandasıdır. Silâhların bırakılması, ancak Öcalan’ın bizzat katılacağı bir kongrede karara bağlanabilir. Yani PKK bu kararı Öcalan serbest kalmadan açıklamayacak. Bu adımlar atılmadan hareketimize, halka, Türkiye demokrasi güçlerine güven vermeden kongrenin toplanması, kongrenin onların belirttiği gibi kararlar alması düşünülemez.”.
Demek ki neymiş?
Dolmabahçe yalancısı Selahattin Demirtaş’ın iddia ettiği gibi, barış masasını Erdoğan devirmemiş.
Masa Erdoğan’dan önce devrilmiş bile...
Erdoğan’ın “Dolmabahçe mutabakatını yanlış buluyorum.” sözü sadece şu işlerine yaradı:
Çıkıp, büyük bir pişkinlikle: “Hay Allah... Biz de tam silâh bırakma kongresini toplayacaktık...” dediler.
Utanmadan bunu söyleyebildiler!