Doğruları söylemenin bedeli bu mu?

FETÖ davalarında yaşanan gariplikler toplumsal huzuru yerle bir ediyor!

HAKSÖZ HABER

15 Temmuz Darbe Girişimi, tankla topla başaramadığı şeyi sonrasında yaşanan hukuksuzlarla başarma yolunda hızla ilerliyor. Dindar kesime yönelik sol-ulusalcı çevreler tarafından başlatılan cadı avı toplumda dindar hassasiyetlere menfi tesir ediyor. Çok dikkatli bir şekilde yürütülmesi gereken süreçler herkesi içine çeken toplumsal bir kaosa dönüştü. Artık tüm toplum FETÖ’cü olabilir!

İzmir’de görülen bir FETÖ davasında artık binlerce kişi tarafından dile getirilen rahatsızlıklar ve hukuksuzları yazılı mütalaasında ifade eden savcı İsmail Lale hakkında görevden uzaklaştırma kararı alındı.

Savcının özetle darbecilikle Fethullahçıların sivil ayağının birbirinden ayrılması gerektiği yönündeki kapsamlı mütalaası “Kur’an’ı delil gösterdi, İhtilal dedi” vb. ithamlarla tahfif edilmeye çalışıldı. Daha önce devletin üst kademeleri tarafından dile getirilen darbecilikle sivil ayağın birbirinden ayrılmaması hukuk açısından trajik durumların ortaya çıkmasını sağladı. Sol-Kemalist yayın organları ve iktidara yakın haber siteleri tarafından hedef gösterilen savcı hakkında soruşturma başlatıldı ve görevden uzaklaştırıldı.

Cezanın şahsiliğini vurgulayan savcı, Kitab-ı Kerim’i referans alarak hukuku bir sopa gibi kullanmanın mantıksızlığına argüman üretiyor:

Ceza sorumluluğunun şahsiliği, beşeri ve evrensel hukukun en temel ilkesi olduğu gibi, tüm kutsal kitaplarda yer alır. Bunlardan sonuncusu olan Kutsal Kitabımız Kur’an da tam 4 ayrı sürede de yer alan semavi kaynaklı hukukun da en temel adalet ilkesidir. Dolayısıyla ceza sorumluluğunun şahsiliği ilkesinin uygulanmadığı yerlerde kanun vardır ancak hukuk yoktur, mahkeme veya yargı vardır, ancak adalet yoktur. Bu ilkenin aksi ise, kolektif sorumluluktur. Kolektif sorumlulukta işlenen bir cinayetten sadece cani değil, onun akrabaları ve hatta taraftarları dahi sorumlu tutulur. Örneğin; Tarihte Engisizyon mahkemeleri de güya kanunla işliyordu. Fakat devlete isyan eden veya muhalif olan grubun sadece fiilen isyan edenleri değil tüm taraftarları, akrabaları, çoluk ve çocukları ve hatta mezardan ölüleri de çıkarılıp cezalandırıldığı için tarihe vahşet ve ilkellik olarak geçmiştir. Bu, faraza GS Kulübü yönetimi, İstanbul’da silahlı bir örgüt kurup, devlete isyana kalkıştı diye; İzmir’de maçlara gitmiş veya kombine bilet almış kişileri de, kadın, çoluk çocuk demeden örgüt üyesi ve yardım eden olarak kabul etmeye ve suçtan sorumlu tutmaya benzer. Veya Afrika’da dişi bir sivrisinek türü, sıtma mikrobu yayıyor diye, zarar verdiklerine dair hiçbir delil olmayan, diğer yerlerdeki çoğu masum ve insana faydalı tüm sinekleri öldürmek gibi zalimane bir davranıştır. Sırf bir suç cezasız kalmasın diye, suçluların yakını veya taraftarı olan binlerce kişinin cezalandırılması; 1 suçu 1.000 suça çevirmek olduğu için buna engizisyon denilmiş, vahşi ve ilkel bir adalet olarak tarihe geçmiştir. Hukuk devletinde Kolektif ceza sorumluluğu kabul edilemez. Hukuk devletinde kişi sadece bil fiil işlediği veya iştirak ettiği bir suç nedeniyle sorumlu tutulabilir. Suçlunun, kardeşi de olsa, babası da, iş ortağı da olsa, taraftarı da olsa ve hatta her gün oturup kalktığı kankası da olsa; fiilen iştirak etmediği, azmettirmediği ve işlenmesine yardım etmediği suçlar nedeniyle sorumlu tutulamaz.”

Kur’an-ı Kerim’in delil olarak gösterilmesi sol-Kemalist çevreleri rahatsız ederken muhafazakar yayın organları ise “Kur’an alet edildi” diyerek veryansın ediyor. Neyin alet edildiğini değil söylenen sözün anlatmak istediğine bakmak hakikate daha uygun bir davranış olacaktır. Görevden uzaklaştırılan savcının kim olduğunu bilmiyoruz ama söylediklerinde kulak kabartılması gereken ifadeler olduğuna dikkat çekmek isteriz!

15 Temmuz Darbe Girişiminin yıl dönümü yaklaşırken kendi aleyhimize dahi olsa adaleti sağlamanın gerekliliğini aklımızdan çıkarmamalıyız! 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!