Doğru söylemiyorsun Seyfi dede!

Ali İhsan Karahasanoğlu

Seyfi dede itiraz ediyor. Yargısız infaz yapıldığını söylüyor.

Bakanlığı döneminde de “aynı çevrelerce linç edilmek” istendiğini iddia ediyor.
Hayır Seyfi dede. Hayır!.. Hayır, doğru söylemiyorsunuz..
Esas siz yargısız infaz yaptırıyordunuz. Hem de mahkemeler vasıtası ile..
Hiç unutmuyorum, bir tazminat davası açmıştınız. Yıl 1995..
Kim baktı o davaya biliyor musunuz?
Son üç gündür, telefon kayıtlarınızda ismi geçen bir Yargıtay üyesi..
Sizin açtığınız davaya baktı ve gazetemizi mahkûm etti..
Sizin hemşehrinizdi o hakim..
Siz getirmiştiniz, Ankara’ya onu..
Sonrasında da, Yargıtay üyesi seçildi.. Sizin ekip tarafından..
Şimdi son telefon konuşmalarında, diğer taraftaki arkadaşa şöyle diyor hemşehriniz: “Yerime birisini getirdim.. Artık emekli olabilirim”
Bu işler böyle mi oluyor Seyfi dede? Hem hemşehrilerinizi kritik noktalara yerleştiriyorsunuz.. Muhalif basını tazminat kararları ile susturmaya kalkışıyorsunuz.
Hem de bağırıyorsunuz: “Yargısız infaz yapılıyor!”
Böyle mi oluyor, bu işler Seyfi dede?
Ankara Adliyesi’nin çehresi, sizin bakanlık döneminizde, bir yıl içinde baştan aşağı değişmişti. Bakanlığa geldikten sonraki 2 yıl içinde, o adliyedeki kaç hakimin değiştiğini açıklar mısın Seyfi dede?
Baştan aşağıya, sizinle aynı mezhepteki hakimleri getirmiştiniz, Ankara adliyesine..
Sonrasında da HSYK’yı ele geçirdiniz. Arkasından, Yargıtay’ı ve Danıştay’ı..
Biz boşuna mı yazıyoruz, “Bugün bile, yüksek yargıya seçilen üyelerin ya adı Ali.. Ya babasının adı Ali.. Ya da doğduğu yer, Ali ile özdeş” diye..
Boşuna yazmıyoruz tabii ki. Adı Ali olan bir hukukçu olarak bunları yazıyorum.. Soyadında Hasan ismi olan bir gazeteci olarak bunları yazıyorum..
Kimse önyargılı olduğumu söylemesin.. Benim, hiç kimsenin adı ile, doğduğu il ile bir sorunum yok.
Ama sizin de olmasın..
Hep belli isimleri, belli inançtaki insanları Yargıtay’a seçerseniz..
Hükümetten düşeli 16 yıl olmasına rağmen, o dönemde kadrolaştığınız adamlarınız vasıtasıyla, bugün dahi aynı usulde kendi ekibinizin adamlarını seçtirmeye devam ederseniz..
Yaptıklarınız da, böyle meydana çıkıverir işte..
“Bir Alevi’nin Adalet Bakanlığı’na atanmasını şaşkınlıkla karşılamışlar ve asla hazmedememişlerdi. Hele hele Alevi inançlı bir gencin hakim ve savcı olmasını dünyanın sonu gelmiş gibi değerlendiriyorlardı” diyorsun Seyfi dede..
Ben kendi adıma konuşayım.. Bir Alevi siyasetçinin AdaletBakanı olması beni hiç rahatsız etmez. Alevi gencin hakim olması da, beni rahatsız etmez. Etmemeli de..
Ama Alevi bakan, müsteşarını da Alevi inançtan birisini seçerek, diğer hakimleri dışlıyorsa.. Yargıtay’a seçilecek üyeleri, hukuk bilgisi ile değil, “mezhepten olma kriteri” ile belirliyorsa.. Bu beni rahatsız eder Seyfi dede..
Geçmişi bir kenara bırakalım.. Son telefon kayıtlarından anlaşılıyor ki, Yargıtay’a üye seçimi işlerini hâlâ bırakmamışsınız, Seyfi dede..
Söyler misin Seyfi dede, referans verdiğin o adayların hukuki bilgilerini nasıl ölçüyordun sen?
Verdikleri kararların, Yargıtay tarafından doğru bulunma oranlarını hiç araştırıyor muydun?
Yoksa, “Bizim hemşehri mi? Tamam.. Sen bilgilerini ver, ben Kadir’e söylerim” mi diyordun?
Hangisini yapıyordun Seyfi dede?
Sen de haksızlık etme.. Biz de sana haksızlık etmeyelim Seyfi dede..
Ama bizi enayi yerine de koyma Seyfi dede..
Alevi bakandan rahatsız oldular diyorsun..
Ama, müsteşarını Alevi’den seçtiğini, HSYK Başkanvekilini yine aynı inançtan birisini seçtirdiğini, Yargıtay, Danıştay, tüm yüksek mahkemelerde, mezhep esasına göre kadrolaştığını söylemiyorsun..
Yalan mı söylüyorum Seyfi dede?
Sorduğum her soruya cevap vermen şartı ile, al köşemi sana tahsis edeyim. İstediğin kadar açıklama yap. Yazı yaz, istediğini anlat Seyfi dede.. Ama lütfen, doğruları söyle.. Mezhep istismarı yapma Seyfi dede!

VAKİT