"Bütün bu yerden fışkıran silahlar, bunca ıslak imzalı belgeler, günlükler..."
"Bütün bu yerden fışkıran silahlar, bunca ıslak imzalı belgeler, günlükler, darbe planları, provakatif eylem planları, suikast planları ve daha bir sürü şeye rağmen hâlâ bazıları 'Bunlar doğru değil' diyorsa onlara 'Gördüğü düşü hayra yoranın da anasını ...' diyeceğim."
Bu sözler, Balyoz Darbe Harekâtı'nda tutuklanacak 36 gazeteci içinde ismi olan gazeteci-yazar Perihan Mağden'e ait.
Perihan Mağden'den önce görüş bildirenlerden mesela Hüseyin Gülerce ve birkaç kişi daha "Ordu içinde bir cuntadan söz ettiklerini, kahraman ordunun bütününü suçlamadıklarını" söylemişti.
Perihan Mağden ise ordunun cuntaların üzerine gitmeyerek ve onları koruyarak büsbütün cuntalaştığı fikrindeydi.
Dolayısıyla Mağden'in "Buradaki bazı arkadaşların görüşlerine katılmıyorum" demesi bu gazeteciler arasında da böylesi bir görüş farkı olduğunu ortaya koyuyordu.
Grand Cevahir Otel'de Nazlı Ilıcak'ın önderliğinde yapılan basın toplantısına Balyoz Harekâtı'nda tutuklanacak gazeteciler olarak fişlenen gazetecilerin çoğu katıldı.
Burada okunan bildiriden sonra Nazlı Ilıcak ve toplantıya katılan bazı gazeteciler Beşiktaş Adliyesi'ne giderek cunta hakkında suç duyurusunda bulundular.
Bendeniz de o listedeydim ve tabii ki gittim ve suç duyurusunda bulunan meslektaşlara katıldım.
Şener Eruygur'un da böyle bir listesi vardı ve bendeniz o listede de 'Kalemi kırılacak gazeteci-yazarlar' arasındaydım.
Acaba ben niçin bu listedeyim diye çok düşündüm.
Elbette TSK'ya yönelik bir kısım eleştirel yazılarım olmuştu. Ama hiçbir şekilde bu yazılar eleştiri sınırlarını aşmamış, dolayısıyla hukuki bir yaptırım söz konusu olmamıştı.
Biraz daha düşününce buldum galiba.
Bendeniz bir zamanlar, Şener Eruygur'un Jandarma Genel Komutanlığı yaptığı dönemde, Türkiye'nin yüzde 92'sinin jandarma bölgesi olduğunu, jandarmanın şehirlerde bile eskiden görev alanı içinde yer alan bölgeleri polise teslim etmediğini falan, gerektiğinde EMASYA'yı kullanarak şehir merkezlerinde bile operasyon yaptığını yazmıştım.
Eruygur'un "Kalemi kırılacak gazeteciler listesi"ne girmemim sebebi bu olabilirdi.
Peki Çetin Doğan'ın listesine niçin girmiş olabilirim ki?
Hiçbir fikrim yok!
Zaten cuntanın böyle listeler yaparken hangi kıstaslara göre hareket ettiğini kestirmek pek mümkün değil. Listeyi hazırlayan askerin sübjektif yargısından kurtulamamış olabilirim, bilemiyorum.
Kim bilir hangi saçma sapan sebeple listedeydim.
Listede olduğumu bilmediğimden midir nedir, jandarmanın köyümüzde oturan amcama arada bir uğrayıp, ismimi sorup askerlik yapıp yapmadığımı, köye gelip gelmediğimi sorarak taciz etmesine de elbette bir anlam veremiyordum.
Askerliğimi yaptım, vergimi veriyorum, şu ana kadar herhangi bir suça karışmamış sicili temiz vatansever bir vatandaş olarak cuntanın listesine girmem mantık dışı zaten.
Neyse toplantıdan bir iki not vereyim:
Cuntanın tutuklanacaklar listesinde olan Hrant Dink öldürüldüğü için toplantıya katılamadı.
Abdullah Aymaz yurtdışında olduğu için gelemedi.
Fehmi Koru ise "Bu suç duyurusuna katılmayacağını" belirtmiş. Dolayısıyla o da yoktu.
Nazlı Ilıcak son zamanlarda çok iyi bir Twitter kullanıcısı. Bana da suç duyurusunda bulunacaklarını, katılıp katılmayacağımı Twitter aracılığı ile sordu.
Tabii bir mesaj Twitter'a düşünce aynı anda binlerce kişi o mesajı okuyor.
Twitter'daki followerlar cuntaya karşı böyle bir suç duyurusunda bulunmamızın gerekli olduğunu yazmaya başladılar. Böylece Twitter kamuoyunun desteği ile görevimi yaptım!
Twitter ilginç bir ortam.
Vatandaştan çok ciddi yorumlar gelebiliyor.
Genelkurmay Başkanı "Allah Allah diye hücum eden bir asker cami bombalar mı" diye sorunca bu konuda ciddi bir tartışma oldu Twitter'da. Çok güzel fikirler geldi karşılıklı olarak.
Fakat biri vardı ki, çok tuttum: "6-7 Eylül olaylarını tahrik etmek için Atatürk'ün evine bomba atabilenler elbette camiyi de bombalar, sinagogu da..."
Bir başka follower, "Eğer mümkün olsa Genelkurmay Başkanı'na şu soruyu sormak isterdim" diye yazdı. Soru şuydu: "Mehmetçik Allah Allah diye hücuma kalkar buna inanırım ama Çetin Doğan hücuma kalktığında ne diye bağırır ondan emin değilim, artık hurra mı der, yeahhh mı der, siz bu konuda ne dersiniz?"
Son bir twit: "Genelkurmay Başkanı acaba neden hep tehditkâr? Niçin hep yumruğunu masaya vurup milleti tehdit ediyor. Acaba içe dönüp varlığı artık aleni olan cuntalara da bağırsa ya. Doğruluk cesareti, yalan korkuyu tetikler."
BUGÜN