‘Dokunulsa Yıkılır, Tartışmayın!’ Korkusu, Ne Zamana Kadar?

SELAHADDİN E. ÇAKIRGİL

Osmanlı Devleti’nin son demlerinde, 98 yıl öncesindeki bir rutin vazifelendirmenin, büyütüle- büyütüle tanınmaz hale getirildiği ortada... Halbuki, o gün yapılan vazifelendirmeyi, 1927’de irad ettiği ‘Nutuk’u,‘19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktım..’ cümlesiyle başlatan M. Kemal bile ancak 1936’da hatırlamış ve bir akşam meşhur sofrasında, etrafına, ‘Bilin bakalım, yarın nedir? ‘diye sormuş ve kimse hatırlayamayınca, kendisi ‘19 Mayıs’ olduğunu söylemiş ve o zaman da, dönemin ‘gestapo şefi’ edâlı Dahiliye Vekili (İçişleri Bakanı) Şükrü Kaya hemen Valilikler’e bir telgraf göndererek 19 Mayıs’ın resmen kutlanmasını emretmişti; üzerinden 16 yıl geçtikten sonra..

***

Ve o kutlamalar bir siyasetçinin kendi hareketi için bir anma toplantısı çerçevesinde olabilirdi. Ama o kutlamalar, öyle olmayıp, 19 Mayıs 1919’daki hareketle hiç ilgisi olmayan bir şekilde, antik Yunan’daki ‘Bağbozumu tanrısı Dionisos’ şerefine tertiblenen çılgın ve mübtezel gösterilere dönüştürüldü.

***

Halbuki olan neydi? Önce, o günleri göz önüne getirelim..

Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı’nda yenilmiş ve Mondros Mütarekesi imzalanmıştır. (Savaşın galibi olan) Müttefik Güçler’e; Osmanlı ülkesinin karışıklık çıkan her bir köşesine asker gönderip el koyma hakkı da tanınmıştır. O sırada Samsun ve Trabzon havalisinde 1461’de Fatih’in ortadan kaldırdığı ‘Pontus Rum Devleti’ni diriltmek için bir takım çırpınışlar vardır. Payitaht İstanbul bile işgal altındadır; ama İngiliz emperyalizmi tecrübelidir, Osmanlı sistemini bütünüyle devre dışı bırakmanın getirebileceği olumsuzluklardan kaçınmak için o işi, ‘yerli adam’larına bırakmayı tercih etmektedir.

Osmanlı Hükûmet sistemi de elinden geldiğince bir şeyleri kurtarmaya çalışmaktadır. Özellikle de, yenilgiden sonra gayrimüslim unsurların kışkırtılmasıyla baş gösteren iç karışıklıkların işgal güçlerinin ekmeğine yağ süreceğini bildiklerinden tedbirler alınır ve Mustafa Kemal Paşa’nın 9. Ordu Müfettişi olarak o bölgeye gönderilmesi kararlaştırılır.

HT gazetesinden Murat Bardakçı, o günlerde alınan tedbirlere 19 Mayıs tarihli yazısında değinmiş; 19 Mayıs 1919’un bir ‘devlet operasyonu’ olduğunu belirtiyor, doğru bir tesbitle..

Kısaca özetleyerek aktaralım:

*Sultan Vahdeddin, M. Kemal’in tayin emrini 30 Nisan 1919 günü imzalar.

*Harbiye Nezareti, aynı gün, Sadrâzamlığa bir yazı göndererek Sivas, Van, Erzurum, Trabzon ve Samsun’daki mülki âmirlere, Mustafa Kemal’in emirlerine uymaları konusunda talimat yazılmasını ister.

*Mustafa Kemal de aynı gün, Harbiye Nezareti’ne, beraberinde götüreceği karargâh elemanlarının listesini verir. Harbiye Nâzırı Şakir Paşa da M. Kemal Paşa’ya vazife mahallindeki faaliyetleriyle ilgili talimatnâmeyi verir.

*14 Mayıs 1919 günü İngiliz İşgal Kumandanlığı’ndan, 23 subay, 25 er, erbaş ve astsubay ve 6 adet at için vize istenir, bu vize 15 Mayıs günü verilir. Bu arada Bandırma Vapuru da hazırlanır.

*Yani, Samsun’a gönderiliş, bir devlet projesi ve operasyonudur ve vazifelendirme hükmünün altında Padişah’ın, Sadrâzam Damâd Ferîd Paşa’nın, Harbiye ve Bahriye nâzırlarının imzaları vardır. M. Kemal kendiliğinden ve gizlice gitmediği gibi, kırık-dökük bir vapurla da yola çıkmamıştır.

***

Belgelere dayanan bu bilgilere ilaveten, Ali Fuad (Cebesoy) Paşa, hatırâtında, dayısı Osmanlı Dahiliye Nâzırı Mehmed Ali Bey’in, M. Kemal Paşa’ya, hareketinden önce İngilizlerden gizlice, 2 bin 500 altın tahsisat verildiğini de yazar.

***

Ama, sonra Vahdeddin, resmî tarih yalanlarıyla hep, ‘vatanı satan sultan’ olarak gösterildi. Yahu, Sultan Vahdeddin, o 1. Dünya Savaşı’nın kaderinin belli olduğu çok olumsuz şartlarda, savaşın son aylarında Padişah olmuştu. Dahası, o, Anadolu’yu işgalciler arasında taksim eden ‘Sevr Andlaşması’nı da imzalamamış ve böylece yürürlüğe konulamamıştı.

***

Vahdeddinde, Osmanlı sistemi içinde onun bir subayı olan M. Kemal ve başkaları da, artık, yaptıklarıyla- yapamadıklarıyla, doğru ve yanlışlarıyla, ama övgülere ve sövgülere boğulmadan değerlendirilmelidir.

STAR