Aydın Doğan’ın şirketlerine kesilen cezalar, tarhedilen vergiler, astronomik rakamlara ulaştı.. Gerçekten bu çapta cezalara alışık olmayan kamuoyunda, ister istemez “Tarhedilen vergiler ve cezalar intikam amaçlı mı?” soruları sorulmaya başlandı..
Doğan Grubu, büyük bir ustalıkla, cezaların sebebini net olarak açıklamadıkları için, konuyu yakından inceleme imkânı bulamayan kişiler de, tahminle yorum yapmaya başladılar.. Cezaların yüksek olduğunu ileri sürenler çoğalmaya başladı..
Acaba gerçekten cezalar yüksek mi?
Acaba gerçekten, cezalar hak edildiği için değil, basın özgürlüğünü kısıtlama amaçlı mı verildi?..
Bence cezalar ne yüksek, ne de basın özgürlüğünü kısıtlama amaçlı..
Cezalar; bugüne kadar istediği gibi kural ihlâli yapan, “bana kimse dokunamaz” diyerek mevzuatı işine geldiği gibi yorumlayan bir işadamının, yolun sonuna geldiğinin göstergesi..
Evet; Aydın Doğan, imparatorluğunun verdiği güven ile, bugüne kadar pervasızca işler yaptı.. Kural tanımadı. Ve sonunda duvara tosladı..
Olayın özeti budur..
Ben olanları şuna benzetiyorum:
Bir şoför düşünün..
MOBESE’den, EDS’den korkmayan, eski alışkanlıkları sayesinde, “Bir şey olmaz” diyerek kırmızı ışıkta da geçen, hız sınırını da aşan, kaza yaptığında olay mahallinden de kaçan bir sürücü düşünün..
Gün oluyor, geliyor kırmızı yanan trafik ışıklarına.. Şöyle bir sağa sola bakıyor, trafik polisini görmeyince, gaza basıp geçiyor..
Gün oluyor, geliyor otoyola.. “Bu saatte trafik polisi burada ne arasın” diyor, hız sınırının üstüne çıkıp, geçip gidiyor!
Gün oluyor, geliyor paralı yola.. OGS’si varmış gibi, kırmızı ikaza rağmen ödeme yapmadan turnikeleri geçiyor, “plakamı nasıl tespit edecek ki” deyip, yoluna devam ediyor..
Gün oluyor, aracı ile kazaya karışıyor.. Bakıyor; kaçmak için her şey müsait.. “Ne diye durup uğraşacağım tutanaklarla.. Kaçıp gideyim, kim bulacak ki beni” deyip, kaza mahallini terkediyor.
Veee...
Birkaç ay sonra, ihlâl ettiği tüm trafik kurallarının cezaları önüne geliyor.
Bir bakıyor, trafik polisi yok diye geçtiği ışıklarda, aslında EDS sistemi varmış.. Çekmişler fotoğrafını, eklemişler ceza yazısına, göndermişler..
Bir bakıyor, “Bu saatte trafik polisi ne arasın” dediği ve hız sınırını aştığı yolda, radar varmış.. Yaptığı hız tespit edilip kesilmiş cezası..
Bir bakıyor, OGS’si varmış gibi para ödemeden geçtiği turnikede, plakası ayna gibi görünecek şekilde fotoğrafı çekilmiş, kesilmiş cezası..
Bir bakıyor, “Etrafta pek kimse yok, plakamı tespit edemezler” diye düşünüp kaza yapmasına rağmen olay mahallini terkettiği olayın yaşandığı mahaldeki MOBESE, tüm olanların görüntü kaydını yapmış, araçlar tespit edilmiş, cezalar kesilmiş..
Ve böylece kural tanımayan sürücüye kesilen cezalar da, haliyle yüksek olmuş tabiî ki..
Görülmemiş ceza rakamları ortaya çıkmış tabiî ki!
İşte Aydın Doğan’ın hali, bu kural tanımaz sürücünün haline benziyor..
Aydın Doğan da, “Bir şey olmaz” mantığı ile hisseleri alıyor, satıyor.. Ödenecek KDV’leri ödemiyor..
Henüz elde etmediği istisnaları, elde etmiş gibi yorumlayıp, ödemesi gereken vergiyi muaf gibi gösteriyor, beyannameyi öylece veriyor..
“Kim gelip benim defterime bakmaya cesaret edebilir ki” diye düşünüp, şu ayda yapılan satışı, işine gelmediği için diğer ayda yapılmış gibi gösteriyor, defterdeki kaydı çiziyor, bir başka yere ekliyor..
Kural tanımayan sürücünün yaptığı her şeyi, Aydın Doğan da vergi kanunlarındaki kuralları ihlâl ederek tekrarlıyor.
Ve sonunda kayaya tosluyor..
Eski dönemler bitti artık..
EDS var, MOBESE var, radar var, şu var, bu var...
Yok öyle, “geçtim mi, tamamdır” mantığı ile cezalardan kaçmak..
Artık dürüst vergi denetmenleri var.. Uyanık maliyeciler var. Yapılan oyunların hepsini ezbere bilen vergiciler var.. Yok öyle ‘Anlayamazlar, göremezler, bilemezler..’ mantığı ile bildiğini yapmak.. Gün olur, yapılan her kural ihlâlinin cezası kesilir işte böyle..
Sonra da şaşırır kalırsınız miktarlara..
VAKİT